DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “NFK”YI ÖVERSİN, SONRA “SIRTIN” DÖNERSİN!.. (Bâzı “meslekdaşları” haşlama, mısra-mısra taşlama) * “Dinini, dilini ve millî-mânevî değerlerini kaybeden milletler, tarihten silinmeye mahkûmdurlar.”
(Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk-Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı; 24.03.1993)
* “Milletler, aynı dili konuşan değil, aynı kültürü paylaşan topluluklardır.”
(Gürbüz Azak-Türkiye Gazetesi, 12.12.1997, s. 2)* “
Bir milleti yok etmek için tarihte Romalıların uyguladıkları, onlardan İngilizlerin aldığı en önemli metod, milletin dilini unutturmak var. Bir milleti tarih sahnesinden silmek için en önemli metod, Batıda da herkesin bildiği, o milletin dilini yok etmektir.” (Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu)* “Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur; târihini unutturmak, dilini bozmak, dîninden soğutmak ve dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir.” (Peyami Safa)* “Millî dil, sâdece yaşayan nesillerin dili değildir. O, geçmiş ve geleceği ile bir milleti kucaklar. Onun için, milletler ve devletler, ‘millî dil politikalarını’ sâdece yaşayan nesillere göre değil, geçmiş ve geleceklerini de düşünerek plânlamak zorundadırlar. Halk, ‘yaşayan dille’ konuşur ve yazar, fakat aydınlar, hiç olmazsa kendi sahalarında ‘en geniş mânâsı ile millî dilini’ anlamak mecburiyetindedirler.”
(S. Ahmet Arvâsî-Size Sesleniyorum) * “Kesinlikle uydurukça kelimeler kullanılmayacak.” (Enver Baba İlkeleri-
Nuh Albayrak; Türkiye Gzt. 02.03.2013, s. 16)
* “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”,
“Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”, “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…”,
“Renk renk hâtıralarım, oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.”, “Batı dargın, Doğu dargın, gök dargın/Ön, ard, üst, alt taşla örülü kaldı. Hâsılı, yaktılar baba evini/Ne sözü, ne izi, ne külü kaldı. Çözdük her müşkülü derlerse, de ki:/Sonunda var olma müşkülü kaldı.”,
“Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil yahut ben Türk değilim! Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim/ Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…” (Necip Fâzıl Kısakürek-Çile)* “Bir toplumu bozmak mı istiyorsunuz, önce dilini bozunuz.”
(Vladimir İliç Ulyanov Lenin; 1870-1924)*
“Bugünkü birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz. Agop Martayan’ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmî eğitim olmaz; İslâmî kültür olmaz; İslâmî ilerleme olmaz.” , “Osmanlı’da din ve devlet birliği vardı. Devlet ile din kavgalı değildi. Devlet; dine hizmet etmekle, dini yüceltmekle yükümlü idi. (…) Fütühat-ı İslâmiyye müellifi Mekke Şafiî Reisüluleması Ahmed Zeynî Dahlan, ‘Hülefa-i Râşidînden sonra Kitap ve Sünnete en yakın devlet, Osmanlı devleti idi’ diye yazıyor.” (M. Şevket Eygi-Millî Gazete, 02.01.2014, s. 3;
04.04.2015, s. 3)
* “Şimdiki Türkçe o kadar zayıf ki, bu zayıflığa da dile taarruz edilerek yapılan devrimler sebep oldu. ‘İmkân demeyeceksin, olanak diyeceksin!’ diye başlayan bu safha bizi mahvetti. Şeref, haysiyet, gurur, kibir, izzetinefis, nâmus, iftihar… Şimdi bu 7 kelimenin yerine bir tane kelime dayatıyorlar: ‘Onur’. Bunların arasında nüanslar var, hangisinin yerine kullanacaksınız? Bir kişiye menfi mânâsı olan ‘kibirli’ demek için de ‘onurlu’ diyorsun, müspet mânâsı olan ‘haysiyetli’ derken de… Bunun neticesinde de anlamıyor ve anlaşamıyoruz. Kelimelerin yetmediği yerde yumruklar konuşuyor tabii. Bir başka misâl: Aleni, bariz, aşikâr, ayan, bedihî, vazıh, sarih, müstehcen, münhal, üryan… Aralarında çok sayıda nüans bulunan bu on kelime, şimdi sadece ‘açık’la ifade edilir oldu. Kelimeler azalınca, düşünme de daralıyor.”
(Hayati İnanç-Türkiye Gazetesi; 16.11.2016, s. 14
)* “Türkçeye mâlolmuş, milletimiz tarafından anlaşılan ve kullanılan Arapça ve Farsça asıllı kelimeleri atarken, asıl hedefleri, Türk insanının dinî inancı ile olan bağlarını koparmaktı.” (Prof. Dr. İsmet Miroğlu-Türkiye Gzt. 27.11.1995
)* “Dil bize, hem dînî ve hem de millî bir emanettir.”
(M. Hâlistin Kukul; Denge Gazetesi; 10.10.2016, s. 8)
aygıdeğer Okuyucularımız!..“Sağ Kanat Basın-Yayın Organları”ndan olarak bilinmesine/görünmesine rağmen, “
Dil Anlayışı” bakımından bir türlü “
Sol Kanat Basın-Yayın Organları”na benzemekten kurtulamayan ve elimize aldığımız her bir nüsha mevkute için bizi âdeta kahreyleyen bâzı meslekdaşlarımıza bu defa müsaadeleriniz ile şöylece bir “
dokundurmak” ve mısra-mısra “
hicvetmek” istiyoruz:Yukarıda “
serlevha” hâlinde sunduğumuz “
veciz söz” ve âdeta “
Damıtılmış İfadeler”e rahmetli “
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu”nun bir tespitini daha ilâvede fayda görüyoruz:
“Romalılar, Keltlerin ülkesi olan bugünkü Fransa’yı işgal ediyor. Jul Sezar, burayı fethediyor ama sonrasında ömür boyu bunların isyanları ile meşgul oluyor. Roma bir türlü rahat edemiyor. ‘Bunlardan bıktık, usandık, bunlar bir türlü adam olmuyor. Keltliklerinden bir türlü vaz geçmiyorlar’ diyorlar. Roma’da senato toplanıyor ve çare arıyorlar. Bir tanesi diyor ki; ‘Gidip hepsini keselim.’ ‘Olur mu?’ diye itirazlar yükseliyor. İtiraz etmelerinin sebebi merhametlerinden değil; ‘Gücümüz ve zamanımız yetmez’ diye itiraz ediyorlar. Pratik olmadığı için yapmıyorlar. ‘Askeri açıdan sürekli işgal altında tutalım’ teklifi de rağbet görmeyince, bir senatör yeni bir teklifte bulunuyor ve diyor ki; ‘Onları Latince yokuşuna sürelim, Latince bilmeyen adam değildir, diye propaganda yapalım, eğitim dilini Latince yapalım. Sonra bunlar dilini unutur. Dili giderse her şeyi gider. Bir nesil sonra bunlar, Latin tavşanlar olurlar.’ Bu teklif çok mantıklı bulunuyor. Öyle ya, çok pratik! ‘Banları kesersek, köleliğimizi, hamallığımı yapacak adam kalmaz. Enayi miyiz? Bunları evcil Latince tavşanlar yaparı, olur biter.’ Nitekim bir nesil sonra Kelt isyanı bitiyor.” aygıdeğer Okuyucularımız!..Elimizde “
Yeni Akit Gazetesi”nin 16, 30 Kasım 2019 ve 15 Şubat 2020 günlü nüshası, “
Osmanlıca Eğitim” sayfaları var. Bu sayfalarda okuduğumuz metinler içerisinde (hem de Osmanlıca harflerle de yazılmış) şu kelime (affedersiniz “
sözcük”)leri okuyunca içimizden bir şeylerin âdeta kopup gittiğini, gönlümüzün hüzünle daraldığını, başımızın zonklamaya başladığını hissettik. İşte bu “
sözcükler”:
Amaç, yaşam, toplumsal, birey, bilinç, duygusal, aşama, onur.
“Diriliş Postası Gazetesi” ile “
Millî Gazete”de ve zaman zaman da “
Türkiye Gazetesi”ndeki haber ve makâlelerde de benzer durumlarla karşılaşınca âdeta kendi kendimizi yiyor ve bizden olmakla beraber bu karşı/muhalif grubun değirmenine su taşıyan bu basiretsiz kalemşorlara söyleyecek söz bulmakta zorlanıyoruz.Diyoruz ve
Sizleri bu defa “
Onlara hitâben” kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = “Necip”i seversiniz, çünkü “Fâzıl” bir adam; “Şâirlerin Sultanı”, “Arvâsî”ye “bend” olmuş;“Şiir”den O’nu çekin, çöküverir koca dam!.. “NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. “Agop Tavşan” olmuşsun, “Ataç Sözün” kurusun; Şu uyduruk “sözcükler”, diyor işte “Sen busun!”;“Dilin şahsiyetindir”, “edebî bir nâmusun!..”“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. “Bâkiler”den “Kukul”dan, “Kabaklı”dan “ibret” al; “Mısıroğlu” ne diyor, “1.000 Kelime” dışı kal; “Târih” sensin, “ülkü” sen; “destanını” böyle sal!..“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. “Tertemiz Talebe”nin, ağzına bu nasıl “söz”;Ha bir kürek “kömür” bu, ha bir kürek yanan “köz”;“Agop-Ataç” imdir bak, önce bu “sırrı çöz!..”“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. “Sırat-ı Müstakîm”i, “Akit” ile “vermek hoş”;“Osmanlıca ilmini”, hafta-hafta “dermek hoş”;“Yazı” güzel, “öz” güzel; tam sayfada “görmek hoş!..”“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. “Diriliş Postası”nda, aynı hatâ “dal-budak”;Öyle “Uydurukçalar”, kurutur “dil ü dudak”;“Kelime: Millet özü”, “ebed”de de “bir odak!..”“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!.. KAYIKÇ’Ali yaz da yaz, “dokundur” şöyle biraz;“Türk Dili ve Edebi”, bunlara vermez cevaz; Bazısı “mesaj” atar, “yırtınır” gayri biraz!..“NFK”yı översin, sonra “sırtın” dönersin; “Agop-Ataç” ağzıyla, gördük ne “halt”lar yersin!..