Derebahçeli/Ali KAYIKÇI “3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün Farz Emri!..”* “Yemin olsun ki asra, insan mutlak bir hüsranda; ancak, îmân edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hep hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna!” (Kur’ân-ı Kerîm; Asr Sûresi, âyet: 1-3)*
“Her nefs (canlı)
ölümü tadacaktır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 185)
* “Şüphesiz ki Allah îmân edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyâda zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.” “Çünkü onlar Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimseler: Melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak? Bu onların Allah’ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O’nun rızâsına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.” (Kur’ân-ı Kerim; Muhammed Sûresi, âyet 12, 26-28’den)
* “Ey îmân edenler!.. Şeytanın adımlarını takip etmeyin!.. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şüphesiz o şeytan çirkin ve kötü şeyler emreder…” (Kur’ân-ı Kerîm; Nûr Sûresi, âyet 21’den)
* “Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yalnız ve yardımsız bırakır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Furkân Sûresi, âyet 29’dan)
* “(Ey Resûlüm) Mü’min erkeklere de söyle gözlerini (harâma bakmaktan
) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için (zan ve şüpheden
) temizdir. Mümin kadınlara da söyle; gözlerini (harâma bakmaktan
) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînetlerini açmasınlar. Başörtülerini, yakalarının üstüne (kapayacak şekilde
) koysunlar. Ziynet (yer)lerini
kendi kocalarından yahut kendi babalarından yahut kocalarının babalarından yahut kendi oğullarından yahut kocalarının oğullarından yahut kendi biraderlerinden yahut kendi biraderlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut kendi kadınlarından (…) yahut erkeklerden yana ihtiyaç olmayan (yani erkeklikten kalmış bulunan
) hizmetçilerden yahut henüz kadınların gizli yerlerine muttalî olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zînetleri bilinsin diye, ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allah’a tövbe edin ey müminler! Tâ ki, korktuğunuzdan emîn, umduğunuza nâil olasınız.” (Kur’ân-ı Kerîm; Nûr Sûresi, âyet 30-31’den)
* “Ey Peygamber! Kendi eşlerine, kızlarına ve Müslüman kadınlarına de ki, dış elbiselerini üzerlerine alıp örtünsünler! Bu onların (iffetli) tanınmalarına, eziyet edilmemelerine daha uygun olanıdır…” (Kur’ân-ı Kerîm; Ahzâb Sûresi, âyet 59’dan)
* “Yemin olsun ki asra, insan mutlak bir hüsranda; ancak, îmân edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hep hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna!” (Kur’ân-ı Kerîm; Asr Sûresi, âyet: 1-3)*
“Her nefs (canlı)
ölümü tadacaktır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 185)
* “Kadın, yâ malı için veyâ güzelliği için, yâhut dîni için alınır. Siz dîni olanı alınız! Malı için alan, malına kavuşamaz. Cemâl için alan, cemâlinden mahrûm kalır.”, “Gübrelikte biten gülleri koklamayanız!”, “Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!”, “Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz! Emr-i ma’rûfu bırakır iseniz, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallât eder ve duâlarınızı kabûl etmez.”, “Zevcesinin ve çocuklarının haklarını ifâ etmiyenin namâzları, oruçları kabûl olmaz.”, “Bir kadın; beş vakit namâzını kılar, Ramazân ayında oruç tutar, nâmûsunu korur ve zevcine itâ’at ederse, dilediği kapıdan Cennet’e girer ”, “Beş şeyi yapan kadın Cehennem’den kurtulur: Beş vakit namâzını kılar, Ramazân ayında orucunu tutar, zevcini, anasını babasını üzmez, yüzünü ve saçlarını yabancı erkeklere göstermez, dünyâ sıkıntılarına sabır eder.”, “Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdirler. Çünkü, Allahü teâlâ, bâzı kullarını bâzısından üstün yaratmıştır. Hem de erkekler, kendi mallarını, onlar için harcarlar. Kadınların iyileri, Allahü teâlâya itâat eder ve zevclerinin haklarını gözetirler. Zevcleri hâzır olmadıkları zaman, onların nâmuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı ile korurlar. Hiyânet etmesinden korktuğunuz kadınlara, zevc haklarını öğretin ve tatlı sözlerle nasîhat edin!”, “Hayâ îmândandır. Îmânı olan cennettedir.”, “Hayâ ile îmân, beraberdirler. Biri gidince, diğeri onu tâkib eder.”, “Günâhından tevbe eden kimse, hiç günâh işlememiş gibidir.”, “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”, “İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici nasîhat edici olarak
) ölüm yetişir.”, “Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur.”, (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”* “Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir.”
(Hz. Ebû Bekir “r. anh”)* “Hz. Aişe (r.anha): ‘Ebûbekir, Amir İbni Füheyre ve Bilâl aynı evde ikamet ediyorlardı. Üçü de sıtmaya yakalanmışlardı. Onları ziyâret edip hâllerini sormak için Resûlullah (sav)’den izin istedim. O da bana izin verdi. Onların hâlini sormak için bulundukları eve gittim. Tabii ki bu gidişim, üzerimize hicâb (tesettür) emri gelmeden önceydi’…” (Siyer-i Nebî-Prof. Ali Muhammed Sallabi; Millî Gazete Yy. İstanbul 2016, s. 514)* “Âdem “aleyhisselâm” cenâb-ı Hakka, (
Yâ Rabbî! Ehl-i nârın ameli nedir?) diye suâl eyledi. Cenâb-ı Hakk dahi (
Bana şirk etmek ve gönderdiğim Resûl-i kirâmı tekzîb etmek ve kütüb-i ilâhiyyemde olan emr-ü nehyimi tutmayıp âsî olmaktır) buyurdu.”, “… Diğer bir fırka ise, avret yerleri gayet büyümüş, cerahat ve irin akar. Onların fena kokusundan etrafta bulunanlar gayet rahatsız olur. Bunlar, zinâ yapanlar ve başları, saçları, kolları, bacakları açık sokağa çıkan kadınlardır.”
(Kıyâmet ve Âhiret-Îmâm-ı Gazâlî; İhlâs A. Şti Yy, İst. 1985, s. 7, 43)
* “Kul hayâ sâhibi olduğu zaman, hayırlı ve iyi işlere yapışır. Hayâ kalbe yerleştiği zaman, nefsin arzu ve istekleri ondan uzaklaşır.”
(Ebû Süleymân-ı Dârânî “r. aleyh”)
* “Tesettür, İslâmiyet’te pek mühim bir mevzûdur. Avret yerini örtmek, namâzda da, namâz dışında da farzdır, mutlaka lâzımdır. Mükellef olan yani âkil (akıllı) ve bâliğ (ergen ve evlenecek yaşa gelmiş olan) insanın namaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının bakması harâm olan yerlerine avret mahalli denir. Hanefi ve Şâfiî mezhebinde erkeklerin namâz için avret mahalli, göbekten diz altına kadardır. Hür olan kadınların ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları ve ayaklarının altı namâz için Hanefî’de avrettir.” (Türkiye Gazetesi Dîni Terimler Sözlüğü, c. 2, s. 258)
* “Örtmekten kasıt, avret mahallini gizlemektir. Bu açıdan şeffaf ve vücut hatlarını gösteren dar giysiler, örtü sayılmaz. Kadın dışarıda tesettüre tam mânâsıyla uymak zorundadır. Çünkü örtünme, kadın ile erkek arasındaki mesafeyi korur. İslâm’ın şekle değil de kalb temizliğine baktığını ileri sürerek bu devirde artık örtünmenin gereksiz olduğunu söylemenin İslâmî hiçbir dayanağı yoktur.”
(Tercüman Gazetesi Ansiklopedik İslâm Lugatı; c. 2, s. 554’ten)
* “Türkiye’de ‘Kıyafet tercihimde modayı takip etmeye özen gösteririm’ diyenlerin oranı % 31. Bu oran 14-17 yaş grubundaki gençlerde % 51’e çıkıyor.” (Türkiye Gazetesi-22.12.2013, s.1)* “Araştırmaya göre; dîni hassasiyeti en zayıf yaş aralığı 18-25 olurken, 5 vakit namâz kılanların oranı yüzde 24, Cumâyı kılanların oranı yüzde 31, hiç namâz kılmayanların yüzdesi ise 18, âhirete inananların oranı yüzde 81, inanıyorum ama şüphelerim var diyenlerin oranı ise yüzde 9 ve hiç inanmayanların ise yüzde 4. Halkın yüzde 65’i, son yıllarda toplumda bir ahlâkî çöküntü yaşandığını düşünüyor.”
(Türkiye Gzt. 13.07.2015, s. 12)
* “Ne başını kapat, altını göster. Ne altını kapat, üstünü göster. Hepsini kapat, îmânını göster.!..” (N. Fâzıl)* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!”
(Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)
Kim Demiş “AB’ye Girmedik” Diye?../2 aygıdeğer Okuyucularımız!.. Geçtiğimiz Haziran ayının ilk iki haftası içerisinde, bir başka internet/genelağ sitesinde yayınlanan “
Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı/1-4”, “Şu Moda Hastalığı Salgınlaşıyor”, “Halime Gürbüz Yazdı, Ben de Saza Söyledim”, “Sonrasında Demirbaş Yazdı Ben de”, “Şu Moda Hastalığı Salgınlaşıyor” ve “
Moda Hastalarına Bir Teşhis: Bunlar Otçu Olmuş” başlıklı makâlelerimizde “
cadde ve sokaklarımızın perişan ahvali”nden bir nebze bahsetmiştik.Geçtiğimiz Temmuz ayında da “
Saadet Partisi İl Yönetimi”nden bir arkadaşımız söz arasında, zamanımızda cadde ve sokaklarımızdaki görünümün “
Londra-Paris” ve “
Atina”dan farksız bir hâle geldiğinden bahsedip yakınınca, bizim de hâtırımıza birden yukarıdaki başlıklar altında yaptığımız haklı tenkîdler geliverdi. Ancak bu tenkîdlerde bu arkadaşımızın haklı teşhisinden bahsetmediğimizi üzülerek anlayıverdik. Bunun üzerine de aşağıdaki mısraları kaleme aldık ve bunu da “
Kim Demiş ‘AB’ye Girmedik’ Diye?..” başlığı altında bu İnternet/Genelağ sitesinde bize ayrılan köşede, 17 Temmuz 2018 günü yayınladık.Bu “perişan ahvâl” karşısında haklı tenkidimize katılacak yerde, üstüne üstlük bize “
Sen kalbime bak!..” diyen bir muhatabımızın vurdumduymaz tavrı bize, Fransız Oryantalist Yazar Louis Massignon (1883-1962) tarafından “Ortadoğu” hakkında yazdığı raporlardan birindeki şu ifadelerini hâtırlattı:
“Müslümanların her şeyini bozduk, yok ettik. Dinleri, inançları, dine bağlılıkları ve insanî duyguları yok oldu. Onların millî ve mânevî değerlerini, Batı medeniyeti(!) potasında eriterek kendimize benzettik. İslâmiyet’i öğrenmeyi, yaşamayı, namâz kılmayı, Kur’ân öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu, hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. On dört asırlık dinlerini, îtîkâtlarını, ibâdetlerini tartışılır hâle getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha da kolaylaştı. Maaş bağlayarak,. Vize vaadi, yurt dışında iş imkânı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız!” (
Su Dergisi; S. 3, Mayıs-Haziran 2005)Akabinde de yeniden kalem-kâğıda sarıldık… Ortaya (aşağıda “2”nci bölümde okuyacağınız mısralar çıktı.Diyoruz ve bu his ve düşüncelerle yazılan her iki şiirimiz ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakmak istiyoruz…Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( 1 ) = = = Kim demiş “AB’ye, girmedik” diye?“Cadde ve sokakların”, “Londra ve Paris”;“Atina”dan farksız, “aynısın” giye!..“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Giyim-kuşam” tıpkı, hatta abiye!.. “Türk ve Müslüman”ın, farkını ara;Cepte “Dolar” aynen, “Avro”su para; “…ropsusu-çapkını”, aynı zampara!..“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Zengin-fakir” farksız, hatta fukara!.. “Doğu-Batı” farkı, “moda”ya çarkı;“Gezmesi-tozması”, meydanı-parkı; “Pop Müziği” aynı, söylenen şarkı!..“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Nikâhsız bebe”yi, sokağa terki!.. “Yemesi-içmesi”, “gezip-tozması”;“Saç-baş-makyaj” aynı, “bakış-süzmesi”;“Anne-babayı” da, benzer “üzmesi!..”“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Faizden-faizli”, “para düzmesi!..” “Kumar Oyunları”, “içki” ve “zinâ”;“Siteler” hep aynı, “iç-içe binâ”;“İyi-kötü” kopya, “A sosyal” fena!..“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Stadyum… Stadyum…”, her yer “Arena!..” Kim demiş “AB’ye girmedik” diye;“Cadde-sokakların”, “Brüksel ve Bon”;“Roma”dan bi farksız, aynısın giye!..“Rotari Kulüpler”, dernekler “Mason”;“Cannes”la “Antalya”, “filme” hediye!.. KAYIKÇ’Ali der ki, gel de şaşırma; “Roman”, “Şiir”, “Sahne”; aynı: aşırma; “Hece”yi, “mısrayı”; yere düşürme!..“Kâfir-Ateist”le, başlamış yarış;“Rabbim acı bize, nâra düşürme!..” = = = ( 2 ) = = = “Sen Kalbime bak” denen, bir “Medine Devri” var; Hicrî 13 seneyi, görmez akıllıları(!)…“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Müslüman’ım” diyenler, elbet bu emre uyar;“Şeytânına uyup” da, reddetmez bu yılları!.. “Hava sıcak… Bu zaman…”, “boş mazeret” hep bunlar;“14 asır” yaşandı, yok muydu bu “sorunlar?..”; “Nineler: Öf!” demedi, çıktı nefsî torunlar!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Kıyâmette” sürünür, nice sivri burunlar!.. “Sen kalbime bak” dedin, kol-bacağın gösterdin;“Zînet mahallerime, eller baksın” isterdin; “Elâlem beni desin”, giyim-kuşama verdin!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Kem gözler” nazar kıldı, sen de murada erdin!.. “Sen kalbime bak” dedin, “cadde-sokak” gezindin;“Her aklına gelende, çarşı-pazara” indin;“Nâmahremin yanına”, dolmuş-taksiye bindin!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Turist misin, yerli mi?”, bakarlar sana kimdin!.. “Sen kalbime bak” dedin, “sırttan-döşten” açıklar; “Utanma-sıkılma” yok, “ar-hayâ”dan kaçıklar; “Yarım metre giysi”ye, o canım paracıklar!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Zeki-meki” görünür, akıl fukaracıklar!.. “Sen kalbime bak” diyen, “kalbin yere” düştü bak;“İnsî-nefsî Şeytâna”, uya-geldin avanak;“Günâhın bindi seni”, yiğitsen ayağa kalk!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”; “Emre Uyan” kurtuldu, geldi-geçti taka tak!.. KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, mevsimler geçti böyle;“Kasaba” şehir oldu, ayrılmaz oldu köyle;“TV’ler moda kusar”, “Londra-Paris”miş öyle!..“3’te Ahzâb”, “5’te Nûr”; “Tesettür’ün farz emri”;“Giyim-kuşam” olacak, “örf-âdet” ile şöyle!.. ==================================================================