DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
RABBİMİZ “ALLAH” BİZİM, SIFATINDA “HAYAT” VAR!..
S |
aygıdeğer Okuyucularımız!..
Kıymetli Hemşehrimiz “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Şâir ve Yazar Ahmet Sezgin”in, yıllara dayanan bir araştırma-inceleme ve derleme sonucu kaleme aldığı “Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız” adlı (Etüt Yayınları; Samsun, Haziran 2020) 416 sayfalık eserinin 68’inci sayfasında, Sn. “Dursun Gürlek”in yazdığı ve “gazetevahdet.com” adlı internet/genelağ sitesinden iktibas ettiği “Mağdur Kelimeler” başlıklı bir makâlesi var ki Sizlere özetlemeden geçmek istemedik.
Bu yazısında Sn. Gürlek; “Bir kelimeyi asıl manasının dışında kullanan veya ona kötü anlam yükleyen, hatta hafife alan kimse, -deyim yerindeyse- o kelimenin katili olmuş oluyor. Demek ki sadece insanlar değil, sözler de, kelimeler de, hatta cümleler de, onları kullanmasını bilmeyen veya kötü yolda kullanan nâdânlar tarafından işkence görüyorlar” demekte ve sonrasında da bu kelimelerden birkaç örnek vermekte ve söze “aşk” ile başlamaktadır:
“Peki, aşk nedir? Muhabbette çıtayı yükseltmektir. Demek ki aşkın mevkisi pek yüksek. Öyleyse aşk denilen sultanı tahtından indirmeye hakkımız yok. Aşk kuşu ulvi âlemlerde deveran ve cevelan etmelidir. Siz bu güzel ve özel kuşu ulvî âlemden alıp süfli âleme indirmek isterseniz onu öldürmüş olursunuz.
Günümüzde özellikle medya tarafından –tabirimi lütfen mazur görün- ırzına geçilen, tecavüz edilen kelimelerin başında işte bu ‘aşk’ kelimesi geliyor. Meselâ gazetelerde, televizyonlarda hemen her gün yasak aşk haberlerine rastlıyoruz. Muhabbet için yasak diye bir şey düşünülemeyeceğine göre, onun katmerlisi olan aşk için de, böyle bir yasak söz konusu olamaz. Gazetelerde her gün filanın veya falanın yasak aşkı ölümle bitkti diye haberler okuyoruz. Hâlbuki bunun adı yasak aşk değil, gayr-imeşru birlikteliktir. Zinâ hâlinde bulunmadır. Zinanın adı ne zamandan beri aşk oldu? (…)
Devamında ise “Ayakaltına düşürülüp süflileştirilmek istenen kelimelerden biri de ‘cesur’ sözüdür. (…) Açık yerleri, kapalı yerlerinden çok fazla olan bir bayan oyuncudan ‘cesur kadın’ diye söz ediyor… gazetelelrin magazin ekleri, kendilerini teşhir etmekten çok hoşlanan, bu cesur(!) kadın resimleriyle dolup taşıyor…
Şu güzelim ‘hayat’ kelimesi de -ne yazık ki- gadredilen, içi boşaltılmak istenen kelimeler kategorisine dâhil ediliyor. Resmen fuhuş yapan kadınlara bile düşünmeden, taşınmadan ‘hayat kadını’ diyebiliyoruz. Hâlbuki bu söz hem hayata hem kadınlık mefhumuna tam bir hakarettir… Bir de ‘hayat’ kelimesinden ne zarar gördüysek onu bırakıp yerine ‘yaşam’ı getirdik. Koca koca herifler, yaşlı başlı adamlar ‘yaşam… yaşam…’ deyip duruyorlar. Muhafazakâr bildiğimiz bazı yazar arkadaşlarımız bile –maalesef- bu nesebi gayr-i sahih kelimeli dillerinden düşürmüyorlar. Peki, biz şimdi ‘hayatım’ yerine ‘yaşamım’ mı diyelim?” diye sormakta ve “Hayati Bey”e “Yaşamsal Bey” dendiğinden bahsetmektedir.
Diyoruz ve buradan edindiğimiz bilgiler ve aldığımız ilhâm ile biz de Sizlere aşağıdaki mısralarımız ile seslenmek istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( 1 ) = = =
“Koca koca herifler, yaşlı başlı adamlar”…
…“Hayat”ı unutmuşlar, “yaşam” deyip duruyor!..
Bir “Hayati” var idi, şimdi malûm cüdamlar;
“Yaşamsal Bey” diyerek, Agop’ça” uyduruyor!..
“Hayat Kadını” diye, “Kârhâne”nin tersine…
…“Zinâ-fuhuş” yolunda, sapkınlar adresine…
… “Cesur Kadın”lar şimdi, “logo”nun tepesine…
…“Sürmanşet” oluyorlar, şeytânlar kuduruyor!..
“Fuzûlî”nin “aşk”ından, “birliktelikler” çıktı;
“Gayrimeşru yollar”da, ne “ibn…” ” çıktı;
“62-84/Atmış iki-seksen dört”, “LGBE’likler” çıktı;
“Soros” denilen “Siyon”, dernek-mernek kuruyor!..
Söyle DEREBAHÇELİ, “Dursun Gürlek”ten söyle;
“Kelime Katilleri”, “cinayet” işler böyle;
Nice “söz” mağdur şimdi, şehir karıştı köyle;
“Dil: Asırlık Çınar”dır, “Ataç”la bak kuruyor!..
= = = ( 2 ) = = =
Rabbimiz “Allah” bizim, sıfatında “Hayat” var;
“Îsa, Meryem, Rûh’ul-Kuds”; ne “Bir, Üç”tür, “Üç” de “Bir”;
Hepsi de “yaratılmış”, “sonradan halk olmuş”lar;
Bunca canlı varlıklar, hep “O”nu eder zikir!..
“Kriptolar-Dönmeler”, “Moiz Kafa” insanlar;
“Şeytân’a uydu” olmuş, “Rahmân”dan ne anlarlar?
“Agop-Ataç” çömezi, bozar oldu lisanlar;
“Kalbleri kömür kara”, “dilleri çöplük”ten kir!..
Necip Fâzıl “Çile”si, “İd’olocya Örgü”sü;
“Ehl-i Sünnet” inancı, “Arvâsî’den görgü”sü;
“Berzâh Hayâtı” var ya, “meleklerin sorgu”su;
Kim doğru, kim yanlıştır; anlayana son fikir!..
KAYIKÇ’Ali yaz-duyur, “Lebbeyk!” de: “Rabbim buyur!”
“Kirâmenler” yazıyor, sanma ki onlar uyur;
Şu “Uyduruk: Öz Türkçe”, dilde kanserli bir ur;
Aç “Kamus-ı Türkî”yi, ordan bir “Deryâ”ya gir!..
S |
aygıdeğer Okuyucularımız!..
Kıymetli Hemşehrimiz “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Şâir ve Yazar Ahmet Sezgin”in, yıllara dayanan bir araştırma-inceleme ve derleme sonucu kaleme aldığı “Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız” adlı (Etüt Yayınları; Samsun, Haziran 2020) 416 sayfalık eserinin 68’inci sayfasında, Sn. “Dursun Gürlek”in yazdığı ve “gazetevahdet.com” adlı internet/genelağ sitesinden iktibas ettiği “Mağdur Kelimeler” başlıklı bir makâlesi var ki Sizlere özetlemeden geçmek istemedik.
Bu yazısında Sn. Gürlek; “Bir kelimeyi asıl manasının dışında kullanan veya ona kötü anlam yükleyen, hatta hafife alan kimse, -deyim yerindeyse- o kelimenin katili olmuş oluyor. Demek ki sadece insanlar değil, sözler de, kelimeler de, hatta cümleler de, onları kullanmasını bilmeyen veya kötü yolda kullanan nâdânlar tarafından işkence görüyorlar” demekte ve sonrasında da bu kelimelerden birkaç örnek vermekte ve söze “aşk” ile başlamaktadır:
“Peki, aşk nedir? Muhabbette çıtayı yükseltmektir. Demek ki aşkın mevkisi pek yüksek. Öyleyse aşk denilen sultanı tahtından indirmeye hakkımız yok. Aşk kuşu ulvi âlemlerde deveran ve cevelan etmelidir. Siz bu güzel ve özel kuşu ulvî âlemden alıp süfli âleme indirmek isterseniz onu öldürmüş olursunuz.
Günümüzde özellikle medya tarafından –tabirimi lütfen mazur görün- ırzına geçilen, tecavüz edilen kelimelerin başında işte bu ‘aşk’ kelimesi geliyor. Meselâ gazetelerde, televizyonlarda hemen her gün yasak aşk haberlerine rastlıyoruz. Muhabbet için yasak diye bir şey düşünülemeyeceğine göre, onun katmerlisi olan aşk için de, böyle bir yasak söz konusu olamaz. Gazetelerde her gün filanın veya falanın yasak aşkı ölümle bitkti diye haberler okuyoruz. Hâlbuki bunun adı yasak aşk değil, gayr-imeşru birlikteliktir. Zinâ hâlinde bulunmadır. Zinanın adı ne zamandan beri aşk oldu? (…)
Devamında ise “Ayakaltına düşürülüp süflileştirilmek istenen kelimelerden biri de ‘cesur’ sözüdür. (…) Açık yerleri, kapalı yerlerinden çok fazla olan bir bayan oyuncudan ‘cesur kadın’ diye söz ediyor… gazetelelrin magazin ekleri, kendilerini teşhir etmekten çok hoşlanan, bu cesur(!) kadın resimleriyle dolup taşıyor…
Şu güzelim ‘hayat’ kelimesi de -ne yazık ki- gadredilen, içi boşaltılmak istenen kelimeler kategorisine dâhil ediliyor. Resmen fuhuş yapan kadınlara bile düşünmeden, taşınmadan ‘hayat kadını’ diyebiliyoruz. Hâlbuki bu söz hem hayata hem kadınlık mefhumuna tam bir hakarettir… Bir de ‘hayat’ kelimesinden ne zarar gördüysek onu bırakıp yerine ‘yaşam’ı getirdik. Koca koca herifler, yaşlı başlı adamlar ‘yaşam… yaşam…’ deyip duruyorlar. Muhafazakâr bildiğimiz bazı yazar arkadaşlarımız bile –maalesef- bu nesebi gayr-i sahih kelimeli dillerinden düşürmüyorlar. Peki, biz şimdi ‘hayatım’ yerine ‘yaşamım’ mı diyelim?” diye sormakta ve “Hayati Bey”e “Yaşamsal Bey” dendiğinden bahsetmektedir.
Diyoruz ve buradan edindiğimiz bilgiler ve aldığımız ilhâm ile biz de Sizlere aşağıdaki mısralarımız ile seslenmek istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = ( 1 ) = = =
“Koca koca herifler, yaşlı başlı adamlar”…
…“Hayat”ı unutmuşlar, “yaşam” deyip duruyor!..
Bir “Hayati” var idi, şimdi malûm cüdamlar;
“Yaşamsal Bey” diyerek, Agop’ça” uyduruyor!..
“Hayat Kadını” diye, “Kârhâne”nin tersine…
…“Zinâ-fuhuş” yolunda, sapkınlar adresine…
… “Cesur Kadın”lar şimdi, “logo”nun tepesine…
…“Sürmanşet” oluyorlar, şeytânlar kuduruyor!..
“Fuzûlî”nin “aşk”ından, “birliktelikler” çıktı;
“Gayrimeşru yollar”da, ne “ibn…” ” çıktı;
“62-84/Atmış iki-seksen dört”, “LGBE’likler” çıktı;
“Soros” denilen “Siyon”, dernek-mernek kuruyor!..
Söyle DEREBAHÇELİ, “Dursun Gürlek”ten söyle;
“Kelime Katilleri”, “cinayet” işler böyle;
Nice “söz” mağdur şimdi, şehir karıştı köyle;
“Dil: Asırlık Çınar”dır, “Ataç”la bak kuruyor!..
= = = ( 2 ) = = =
Rabbimiz “Allah” bizim, sıfatında “Hayat” var;
“Îsa, Meryem, Rûh’ul-Kuds”; ne “Bir, Üç”tür, “Üç” de “Bir”;
Hepsi de “yaratılmış”, “sonradan halk olmuş”lar;
Bunca canlı varlıklar, hep “O”nu eder zikir!..
“Kriptolar-Dönmeler”, “Moiz Kafa” insanlar;
“Şeytân’a uydu” olmuş, “Rahmân”dan ne anlarlar?
“Agop-Ataç” çömezi, bozar oldu lisanlar;
“Kalbleri kömür kara”, “dilleri çöplük”ten kir!..
Necip Fâzıl “Çile”si, “İd’olocya Örgü”sü;
“Ehl-i Sünnet” inancı, “Arvâsî’den görgü”sü;
“Berzâh Hayâtı” var ya, “meleklerin sorgu”su;
Kim doğru, kim yanlıştır; anlayana son fikir!..
KAYIKÇ’Ali yaz-duyur, “Lebbeyk!” de: “Rabbim buyur!”
“Kirâmenler” yazıyor, sanma ki onlar uyur;
Şu “Uyduruk: Öz Türkçe”, dilde kanserli bir ur;
Aç “Kamus-ı Türkî”yi, ordan bir “Deryâ”ya gir!..