“YAZAN”DA “HAT”LAR, “TERCÜME HAT”/2   « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

“YAZAN”DA “HAT”LAR, “TERCÜME HAT”/2  

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI

                                                 “YAZAN”DA “HAT”LAR, “TERCÜME HAT”/2  

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Bilindiği üzere; yukarıda “İslâm İnanç Esasları” adlı tercüme bir eserden bahsetmiş ve bu kitâbın 170’inci sayfasındaki bir “Uydurukça/Agop-Ataç’ça sözcük” sebebiyle, daha fazla okumaya devam edemediğimizi, bıraktığımızı belirtmiş, akabinde de his ve düşüncelerimizi dile getiren o makâleyi kaleme almış idik.

Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra bir başka sayfadan başlamak suretiyle okuyup incelemeye devam ettik. Ve gördük ki, daha nice “çamlar devrilmiş”, nice “galîz hatâlar” yapılmış:

28.06.2019 tarihinde okuyup bitirdiğimiz bu kitâbın sonuna şöylece bir not düşmüşüz: “Eser, iki bakımdan titiz bir değerlendirmeye tâbi tutulmalı: 1)-Edebî açıdan, 2)-Fıhhî açıdan.”

Şimdi de, okurken yer yer not aldığımız, sayfa sonlarına kayıtlar düştüğümüz bu kitâbı, rahmetli N. Fâzıl’ın deyişiyle şöylece bir “münekkit” gözüyle değerlendirip genç nesillere/Siz Kıymetli Okuyucularımıza bir “Reddiye” olarak bırakalım istedik:

1)- Eserin Edebî Açıdan Değerlendirilmesi:

 a)- Agop/Ataç’çı Uyduruk Sözcükler: Eserin;  170, 221, 262, 263, 269, 270, 271, 281, 287, 306, , 368, 370, 375, 376, 418, 465 ve 523’üncü sayfada (bâzısında birden fazla yerde olmak üzere),  güzelim hayât kelimesi yerine yine o malûm, o arsız ve hayâsız “yaşam sözcüğü”nün kullanılması;

Kitâbın; 53, 67, 176, 179, 216, 229, 269, 287, 288, 341, 355, 359, 369, 372, 454 ve 463 ’üncü sayfasında, güzelim gâye kelimesi yerine o malûm, o arsız ve hayâsız bir başka sözcük olan “amaç”ın kullanılması;

Ve diğer Uydurukça/Agop-Ataç’ça kelimelerden olan; birey, yöntem, neden/i/le (sebep yerine), Tanrı/lar, salt, zorunlu, kuşku, sorun, özgür,  tüm/ü/üyle, bilinç, yapıt/ları, yanıt, kanıt, yöntem, özgü, doğal, görüş (ictihad yerine) kullanılması. (Bkz: Sy: 221, 230, 231, 240, 252, 266, 268, 301, 302, 304, 305, 308, 310, 311, 312, 314, 315, 323, 326, 327, 328, 362, 364, 365, 366, 367, 368, 370, 377, 382, 383, 384, 387, 388, 390, 394, 400, 401, 403, 410, 415, 416, 418, 420, 429, 432, 433, 436, 438, 440, 444, 451, 458, 468, 473, 481, 525, 527 ve 547).

Tahmin edildiği gibi, bu “haşarat sözcükler”;  eserin Yazarı Libyalı Prof. Dr. Ali M. Sallabi’nin kaleminden değil de “Tercümeyi Yapan: Ravza Yayınları”nın ve Sn “Mustafa Kasadar” Beyin elinden çıktığı için bu husustaki mükellefiyet, onlara ait olmakta ve rahmetli “Seyyid Abdühhakîm Arvâsî” Hazretlerinin “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır”

diyerek ifâde buyurdukları fecâatin de vebâlini yüklenmiş bulunmaktadırlar.

Daha önce günlük Denge Gazetesi’nde “Köşe Yazarı” olarak inceleme fırsatı bulup 14.12.2017 tarihinde makâle mevzuu yaptığımız “Millî Şuur Dergisi”nin Eylül 2017 tarihli 43’ncü sayısı sebebiylenaklettiğimiz üzere, “Millî dil, sâdece yaşayan nesillerin dili değildir. O, geçmiş ve geleceği ile bir milleti kucaklar. Onun için, milletler ve devletler, ‘millî dil politikalarını’ sâdece yaşayan nesillere göre değil, geçmiş ve geleceklerini de düşünerek plânlamak zorundadırlar. Halk, ‘yaşayan dille’ konuşur ve yazar, fakat aydınlar, hiç olmazsa kendi sahalarında ‘en geniş mânâsı ile millî dilini’ anlamak mecburiyetindedirler.” (S. Ahmet Arvâsî “r. aleyh”-Size Sesleniyorum);  “Kesinlikle uydurukça kelimeler kullanılmayacak.”  (Enver Baba İlkeleriNuh Albayrak; Türkiye Gzt. 02.03.2013, s. 16);  “İsrail, 1948’de kurulurken 5 bin yıl evvel kullanılan İbraniceyi resmi alfabe olarak kabul etti.  Kaybolup giden bir dil, yeniden hayat buldu. (…) Tek parti zihniyetinin Osmanlı muhalefeti, İslâm düşmanlığından ileri gelmektedir. İslâm’a düşman olanlar; imâna da, ezâna da, namâza da, camiye de, elifbaya da düşmandır.” (Rahim Er-Türkiye Gazetesi; 11.12.2014, s. 3);   “Bugünkü birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz. Agop Martayan’ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmî eğitim olmaz; İslâmî kültür olmaz; İslâmî ilerleme olmaz.” (M. Şevket Eygi “r. aleyh” -Millî Gazete, 02.01.2014, s. 3);  “Dil bize, hem dînî ve hem de millî bir emanettir.” (M. Hâlistin Kukul; Denge Gazetesi; 10.10.2016, s. 8) ve “ (Bir yazar ve şâir) ’Kem âletle kemâlat olmaz’ mucibince kelimelerini ve cümlelerini her türlü kir ve pastan temizlemelidir.” (Hüseyin Akın-Millî Gazete; 20.10.2016, s. 14).

Orada, bilvesile dile getirdiğimiz şu mısralarımız; “İslâm İnanç Esasları” isimli bu eserin “tercüme-i hâl-i pürmelâli” sebebiyle de geçerlidir, diyoruz ve bu şiirlerimizle de Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

 

“Agop”u, “Ataç”ı; varıp tuttunuz;

“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!..

“Hayât”ı, “gâye”yi; hep unuttunuz;

“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!..

 

“Moiz Kohen” aklı, kimlere verdi;

“İnönü” yanına, postunu serdi;

“Osmanlı Düşmanı”, murada erdi;

“Hayır!” deyin sözüm, geri alayım!..

(……………………..)

“Millî Şuur” iyi de, “bu sözcükler” de nedir?

“Lozan’da… Protokol”, yazıldı kaç senedir?

Yapıştırdılar “dîne”, sanki “Dinsiz Kene”dir!..

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın;

“Agop-Ataç” bizden(!)miş, “”Nâzım” gibi anmadın!..

 

“Ataç” “Ulus” koludur, “İnönü”nün yoludur;

“Ben Ateist’im” diyor, “kâfirlerden” uludur;

Bu “2 Dil Bilimci”, “mânen hep defolu”dur!..

“Vatandaşım” dese de, “Türklüğü”ne kanmadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

“Cehennem’e şerliler”, “biz(!)dendir bu yerliler”;

“Kılık-kıyafet” tamam, daim “kerli-ferliler”;

“Nâr-ı Cehîm” yolcusu, bâzen de “Zemheri”ler!..

“Îmân Hırsızı” bunlar, “Elhamdü…” sen yanmadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

“Öz Türkçe/Uydurukça”, “Lâdinilik Yolcusu”;

“Kültür-Sanat Virüsü”, “Millîliğin Solcusu”;

“Kelime”nin düşmanı, “Sözcüklerin Kolcusu!..”

“Öğretmendir” diyerek, “art niyet var” ummadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

“Arapça-Farsça” diye, “hep İslâm’ı” attılar;

“Köşebaşı” tuttular, “keyifleri” çattılar;

“Arvâsîler” sürdüler, “Menemen”e kattılar!..

“Berhudar ol!” demedin, “saygı-sevgi” sunmadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

“Bir kelime”, “bir kale”; “asla verme sen yele”;

“Bu bana zimmetlidir, defol-git sen hergele!..”

“Sen Agop-Ataççısın, uzak dur benden hele!..”

Bunu böyle demezsen; ha uydun, ha uymadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

“Bir kale”, “bir bölge”dir; “bir bayrak”, “bir gölge”dir;

“Âlim” ise “bizden”dir, “dinli-dinsiz: Bilge”dir;

“Dili Arılaştırmak”, “Dinsizliğe belge”dir!..

Bunu böyle bilmezsen, ha uydun, ha uymadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..

 

KAYIKÇ’Ali yaz-söyle: “Millî Şuur”sa böyle;

“Başşehir” kucaklaşsın; kasabayla, hem köyle;

“Eğitim millîleşsin”, ya “kanunla”, ya “reyle!..”

Sen bunu söylemezsen, “Tebliğ”i hiç duymadın;

Nerdeyse “bir asır” var, “hâlen” uyanamadın!..  (Devam edecek)