DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI salgingunleri@elmayinevi.com “RECEB-ŞABÂN-RAMAZÂN”DIR; AHA GELDİ, BU DA “GEÇER!..” (Bir “Ramazân Taşlaması/Haşarat Haşlaması”)* “Ey mü’minler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de farz kılındı. Umulur ki oruç sayesinde fenalıklardan sakınırsınız!.” (Kur’ân-ı Kerîm; Bakara Sûresi, âyet 183)
* “Doğrusu biz onu (Kur’ân’ı Levh-i Mahfuz’dan ) Kadir Gecesi indirdik. Kadir Gecesinin ne demek olduğunu bilir misiniz? O Kadir Gecesi, bin aydan hayırlı ve değerlidir! O gecede milyonlarca melek ve başlarında Rûh (Cebrâil aleyhisselâm) olduğu hâlde Rablerinin izniyle, her türlü iş için (semadan yere) peyderpey inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir selâmdır (güvenliktir, esenliktir)” (K. Kerîm; Kadir Sûresi, âyet 1-5)
* “Bir kimse, Ramazân ayında oruç tutmayı farz bilir, vazîfe bilir ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları affolur.”, “Ramazân ayı gelince, Cennet kapıları açılır; Cehennem kapıları kapanır ve şeytânlar bağlanır.”,
“Ey Müslümanlar! Bu aydaki bir gece (Kadr Gecesi), bin aydan daha fâidelidir. Allahü teâlâ, bu ayda, Hergün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda, geceleri terâvih namâzı kılmak sünnettir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay, sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer Cennet’tir. Bu ay, iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda mü’minlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir oruçluya iftâr verirse, günâhları affolur. Hakk teâlâ onu Cehennem ateşinden âzâd eder. O oruçlunun sevâbı kadar, ona sevâb verilir.”, “Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikrâm edene de, bu sevâb verilecektir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır.”,
“Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, Kıyâmet Günü susuz kalmayacaktır.”, “Allahü teâlâ indinde en kıymetli gece, Kadir Gecesidir.”,
“Kadir Gecesi’nde bir defa Kadir Sûresini okumak, Kur’ân-ı Kerîmi hatm etmekten daha sevâbdır. Bu gece bir Sübhanallah, bir Elhamdülillah, bir Lâ ilâhe illallah söylemek 700 bin tesbîh (‘sübhânallah’ demek) , tahmîd (‘elhamdülillâh’ demek) ve tehlîl (‘lâ ilâhe illallah’ söylemek)den kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar (az bir zaman) namâz kılmak, ibâdet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibâdet etmekten daha kıymetlidir.”, “İbâdet için en iyi gece Kadir Gecesi’dir.”,
“Oruçlu olan kimse, hurma ile iftâr etsin! Çünkü hurma bereketlidir.”, “Mü’minin sahurunun hurma ile olması, ne güzeldir.”,
“Ramazân orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.”, “Sadaka-i fitrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir.”,
Sadaka-i fıtr (fitre), oruçlunun uygunsuz sözlerinden hâsıl olan günâhları temizler.”, “Sadaka-i fıtr, zenginlerlinize bir tezkiye (İslâmiyetin harâm ettiği, beğenmediği şeylerden, kötü isteklerden paklanmak, temizlenmek)dir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.”,
“Allahü teâlâ benim ümmetime, Ramazân-ı şerîfte beş şey ihsân eder ki, bunları hiçbir Peygambere vermemiştir:1)- Ramazânın birinci gecesi, Allahü teâlâ mü’minlere rahmet eder. Rahmet ile baktığı kuluna hiç azâb etmez. 2)- İftâr zamanında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.3)- Melekler, Ramazânın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların afv olması için duâ eder. 4)- Allahü teâlâ, oruç tutanlara, âhirette vermek için, Ramazân-ı şerîfte Cennette yer tayin eder. 5)- Ramazân-ı şerifin son günü, oruç tutan mü’minlerin hepsini afv eder.”, “Kim Ramazân çıkıncaya kadar, akşam ve yatsı namâzlarını cemaatle kılarsa, Kadir Gecesinden daha çok haz ve nasip alır.”,
“Kadir Gecesi yatsı namâzında cematte hazır bulunan, ondan nasibini almış olur.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem
”)* “
Ekser ulemâ; Kadir Gecesi’nin, Ramazânın son 10 gününün gecelerinden biri olduğuna kail olmuşlardır. İmâm Şâfiî, 23’üncü gece olmamı muhtemeldir, der. İmâm-ı Âzam Ebû Hanife (r. aleyh) de 27’inci gece olduğunu ümit ederim, demiştir. Cumhurun kavli de böyledir.Rivayet edildiğine göre
, Hazreti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün, İsrail oğullarından bin ay Allah yoluna cihâd eden (silâhını omzundan indirmeyen) bir kimseden bahsetti. Ashâb (r. anhüm);
‘Bizim ömrümüzün bu sevâba nâil olmaya tahammülü yok’ diyerek mahzûn olmuşlar. Allahü teâlâ da bu sûreyi inzâl buyurdu. Bu suretle bir gecelik ibâdet ve tâat, bu ümmet için, bin gecelik ibâdet ve tâate muâdil tutuldu.
Hazreti Aişe (r. anhâ
): ‘Yâ Resûlallah! Kadir gecesine rastlarsam ne duâ edeyim?’diye sordu
. Buyurdu ki
: ‘Allahümme inneke afüvvün tühibbül’afve fağfü anniy=Allah’ım! Şüphe yok ki Sen çok affedicisin. Affı seversin. O hâlde beni affet!’ de.” (Kur’ân-ı Kerîm Meâl ve Tefsîri (Tibyân Tefsîri), C. 4, s. 1279-1280’den) * “Mübârek Ramazân ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namâz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan 70 farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur. Cehennemden âzâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren amirler de affolur. Cehennemden âzad olur. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin; bütün senesi, günâh işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmelidir. Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Bir kimse bu ayda kendini toparlarsa, bütün yılı iyi olarak geçer. Bu ayı kötülükle geçirirse, bütün senesi kötü geçer. Ramazân ayı bir kimseden râzı olursa, o kimseye müjdeler olsun. Bir kimseye gücenirse, bereketlerinden ve hayırlarından pay almazsa, o kimseye yazıklar olsun!..”
(İmâm-ı Rabbânî “r. aleyh”)* “Oruç tutmanın on bir faydası vardır: Cehennem’e kalkan olur. Sair ibâdetlerin kabûlüne sebep olur. Bedenin zikri olur. Kibri kırar. Ucbu (yaptığı ibâdetleri ve hayırları beğenmeyi) kırar. Huşû’u (Allah korkusunu) arttırır. Sevâbı mîzânda (Kıyâmet Günü terazide) ağır gelir. Allahü teâlâ o kulundan râzı olur. Îman ile vefât ederse, Cennet’e erken girmeye sebep olur. Kalbi ve aklı nûrlanır.” (Kutbüddîn İznikî “r. aleyh”) * “Ramazân: Hicrî ayların dokuzuncusu, üç ayların sonuncusu ve farz olan orucun tutulduğu ay. Ramazân, yanmak demektir; çünkü bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günâhları yanar, yok olur. Ramazân-ı şerîfte; yapılan nâfile namâz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu aydya, bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur. Cehennem’den âzâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir.”
(Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü; c. 2, s. 127-128)* “Ramazân-ı şerîfin orucunu tazim (hürmet ve kıymet vererek) ve vakar ile tut. Her kim Ramazân orucunu güzelce tutsa, harâmlardan sakınsa, kazâ namâzlarını kılsa, Hakk teâlâ hazretleri her gün için, bin gün nâfile oruç tutmuş gibi sevâb ihsân eyler ve o kimse ile Cehennem arasında birçok perdeler konur.” (Süleyman bin Cezâ “r. aleyh”) * “Ramazân-ı şerîf ayı, İslâm dîninin nâmusudur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer. Bu ayda açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmeyen, İslâmiyet’in nâmus perdesini yırtmış olur.”
(Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye) * “Hele, her kemâlâtın temeli olan ruhî ve vicdanî olgunluğun, nefis tezkiye ve terbiyesinin, ahlâk tasfiyesinin pratiği olan şu Ramazân ayına ve oruç ibâdetine bir bakınız; değil sâdece imânî, maddî materyalist bakışla bile Ramazân, Müslüman’ın yıllık askerlik mevsimi, mânevî eğitim kampı, rûha idman fırsatı, sıhhî tedavi zamanı, yaygın öğretinm imkânı demektir. Çünkü Ramazân’da mide dinlenir, beden incelir, fazla yağlar erir, stoklar tüketilir, akıl berraklaşır, irade güçlenir, insan şeytanı ve nefsi yenmeyi iğrenir, ahlâk düzelir, merhamet gelişir, yardımseverlik artar, şeytân yenilir, nefis üzülür, kalb nurlanır, rûh yükselir, niyetler hâlisleşir, yüzler aklanır, günâhlar paklanır, mânevî engeller aşılır, perdeler açılır, merhaleler geçilir, sonsuz ilâhî lezzetler sezilir, mânevî zevkler tadılır.” (Kur’ân’ın Anlamıyla Buluşmak Platformu) * “Cenâb-ı Allah, Kur’ân-ı Kerîm’in Ankebût Sûresi 14’üncü âyetinde bildirdiği üzere Nûh aleyhisselâma 10 asırlık bir ömür bahşeylerken biz Muhammed Ümmetine aynı Kur’ân-ı Kerîminin Kadir Sûresi 3’üncü âyeti kerîmesi ile de, ihyâ edilen bir ‘Kadir Gecesi’nin 1.000 ay (83 sene, 4 aylık bir zaman)dan hayırlı ve faziletli olduğunu, yani mânevî ömrün bu yolla binlerce yıllık bir uzunluğa kavuşabileceği müjdesini vermiştir.”
(Ali Kayıkçı/Âşık Derebahçeli)-Yaş 65 Yolun Yarısı Eder, Samsun 2012, s. 4) * “Evliyâdan bir zat, (Genel olarak, Ramazân; Pazar günü başlarsa, Kadir Gecesi 29’uncu gecedir. Salı günü başlarsa 27’ince gece, Perşembe başlarsa 25’inci, Cumartesi başlarsa 23, Pazartesi başlarsa 21’inci, Çarşamba başlarsa 19’uncu ve Cuma günü başlarsa da 17’inci gecedir) buyurmuşlardır.” (Türkiye Gazetesi) aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere; “
11 ayın sultanı” olarak nitelenen “
Ramazân-ı şerîfin sayılı günleri” bir bir gelip geçerken, bayramın “
Pazar” gününe gelmesi ve bâzı yıllarda yıl olduğu gibi “
9’lük bir Bayram Tatili”nin olmaması, hele hele de bu “Korona’lı Yasaklar”ın öyle veya böyle hayâtımızı etkilemesi, bâzı kimseleri oldukça üzmüş bulunmaktadır…Bunlardan bir kısmı; “yeme-içmek, gezip-tozmak, şarkı-türkü-eğlence yapmak” şeklinde tanımladıkları hayâtı (gerçi şimdilerde buna ‘yaşam’ diyorlar), tatilden-tatile, bayramdan-bayrama bir ömür olarak gördükleri içindir ki, maalesef Ramazânla/oruçla değil de sâdece onun “izin günleri” ile ilgileniyorlar.Zaman zaman sütunlarımıza taşıdığımız; 13 Temmuz 2015 günlü “
Türkiye Gazetesi”nde okuduğumuz bir haber, oldukça dikkat çekici ve ülkemiz insanının, dolayısıyla da bunların âdeta bir röntgen filmi gibi olduğu içindir ki tekrar hâtırlatmak istiyoruz:Bu haberde; “
Mak Danışmanlık” tarafından Ramazân ayında yapılan ve 50 ilde 5 bin 400 kişiyle yüz yüze görüşerek gerçekleştirilen bir “
Anket” sonuçlarından bahsedilmekte ve özetle şöyle denilmekte idi:
“Araştırmaya göre; dini hassasiyeti en zayıf yaş aralığı 18-25 olurken, 5 vakit namâz kılanların oranı yüzde 24, Cumâyı kılanların oranı yüzde 31, hiç namâz kılmayanların yüzdesi ise 18, oruç tutanların oranı yüzde 52…” Bugünkü bu köşe yazımızda, yüzde 52’den geriye kalan işte bu yüzde 48’le şöylece bir “
dokunduralım” ve kaleme aldığımız bu “
Taşlamamız” ile onları şöylece bir kere daha “
haşlayalım” diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = Ne “oruca-oruçluya”; “saygı” duydun, yedin-içtin;“Receb-Şabân-Ramazân”dır; aha geldi, bu da “geçer!..”; “Tatil” dendi-“Bayram” ettin; “utanmadan” öne geçtin!..“Tarla” elbet “kara toprak”, “gelen” elbet bir gün “göçer!..”;“Maaş günü-ikramiye”; elbet “yoksun”, çünkü “hiçtin!..” Ne “mescîd”-ne “câmi” bildin, ne “sünnet”-ne “farzı” kıldın;“Bayram” için-“şeker” aldın, eşe-dosta “mesaj” saldın;“Kadir” dendi-“adam” sandın, “arlanmadan” bir de güldün!..“Tarla” elbet “kara toprak”, “gelen” elbet bir gün “göçer!..”;İçin-dışın “kömür” olmuş, “kömür n’olur?” bunu bildin!.. “Saç-baş örtmek”, “çağ dışı”ymış; “tesettür” çok “banal” imiş; “Müzik-yaşam” demek imiş, “… TV’si” çok “kanal” imiş;Hem “4 Buçuk-G’si var”mış, “İnternet”i “sanal” imiş!..“Tarla” elbet “kara toprak”, “gelen” elbet bir gün “göçer!..”;“AV’em-AV’em” geziyormuş, “kampanya”dan neler “al”mış!.. “Otellerde rezervasyon”, bol “eğlence-animasyon”;“Antalya” var-Ege” başka, neymiş Samsun-bu “Matasyon”; “Atamalar” çok gecikti, olmaz olsun şu “rotasyon!..”“Tarla” elbet “kara toprak”, “gelen” elbet bir gün “göçer!..”; “Kariyer” var-“öz eğitim”, sonrasında bir “formasyon!..” KAYIKÇ’Ali “resim” budur; “Okan”, “Deniz”, “Tijen…” O’dur;İster “diklen”-ister “otur”; ister “köpür”, ister kudur:Ey “millî”siz-Eğitimci”, “ayran bu”ysa, “çoğu” sudur!..“Tarla” elbet “kara toprak”, “gelen” elbet bir gün “göçer!..”; “Öğrencinin istikbâli”, “Öğretmenin nâmusudur!..”