“ŞEHÎDLER KERVANI”NDA BİR YOLCU: “AHMET A. TAŞDEMİR” « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

YEREL SEÇİM ÖNCESİNDE İLKADIM İLÇE ANALİZİ

EĞİTİM, EKONOMİ, GÜNDEM, SİYASET

“ŞEHÎDLER KERVANI”NDA BİR YOLCU: “AHMET A. TAŞDEMİR”

“ŞEHÎDLER KERVANI”NDA BİR YOLCU: “AHMET A. TAŞDEMİR”

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI     

 

*   “Allahü teâlâ, tevekkül edenleri sever.”,  “Allah yolunda şehîd olanlara ölü demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i Îmrân Sûresi, âyet 159, 169-170)

*  “Bütün şefâatlar, Allah’ın iznine bağlıdır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Zümer Sûresi, âyet 44)

*  “Rahmân olan Allah’ın nezdinde, söz ve izin alanlardan başkası şefâat edemez.” (Kur’ân-ı Kerîm; Meryem Sûresi, âyet 87)

*  “Sâdece Allah’ın dilediği ve râzı olduğu kimselere şefâat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Necm Sûresi, âyet 26)

*   “Kim bir mü’mini meteammiden (kasten) öldürürse, artık onun cezası Cehennem’de ebedî kalmaktır; Allah ona gazab etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”  (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet, 93)                                                                                                                                          *  “…Allah’ın insanları birbiriyle önlemesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulup gitmişti.” (Kur’ân-ı Kerîm; Bakara Sûresi, âyet 251’den) 

*  “Sakın hâinlerin savunucusu olma!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 105’den)

 *  “Sakın yeryüzünde fesâd çıkarma. Doğrusu Allah, fesâd çıkaranları sevmez.” (Kur’ân-ı Kerîm; Kasas Sûresi, âyet 77’den)

*  “Eğer îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz.”, “…yeryüzünde fesâd çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da bulundukları yerden başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyâda onlar için bir zillettir. Âhirette ise onlar için büyük bir azab vardır.”  (Kur’ân-ı Kerîm; Mâide Sûresi, âyet  23,  33’den)

  * “Doğru yol gösterildikten sonra Peygamber aleyhisselâma uymayan ve îmânda ve amelde mü’minlerden ayrılan kimseyi küfr ve irtidâdda bırakır ve Cehennem’e atarız. O Cehennem, çok kötü bir yerdir.” (Kur’ân-ı Kerîm-Nisâ Sûresi, âyet 104)

* “İçinizden kim irtidâd eder de kâfir olarak ölürse, yaptığı (iyi) işler dünyâda da âhirette de boşa gitmiştir. Onlar o ateşin (Cehennem’in) arkadaşlarıdır. Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar.”  (Kur’ân-ı Kerîm-Bakara Sûresi, âyet 217)

*   “Zulmedenlere meyletmeyin (yakınlık göstermeyin) ki, size ateş dokunur ve Allah’tan başka dostlarınız da yoktur, sonra kurtulamazsınız”  ( Kur’ân-ı Kerîm; Hûd Sûresi, âyet 113)

*   “Onlara, ‘Kâfirlere inanmayınız!’ dediğim hâlde, onlar kâfirlerin sözleri ile hareket ediyorlar. Şeytân onları aldatıyor.” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 59)

*  “Şüphe yok ki münâfıklar, Cehennem’in en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 145)

*  “Ey münâfıklar! Allahü teâlâ sizi kendi hâlinize bırakmaz. Hâlis mü’minleri münâfıklardan ayırır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 179)

*  Mehmetçik veya Ahmetçiğin günlük duâsı: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök, kalblerimize kuvvet ve sebat (dayanma gücü) ver ve kâfirler (hainler, bölücüler, mürtetler, ateistler, komünistler)e karşı bize yardım et, bizi muzaffer kıl/zafere kavuştur!”, “…Ey Rabbimiz! Bizleri bağışla ve bize acı! Sensin mevlâmız! Bizi, seni tanımayanlara karşı, zafere ulaştır! Kahrolsun kâfirler!”  (Kur’ân-ı Kerîm-Bakara Sûresi, âyet 250 ve 286’dan)

*  “Hubb’ül vatan minel îmân”/Vatan sevgisi îmândandır.”, “Allahü teâlâya îmândan sonra en faziletli ibâdet, vatan savunmasıdır.” “El vahdetü rahmetün ve’l-fırkatü azabün (Birlikte râhmet, ayrılıkta azâb vardır)”, “Allah yolunda cihâd eden kimselerin hâli, gündüzleri oruçlu olup, gecelerini ibâdetle geçiren, Allahü teâlânın âyetlerine itâat eden, namâz ve oruçtan dolayı hiçbir gevşeklik hissetmeyen kimsenin hâli gibidir ki, yine Allah yolunda cihâd eden üstündür.”, “Bütün ibâdetlere verilen sevâb, Allah yolunda gazâya verilen sevâba göre, deniz yanında bir damla su gibidir.”, “Denizde cihâd edenin karadakine üstünlüğü, on gazâ yapmak kadardır.”, “Bir gâziye veya mücâhide yardım edeni, Cenâb-ı Hakk mahşerde (gölge olmayan günde) gölgelendirir.”, “Zâlime yardım eden, ondan zarar görür.”, “Bir zâlime yardım edene Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder.”, “Dört şey münâfıklık alâmetidir: 1-Emânet olunana hıyânet etmek, 2- Yalan söylemek, 3- Vaadini bozmak ve ahdine vefâ göstermemek (verdiği sözde durmamak) ve, 4- Mahkemede doğruyu söylememek.”, “Münâfık, iki sürü arasında bulunan bir koyun gibidir ki, o bir defa bu sürüye, diğer defa ömür süreye katılır.”, “İbâdetlerin efdali, Müslümanları Müslüman oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için sevmemektir.”, Kıyâmette ilk şefâat eden ben olacağım.”, “Bütün peygamberler, şefâat edecektir.”, “Kıyâmette peygamberler, sonra âlimler ve şehîdler şefâat eder.”, “Şefâatime inanmayan, ona kavuşamaz.”, “Her kim, Allahü teâlâya tevekkül ederse, Allahü teâlâ ona kâfidir.”,  “Yâ Ebâ Hüreyre! Allah’tan başka hiçbir şeye ümit bağlama! Allah’a tevekkül eyle! Bir arzun varsa, Allahü teâlâ hazretlerinden iste! Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyesi (işi, kânunu) şöyledir ki; her şeyi bir sebep altında yaratır. Bir iş için sebebine yapışmak ve sonra Allahü teâlânın yaratmasını beklemek lâzımdır. Tevekkül de bundan ibârettir.”,  “Hassan bin Sabit’in beyitleri, düşmana ok ve kılıç darbesinden daha çok tesirlidir.”, “Ey Hassan! Sen müşriklerin yüz karalarını ortaya koydukça Cebrail seninledir. Ashabım silâhla harp ettiği gibi sen de dille harp et!..”   (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)  

*   “Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Mademki böyledir, o hâlde Allahü teâlâya ibâdet edenlerle beraber bulun, onları sev!” (İmâm-ı Şâfiî “rahmetullahî aleyh”)

*  “Cihâd: Allah yolunda O’nun ismini yüceltmek, İslâm dînini yaymak için; can, mal, söz, neşriyat ve diğer vâsıtalarla çalışmak, gayret göstermek, muhârebe etmek. Cihâd üç türlü yapılır: Birincisi beden ile yani her türlü harp vâsıtası ile yapmaktır. İkincisi, her türlü neşir, basın ve yayın vâsıtası ile İslâmiyet’i insanlara yaymak ve duyurmaktır. Bu cihâdı İslâm âlimleri yapar. Üçüncüsü ise, duâ ile yapılan cihâddır. Bütün Müslümanların bu cihâdı yapmaları farz-ı ayndır.” (Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü, C. 1, s. 71)                                                                                                                                                         *  “Gazâ: Harp maksadıyla düşmana yönelmek, sefere çıkmak, gayr-i Müslimlerle çarpışmak. İnsanların İslâmiyet’i işitmeleri, Müslümanlıkla şereflenmeleri yahut Müslümanların; dînine, vatanına ve nâmusuna saldıran düşmanı def etmek için en gelişmiş silâhlardan istifâde ile can, mal ve her türlü propaganda ve neşir vâsıtasını kullanarak savaşmak. Gazâ Ordusu: Allahü teâlânın rızâsı için O’nun dînini yaymak, din, nâmus ve vatanlarını korumak için düşmanla savaşan Müslüman askerler”  (A.g.e.:  C. 1, s. 141)  

*  “Tevekkül: Vekil etme; şartlarını yerine getirerek, bütün işlerini Allahü teâlâya ısmarlama, bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O’na güvenme; kalbin, her işte Allahü teâlâya itimat etmesi, güvenmesi.”, “Allahü teâlâya tevekkül ettim diyen kimsenin; Cenâb-ı Hakk’ın, kendisi hakkındaki muâmelesine, yani takdir ettiği şeylere de râzı olması lâzımdır. Aksi taktirde, yalan söylemiş olur-Bişr-i Hafî” (A.g.e.:  C. 2, S. 263)

*  “Teslim: Kendini, başkasının irâdesine terk etme (bırakma), onun emrine uyma, boyun eğme, itâat etme. İslâm, Allahü teâlânın emirlerine teslim olup kurtulmaktır.” (A.g.e.: C: 2, S. 258)  

*  “Münâfık: İnanmadığı hâlde, Müslümanları aldatmak için, Müslüman görünen, İslâmiyet’ten bahsedip de onunla amel etmeyen, ona uymayan, ikiyüzlü kimsedir. Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde zikri geçen ve kötülenen münâfıklar, cenâb-ı Allah’ın düşmanları olarak tanıtılmış ve âhirette onlara şiddetli azab ve Cehennem vaadedilmiştir. “ (Sözlük)

*  “Cehennem’in yedinci tabakası, en dibi, en şiddetli tabakası olup adı (Hâviye)dir. Burada münâfıklar, mürtedler yanacak.” (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye) 

*   “İyilik yapmak iyidir. Fakat en tehlikelisi, kötülüğe alet olmaktır.” (Dr. Enver Ören; Sohbetler-14.11.1993)

* “Yeryüzündeki 1,5 milyar Müslüman bir araya toplanmalı. Bakınız bu Siyonistler, kendi ülkelerini birleştiriyor, Avrupa Birliği’ni kuruyor.  Bize gelince, Osmanlı’yı yıktığı yetmiyor, şimdi de Türkiye’yi parçalamak istiyorlar.”  (Prof. Dr. Necmettin Erbakan-TBMM, 1991)

*   “Müslüman akıllı olmalı, ilm-i siyaseti bilmeli. Duyguları ile değil, aklı ile hareket etmeli. İslâm düşmanlarının kurduğu tuzakları fark etmeli ve o tuzaklara düşmemelidir.”   (Nuri Elibol-Türkiye Gzt. 20.08.2013, s. 12)        

*  “12 Eylül Darbesinden, 650 bin kişi gözaltına alındı (bunların çoğu sivil vatandaştı, ideolojik suçlara karışma, yasa dışı örgütlere üye olma suçundan takibe uğradı); 230 bin kişi yargılandı ve bunlardan 7 bin kişi için ‘idâm’ cezası istendi (verilen ‘idâm’ kararlarından sadece ’50 tanesi’ infaz edildi.” (Basın)

*   “Kılavuzu karga olanın, burnu b..ktan kurtulmaz.” (Türk Atasözü)

*   “…Özing asgı bolma budun asgı bol/Budun asgı içre özing asgı bol!..”,  “…(Kendi çıkarını kollama, halkın çıkarını gözet/Kendi çıkarını, milletin çıkarı içinde gör!”  (Kutadgu Bilig-Yusuf Hâs Hâcib’den)            

“Şâir, milletin göğsünde kalbi gibidir; şâiri olmayan bir millet, bir yığın topraktır.” (M. İkbal)

*   “Müslüman’a asla dost olmaz şu Batı/Unutmayın; Mayıs’ı, Eylül’ü Şubat’ı!..”  (Ekrem Şama-Millî Gzt. 19.08.2013, s. 14)

*   “Dünyâmızı sorma: hem yeter, hem yetmez/Alçakları var, tartmaya dirhem yetmez!..” (Â. Nihat Asya-Rubâiyyât/2)

*  “Baş koymuşum Türkiye’min yoluna/Düzlüğüne yokuşuna ölürüm…” (Dilaver Cebeci)

*  “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”,  “Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”,  “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…”, “Renk renk hâtıralarım,  oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.”  (Necip Fâzıl Kısakürek-Çile)

“Bırak beni haykırayım/Susarsam sen matem et/Unutma ki, şâirleri haykırmayan bir millet; Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.”  (M. Emin Yurdakul)

*  “Şiir öyle bir kaptır ki, onun içine temiz olmayan şeyler atılmaz.” (Yavuz Sultan Selim-Türklerin Altın Kitabı; Tercüman Gazetesi Yy. İstanbul 1990, C. 3, s. 509)

*  “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.” (N. Kemal Zeybek-Eski Kültür Bakanı; Tercüman Gazetesi; 15.02.2006, s. 8)

*  “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)

*  “Evlât acısı kolay değil ama teselli olduğum bir taraf var. Vatan için şehîd düştü. Memleketimizin başı sağ olsun! Milletimizin başı sağ olsun! Oğlumla gurur duyuyorum. Vatan, uğrunda şehîd olan varsa vatandır.” (Mardin-Derik Kaymakamı ve Derik Belediye Kayyımı Muhammed Fatih’in babası Asım Safitürk)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

İki yıl kadar önce idi. Bilindiği üzere, “3 Kasım 2017” günü “Diyarbakır”da “PKK”ya yönelik bir operasyonda şehid olan “Polis Memuru Ahmet Alp Taşdemir”, memleketi olan Manisa’nın Salihli ilçesi “Hamidiye Camii”nde, “Babası İmâm-Hatip İbrahim Taşdemir”in kıldırdığı cenâze namâzında,  on binlerin duâlarıyla son yolculuğuna uğurlandı.

Bu sırada baba Taşdemir’in cemaatin ve milyonlara hitap eden TV kanalları mikrofonlarının önünde, tabutun başında söylediği şu sözlerle âdeta bütün Türkiye’yi salladı ve dinleyenlerin gönüllerini titretip gözyaşlarının sel olup akmasına yol açtı:

“Kadere bak! Benim oğlum şehâdet makamına ulaştı. Doğduğunda Rabbim bizi şereflendirmişti; şehîd olarak ölümüyle de yine şereflendirdi. Bunun için ben, Rabbimin hükmüne boyun eğdim. Hiç şikâyetim yok. Rabbimizden gelen başım-gözüm üstüne.  Bizim ümmetimiz; milletimiz, vatanımız sağ olsun. Allah bu millete zevâl vermesin. Siyonistlerle, kâfirlerle, haçlılarla cihâd ederken benim oğlum şehîd oldu; bundan şeref duyuyorum. Elhamdülillah, Rabbim bize böyle bir makamı lütfetti. Şeref duyuyorum. Bu ezânlar susmayacak, bu bayrak necip milletimizin omzunda yücelmeye devam edecek. Telefonda konuştuğum zaman ona sık sık ‘Abdestsiz çıkma’ derdim. O da ‘Zaten alıyorum’ diye cevap verirdi. Oğlum, bu necip milletin neferiydi. Rabbime sonsuz hamdolsun, böyle  bir evlâdın babasıyım.”

Törende Şehîdin eşi Yeşim Taşdemir” de 1 yaşındaki kızı “Esma”nın ağlaması üzerine, “Ağlama kızım, bugün babanın düğün günü. Bugün ağlamayacağız, başımız dik yürüyeceğiz; gururla, onurla, metanetle kimseyi sevindirmeyeceğiz. Vatan ve bayrak sağ olsun!” sözleriyle yürekleri dağladı.  (Türkiye Gazetesi-05.11.2017, s. 1, 13)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Bizler de o günü hâtırlayıp anarken “Yenigün  Gazetesi Yazı Ailesi” olarak başta “İmâm-Hatip Baba İbrahim Taşdemir”e ve “Gelin-Hanım Yeşim Taşdemir”e ve bilvesile bilcümle “Güvenlik Güçlerimize ve yüce Türk Milletine Başsağlığı” diliyor; Rabbimizin bütün şehîdlerimize gâni-gâni rahmetler , aile fertlerine can-ı gönülden  sabr-ı cemîller, ecr-i cezîller niyâz eyliyor; bu his ve düşüncelerle kaleme alınan aşağıdaki mısraları da bir başka hâtıra olarak kalması bakımından bütün şehîd yakınlarına ve sevenlerine ithâf eyliyoruz… Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

= = = * = = =

Baba “sâlih”, oğul “sâlih”; bir “nîmet”;

Anne-gelin “sâliha”, nice “hayra alâmet”;

Yer “Manisa-Salihli”, “Rabbim vere selâmet!..”

Bu “Ne güzel tevekkül”, bu “nasıl teslimiyet?!..”

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret!..”

 

Baba “sâlih”, oğul “sâlih”; abdestli;

Biri “ilim”, biri “amel” ehlidir;

Kalpte “îmân”, dilde “tevhîd” hep sesli!..

Kâhı “hafî”, kâhı “aş’kâr-cehrî”dir;

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret!..”

 

Baba “sâlih”, oğul “sâlih” örnektir;

Emir “Hakk”tan, ne olduğun “bilmektir”;

“Doğru yolda”, “dosdoğruca ölmektir!..”

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

Sanma “kara toprağa”, “kalblere gömülmektir!..”

 

Anne-gelin “sâliha”, işte “örnek aile”;

Ne “acılar” yaşatmış, “muhtemel Azrâil’e”;

“Gözyaşları” sel olmuş, vuruyor bak sahile!..

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

“Terör” battı-batıyor, kurtulması “nafile!..”

 

“Bomba-kurşun”dan kavi, bu “âh’lar” ve “gözyaşı”;

Bir yanda “şehîd erler”, öbür yanda “yüzbaşı(+)”;

“Ebabil”in ağzında, “damgalanmış göktaşı!..”

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

“Terör” bunu göremez, bakmaları “hep şaşı!..”

 

“Bomba-kurşun”dan kavi, her biri bir “füze”dir;

İşte “Firavun” şurda, “İncilûs”ta “müze”dir;

“Ben ilâhım” diyordu, lâfları hep “yüze”dir!..

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

“Şefaat” var, “şefaat”, önceliği “Size”dir!..

 

“Taşdemir Ailesi”, “Türkiye’nin gündemi”;

“İbrahim” el bağladı, “Resûlallah önde mi?!..”;

“Baba”ya sormak lâzım: “Sahâbî düğünde mi?..”

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

Bu “ne zaman başladı”, o gün “öldüğünde mi?!..”

 

KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, bu başka bir “Taziye”;

“Şehîdlik-yüce sevâb”, konulur “teraziye”;

Nasip olmaz her kula, illâ da her “gâziye!..”

“Şehîdlik” en “son rütbe”, “mâmur olmuş âhiret”;

“İnanmak” işin başı, gerisi “faraziye!..”(*)

—————————————————–