ÇALIŞ-ÇALIŞ, “MAHSÛL” TOPLA, “HARMAN” YAP!.. « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

SAMGİAD Matematik Okulu’nda 23 Nisan Etkinliği

EĞİTİM, GÜNDEM, SİYASET, Yerel haber

İLKADIMLI ÖĞRENCİLERDEN ATIK PİL TOPLAMA PROJESİNE DESTEK

EĞİTİM, EKONOMİ, GÜNDEM, SİYASET, TEKNOLOJİ, Yerel haber

“Yeni Çağın Odak Noktası Akıllı Ulaşım Sistemleri”

EKONOMİ, GÜNDEM, OTOMOBİL, SİYASET, TEKNOLOJİ, YEREL HABERLER

1991 MEZUNLARI SINIFLARINDA BULUŞTU

EĞİTİM, GÜNDEM, SİYASET

               ÇALIŞ-ÇALIŞ, “MAHSÛL” TOPLA, “HARMAN” YAP!..

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI

 

 ÇALIŞ-ÇALIŞ, “MAHSÛL” TOPLA, “HARMAN” YAP!..

(“Anadolu Aleviliği” adlı eser üstüne bir “Tenkîd/Taşlama-1”):

 

* “(Her şeyi) yaratan Rabbinin adıyla (Besmele ile) oku!.. O keremine nihayet olmayan Rabbindir. Ki, kalemle yazı yazmayı öğreten O’dur… İnsana bilmediği şeyleri O öğretti.”  (Kur’ân-ı Kerîm; Alâk Sûresi; âyet 1, 3, 4-5)

* “De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sâhipleri ibret alırlar.”   Kur’ân-ı Kerîm (Tibyân Tefsiri), Zümer Sûresi; âyet 9)

*  “Ey îmân edenler! Eğer kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, sizi îmânınızdan çevirirler, kâfir ederler!.”  (K. Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 100)

*   “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahûdîler ve ne de Hıristiyanlar, asla senden râzı olmazlar.”  (K. Kerîm-Bakara Sûresi, âyet: 120’den)

*   “Zulmedenlere meyletmeyin (yakınlık göstermeyin) ki, size ateş dokunur ve Allah’tan başka dostlarınız da yoktur, sonra kurtulamazsınız”  (K. Kerîm; Hûd Sûresi, âyet 113)

*  “İçinizden iyi ve yararlı olana dâvet eden,  doğru olanı emreden bir topluluk çıksın. İşte gerçek kurtuluşa kavuşanlar onlardır.”,  “Siz Müslümanlar; insanlığın iyiliği için çıkarılmış bir topluluksunuz, doğru olanı emreder, eğri olandan insanları sakındırırsınız.”, “Ey îmân edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyin! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, işlerinizin sarpa sarmasını arzu ederler. Görmüyor musunuz buğzları ağızlarlından taşmakta…”  (K. Kerîm; Al-i İmrân Sûresi, âyet 104, 110,  118)

*  “Şâirler(e gelince), …imân edip iyi ameller işleyenler, Allah’ı çok ananlar…” (K. Kerîm; Şuarâ Sûresi, âyet 224, 227’den)    

“Dîn, nasîhattır.”, “Dinin temeli nasihattir”, “Duyduğu hak sözü, bir Müslüman kardeşine söylemek, ne güzel hediyedir.”, “Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.”, “Her insan hatâ eder. Hatâ edenlerin en hayırlıları, hatâlarından dönenlerdir.”, “Benim ümmetim, bâtılda ittifak etmez.”, “İyi bir iş yapmaya niyet edip de yapamayana, tam bir iyilik yapmış gibi sevâb verilir. Niyet edip yaparsa, on mislinden 700 misline, hatta daha fazla sevâba kavuşur. Kötü bir işe niyet edip de yapmayana, yapılmış tam bir iyilik sevâbı verilir, niyet edip de yapana ise sâdece bir günâh yazılır.”,  “Îmân etmedikçe Cennet’e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek mânâda îmân etmiş olamazsınız!”, “Îmânın temeli ve en kuvvetli alâmeti, Müslümanları sevmek ve Müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir.” , “İnsan, dünyâda kimi seviyorsa, âhirette onun yanında olacaktır.”, “Kim kendini bir kavme benzetirse, onlardandır.”,  “Zâlime yardım eden, ondan zarar görür.”, “Bir zâlime yardım edene Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder.”,  “Hayâ, îmândandır. Îmânı olan cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler, cehennemdedir.”, “Hayâ ile îman, beraberdirler. Biri gidince, diğeri onu tâkip eder.”,  “Allahü teâlâdan hayâ ediniz! Hakîki mânâda Allahü teâlâdan hayâ etmek, kötü düşüncelerden uzak durmak, helâl lokma yemek ve ölümü hâtırlamaktır. Âhireti isteyenler, dünyânın süsünden, zînetinden uzaklaşır. İşte bunları yapmak, Allahü teâlâdan hakkıyla korkmak demektir.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)

“Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir.” (Hz. Ebû Bekir “r. anh”)

*  “En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.”, “Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmezse onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur!..” (Hz. Ömer “r. anh”

*  “Kendi görüşünü beğenen kimse, doğruyu bulamaz.” (Hz. Ali “r. anh”-Türkiye Takvimi, 21.05.2021)                        

*  “Saygılı Kardeşim! Kureyş kâfirleri uğursuzluklarını, aşağılıklarını, taşkınlıklarını arttırdığı zamanda, Müslümanları çekiştirici, kötüleyici şeyler uydururlardı. Peygamberimiz (aleyhi ve âlâ aleyhisselâtü vesselâm) İslâm şâirlerinden birkaçına kâfirleri kötülemelerini emir buyurdu. O şâirlerden biri, Resûlullah’ın önünde minbere çıktı. Herkese karşı kâfirleri kötüleyen şiirleri okudu. O Server (aleyhisselâtü vesselâm), ‘Bu kâfirlerin kötülüğünü açığa vurdukça, Rûhul-Kûds (Cebrâil aleyhisselâm) bununla beraberdir’ buyurdu.”; “Kitap, altın bir kafes, ilim içinde kuştur/Kafesi satın alan, kuşa sahip olmuştur.”,  “Yayılmış olan günâhın tevbesini de yaymak lâzımdır.” (İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirrûh”)

*  “Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötiülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru!..” (İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe “r. aleyh”-Türkiye Gzt; 25.12.2020, s. 11)

*  “Kul hayâ sâhibi olduğu zaman, hayır ve iyi işlere yapışır. Hayâ kalbe yerleştiği zaman, nefsin arzu ve istekleri ondan uzaklaşır.” (Ebû Süleymân-ı Dârânî “r. aleyh”)

“Allahü teâlâdan hayâ etmeyen kimse, insanlardan da utanmaz.” (Zeyd bin Sâbit “r. aleyh”)

“Âfetlerin evveli cehâlet, sonra nefsin arzu ve isteklerine meyletmek, sonra da hayâyı terk etmektir.” (Sehl-i Tüsterî “r. aleyh”)

“Hayânın en kıymetlisi, Allahü teâlâdan utanmaktır. Ondan sonra Resûlullah’dan (sallallahü aleyhi ve sellem) hayâdır. Daha sonra insanlardan hayâ etmektir.” (Muhammed Hâdimî “r. aleyh”)

* “Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Mademki böyledir, o hâlde Allahü teâlâya ibâdet edenlerle beraber bulun, onları sev!..” (İmâm-ı Şâfiî “r. aleyh”)

*  “Türk dilini öğreniniz! Çünkü onların hâkimiyeti uzun sürecektir.” (Hadîs), “Gördüm ki yüce Allah, devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş. Onlara Türk adını kendisi vermiş; onları yeryüzünün hâkanı kılmış ve cihân halkının dizginlerini onların eline bırakmış.” (Kaşgârlı Mahmud “r. aleyh”-Divan-ı Lügati’t Türk)

  *  “Türkiye’ye gideceğim. Yeryüzünde iki Türk var ise, biri mutlaka benim. Ben Türk’üm, ama Jön Türk değilim.”,  “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.”  (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” Efendi)

*  “Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esas olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile olmaz. İşte,  Müslümanlar böyle kitâpları okuyunca kalblerinde bir kararma meydana gelir. Kitâbı yazan, yazdığından daha mühimdir. Temiz su, temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su, pis borudan geçerse temiz olur mu?.. Pis borudan akan sudan şifâ olmaz.” (Hüseyin Hilmi Işık “r. aleyh” Efendi)

*   “İyilik yapmak iyidir. Fakat en tehlikelisi, kötülüğe alet olmaktır.” “Hocamız (H. Hilmi Işık) yeni türedi kelimeleri hiç sevmezlerdi. Birisi onun yanında bu kelimeleri kullanırsa anlamazlıktan gelirlerdi. Meselâ birisi ‘özet’ kelimesini kullansa, ‘Anlayamadım efendim’ buyururlardı; bu kimse kendisi düzeltemezse kibarca, kalbini hiç kırmadan ‘hülâsa mı demek istediniz?’ buyururlardı.”  (Dr. Enver Ören “r. aleyh”; Sohbetler-14.11.1993)

* “Kesinlikle uydurukça kelimeler kullanılmayacak.” (Enver Baba İlkeleri-Nuh Albayrak; Türkiye Gzt. 02.03.2013, s. 16)

*  “Dil giderse, din de gider.”  (Türkçe İstiklâlini Kaybetmekte-Rahim Er; Türkiye Gzt. 06.08.2013)

*  “Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin altında gizlidir. Onu söz ve yazı açığa çıkarır.” (Ord. Prof. Dr. Ali F.Başgil “r. aleyh”)

“Dilde, fikirde, işte birlik!..”  (İsmail Gaspıralı-Bahçesaray, Kırım/1851–1914)                                 

*  “Kahrolsun Şeriat Hükûmeti”, “Artık 1935’teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlâk, yeni bir tarih, hattâ, Allah’ı artık Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır.” (Moiz Kohen/Tekin Alp-Kemalizm; İstanbul 1936, s. 94, 171)

“Ben bu yeni kelimeleri uydururak dili bozmak ve bu dille okuma yazmayı imkânsız hâle getirerek kullanımdan kaldırmak istiyorum.” (N. Ataç: Bkz: Mustafa Miyasoğlu-Edebiyat Sohbetleri; Konak Yy. İstanbul 2003)

* Bugün birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz. Agop Martayan’ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmi eğitim olmaz; İslâmî kültür olmaz; İslâmî ilerleme olmaz.” , “Eski Van Milletvekili merhum İbrahim Arvas Bey (“Tarihi Hakikatler”) adlı eserinde) anlatmıştı. Lozan’ın gizli protokollerinde şu maddeler varmış: 1- Hilâfet kaldırılacak; 2- Şeriat yasaklanacak; 3-Türkiye İslâm’dan ve İslâm dünyâsından uzaklaştırılacak.”  (Mehmed Şevket Eygi “r. aleyh” -Millî Gazete; 02.01.2014, 26.02.2017, s. 3)

*   “Türkiye’nin en mühim dâvâsı, hiç şüphesiz, dil dâvâsıdır.” Prof. Dr. Mehmet Kaplan-Nesillerin Rûhu, s. 150

*  “Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!    Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim/Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…” ,  “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…” , Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…” , “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…” (Necip Fâzıl Kısakürek “r. aleyh”; Çile)

*    “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman/Müslüman’ız, Hakk’a tapan Müslüman…” ,  “Emr-i bi’l mâruf imiş ehl-i İslâm’ın işi/Nehyedermiş bir kötülük görse kardeş kardeşi!”( M. Âkif Ersoy; Safahât)

*  “Türkçe, dünyada en yaygın bir coğrafyada konuşulan bir dildir. İngilizce, Fransızca ve Almanca daha yok iken, ondan yedi asır evvel, Türkçe yazı dili idi… Türk dili, dünyâda mevcut dillerin en zenginidir.” (Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu “r. aleyh”-Türkçenin Asıl Meselesi; Türkiye Gazetesi-28.11.1987)

* “Türkçeye mâlolmuş, milletimiz tarafından anlaşılan ve kullanılan Arapça ve Farsça asıllı kelimeleri atarken, asıl hedefleri, Türk insanının dinî inancı ile olan bağlarını koparmaktı.” (Prof. Dr. İsmet Miroğlu “r. aleyh”-Türkiye Gazetesi, 27.11.1995)

“Uydurma kelimeler, Türkçeye zorla sokulmuştur. Böylece insanımız kendi kültüründen uzaklaştırılmaktadır. Artık devrim ‘psikozu’ndan kurtulmalıyız. Zira hiçbir millet, kültür devrimi yapmamıştır.” (Prof. Dr. Ercüment Kuran r. aleyh”)

*  “Lisan bir binâ ise, yapı taşı ‘kelime’/Herbir taş eksildikçe, dökülür lime lime!/Dîni, târihi seven, basiretli her kişi/Önem verir lisâna, hafife almaz işi/Asıl maksat dîne ve târihe saldırmaktır/Yazılmış eserleri, raflara kaldırmaktır.” (M. Hâlistin Kukul-Uyanmak Zamanı; İstanbul 2017, Yakın Plan Yy. s. 125’ten)

*  “Şiir ile tefekküre çıkmak, öncelikle sağlam bir imân, ihlâs ve inanç; büyük bir mahâret, cesâret ve fedâkârlık işidir. Her şeyde olduğu gibi şiir söylemek, yazmak da Allah’ın (celle celâlühü) rızâsı için olmalı ve şâirde bunun için güzel niyet kurmalıdır.” (Ahmet Şahin– Denge Gazetesi-19.02.2017, s. 14)

*  “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.” (Namık Kemâl Zeybek-Eski Kültür Bakanı)

*  “Yahu biraz da sizi taltif edenleri değil, tenkit ve teklif edenleri dinleyin!.. Bir kere de hakikatleri haykıranları dinleyin!..” (Prof. Dr. Ahmet Maranki-Yeni Akit Gzt; 11.08.2020, s. 6)

“Türkçemiz, iki büyük menfî harekete muhatap olmuştur. Bunlardan biri, İngilizcedir ki, Millî Eğitim Bakanlığı’nın resmî uygulamasıyla âdeta ikinci ana lisan olarak ilkokul ikinci sınıftan itibâren mecbûrî ders olmuştur; afişlere, reklamlara ve resmî dairelerdeki tanıtım yazılarına kadar ulaşmıştır. Diğeri ise; âdeta bir hastalık hâlini alan ve yine Millî Eğitim Bakanlığı’nın yanlış uygulamalarıyla okul kitaplarına sokulup çocuklara zorla kullandırılan, Türkçe’de karşılıkları bulunduğu hâlde ‘uydurulan kelimeler’dir.” (M. Hâlistin Kukul-Aydın Efesi Dergisi;  S. 53, Kasım-Aralık 2019, s. 3)

*  “Şiir; bir yürek törpüsüdür, kazır ve kanatır şâirin yüreğini. Oradan başka yüreklere akar. Şiirde; her kelime önce beyinde damıtılır, yürekte demlenir, rûhta mayalanır ve mısralarda dirilir.” (Yavuz Bahadıroğlu “r. aleyh”-Yeni Akit Gzt; 14.12.2019, s. 7)

*  “Toplumu ilgilendiren, toplumun leyh ve aleyhinde olan konularda toplumun bilgilendirilmesi, eleştirilerin açık olması gerekir ki, bu yanlışlar toplumda emsal alınıp, sirayeti engellensin.”, “Bizler adil şahidler olacağız. Kural bu! Hakkı söyleyeceğiz. Kınayanların kınamalarına aldırış etmeyeceğiz. Sözü dinleyecek, işe bakacak, doğrusunu kabul edip, yanlışına karşı çıkacağız.” (Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit Gzt; 19.06.2020, s. 9)

*  “Dost, kulağa hoş geleni söyleyen değil, doğruyu söyleyendir.”   (Prof. Dr. Kurtman Ersanlı)

*   “Türklüğün vicdanı bir/Dini bir, vatanı bir/Fakat hepsi ayrılır/Olmazsa lisanı bir!..” (Ziya Gökalp)

“Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!..” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, sy. 9)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

“OMÜ Öğretim Üyesi Hemşehrimiz Prof. Dr. Harun Yıldız”Beyin, “Anadolu Aleviliği (Amasya Yöresi Bağlamında Bir İnceleme)”  adını verdiği ve “Doçent”lik dönem çalışmaları sırasında hazırladığı, ilk baskısı 2004, ikinci baskısı ise 2014 yılında Ankara Okulu Yayınları arasında gerçekleştirilen 414 sayfalık, büyük bir emek mahsûlü olan eserini okurken, dikkatimizi çeken hususlardan biri de rahmetli “N. Hacıeminoğlu” Hocanın, (aşağıdaki cümlelerde vaki) tespitindeki “hatâ”ya düşmesi ve bunu da (maalesef) ısrarla sürdürmesi olmuştur:

“Türkçemizi kemiren uydurmacılar, iki büyük gruba ayrılırlar:                                                                                                                         Hainler grubunun mensupları, uydurmacılık akımını neden ve hangi maksatla desteklediklerini gayet iyi bilmektedirler. Bunlar, yaptıklarının şuuruna varmışlardır. Bunların maksatları; Türkiye Türkleri ile Dünya Türklüğü arasındaki yegâne bağ olan ortak ana dilimizi yıkıp, yerine sadece Türkiye’dekilerin anlayabileceği yeni bir dil koymaktır. Bu tam mânâsıyla bir Moskof plânıdır.

Uydurmacılığın öncülüğünü yapan hainlerin hüviyetleri şöyle: Komünistler, Türklükle alâkası olmayan kozmopolitler, beynelmilel teşkilât ve güçlerin emrinde çalışanlar, mazimize ve kültürümüze düşman aşırı inkılâpçılar.

Gâfiller ise sayıca hainlerden daha çok ve daha zararlıdırlar. Çünkü robot gibi güdülür, kukla gibi oynatılabilirler. Hepsinde ortak olan vasıf, cehalettir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Uydurmacılığın, Türkçeyi özleştirip daha kolay anlaşılır bir dil hâline getireceğini sanan saf ve bön insanlar.

Ortaya atılan her yeni fikrin ve akımın arkasından şuursuzca koşan, moda meraklısı şahsiyetsizler.

Kendilerine ‘geri kafalı’, ‘tutucu’, ‘gerici’ denmesinden korkan ödlekler.

Uydurmacılığı,  Atatürkçülüğün icabı sanan inkılâp yobazları.

Dikkat çekmek için yeni bir dil oluşturmaya kalkışan Donkişotlar. İlimde-fikirde,-sanatta hiçbir varlık gösteremeyen zavallılar.

Okullarda, uydurmacı öğretmenler tarafından beyinleri yıkandığı için buna samimiyetle inanmış suçsuz gençler.

TRT’nin, gazete ve dergilerin telkinine kapılmış masum vatandaşlar.

Akıl ve ruh hastaları.

Hiçbir değer taşımayan makâle ve kitaplarını kolayca neşretmek imkânını bulmak isteyen şöhret ve para düşkünleri.

İşte kimine kızdığımız, kimine de acıdığımız bütün bu insanlar, uydurmacılık hastalığına tutulmuş olup, mikrop saçmaktadırlar…” (Türkçenin Karanlık Günleri)

= = = (***) = = =

Hemşehrimiz Sn.Harun”  Beyin “ısrarla sürdürdüğü”nü söylediğimiz  “uydurukça sözcükleri”nden biri ve en edebsiz ve hayâsızı, “hayât” kelimesi yerine kullanılanılanıdır ki, sayfa 31’de “yaşamlarını göçebe olarak…”,  sayfa 50’de “Anadolu’ya gelmiş veya yaşamlarını orada…”,  60’ta “uzlaşma içerisinde yaşamlarını…”  ve 62’de de “göç ederek yaşamlarını sürdürüyorlardı”  ile 65’teki “…gündelik ve sosyal yaşamda geniş imkânlar veriyorlardı.  (…) …normal gündelik yaşamlarına devam ediyorlardı.”  ifadelerinde karşımıza çıkınca, daha fazla devam edemedik ve bu köşe yazısını yazmaya, aşağıdaki şiirimizle de hislerimizi mısralaştırmaya çalıştık. Diyoruz ve dahi bu “Taşlama”mız ile de Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

= = = (***) = = =

Çalış-çalış, “mahsûl” topla; “harman” yap;

Sonra da gel, “tahıl” içre: “Lap!.. Lap!.. Lap!..”

Bu ne iştir? Bu ne hâldir? Şaşırmak!..

“NFK”dan, bir “ilhâm” al, “hisse kap”;

“Agop-Ataç” cenahından aşırmak…

 

“Sözcük”leri, sayfa-sayfa taşırmak,

“Kalem: Nehir”, “gönül” akar bir ırmak;

“Hâcı Bektaş” yolundan bu şaşırmak!..

“NFK”dan, bir “ilhâm” al, “hisse kap”;

“Gece-gündüz”, çalış-çalış; “harman” yap!..

 

“…Çuval incir”, bir “lâf” ile batar ya;

“Kuran Hoca”, kaşlarını çatar ya;

“…Eminoğlu” teşhisinde tutar ya!..

“NFK”dan, bir “ilhâm” al, “hisse kap”;

“Gece-gündüz”, çalış-çalış; “harman” yap!..

 

“Bal şerbet”e, “zemzem su”ya “necâset…

…katmak” gibi, bir “tercih”tir; “felâket”;

Sen “Hoca”sın, çok-çok yanlış; “hareket!..”

“NFK”dan, bir “ilhâm” al, “hisse kap”;

“Gece-gündüz”, çalış-çalış; “harman” yap!..

 

Sen “Hoca”sın, “Örnek Adam”, güzel ol;

“İlm-ü irfân”, “edeb” ile daim dol;

“Agop-Ataç”, tuttu malûm “cahîm” yol!..

“NFK”dan, bir “ilhâm” al, “hisse kap”;

“Gece-gündüz”, çalış-çalış; “harman” yap!..

 

KAYIKÇ’Ali, “Tenkîd” midir, “Taşlama”;

“Bırak kalsın”, tekrar-tekrar “başlama”;

“Harun Hoca: Hemşehri”dir “aşlama!..”

“NFK”dan, “ilhâm al” de, hisse kap;

“Gece-gündüz”, çalış-çalış; “harman” yap!..