DEREBAHÇELİ ALİ KAYIKÇI
“MASAL”LA “HİKÂYE”, ÇOKTAN AYRILMIŞ!../2
S |
aygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere; 8-9 Eylül tarihlerinde, buradaki köşemizde, “Eğitimci Şâir ve Yazar, Kıymetli Hemşehrimiz Sn. Ahmet Sezgin” Bey’in “8-10 Yaş Grubu” için hazırladığını belirttiği “Kırk Yazardan Kırk Hikâye” adlı eserinden bir nebze bahsetmiş ve sözü “Devam Edecek” diye bitirmiştik.
Şimdi de kaldığımız yerden “incelememize” devam eyliyoruz:
1)- Dış Görünüm: Eser; “Samsun Etüt Yayınları” tarafından Haziran 2020’de, orta boy ebatta ve 160 sayfa olarak, ithal kitaplık kâğıda, 4 renkli bir karton kapak içinde bastırılmış.
Kırk Hikâye/Masal’ın yer aldığı bu kitabın dizgi ve baskısında, gereken itinanın gösterilmeyip eserin en az 13-15 sayfa kadar “şişirildiği”, diğer bir ifade ile 145 sayfaya sığacak metnin 160 sayfaya taşırıldığı, okuyucuya kitap yerine fazladan (âdeta 15 sayfalık bir defter) kakalandığı, bunun da isrâf yanında yersiz bir harcama ile “döviz kaybına” sebebiyet verildiği görülmüştür. (Çünkü, bâzı paragraf aralarında, 402 adet fazladan bir boşluk bırakılmıştır. Bu da 1.000 adet olarak basılan bir kitap için 15 bin sayfa, diğer bir ifâde ile 7 bin 500 yaprak eder.)
2)- Dış Görünüm (Muhteva/İçerik):
a)- İmlâ/Yazılım Kuralları Bakımından İnceleme: Eserin; 20, 57, 59, 62, 65, 78, 79, 85, 101 ve 108’inci sayfadaki “hal” ismi/kelimesi yerine “hâl” sıfatı/kelimesi yazılması gerekirken, yanlış yazılmıştır. (Bu dizgiden de kaynaklanabilir.)
b)- Dil Anlayışı (Uydurukça/Agop-Ataç’ça) Bakımından İnceleme: Eserin; 10-13’üncü sayfalarında A. Vahap Akbaş’ın “Camideki Ders” başlıklı hikâyesinde geçen “bilinci” sözcüğü ile 33-37’nci sayfalarında, Ayşe Kaya’nın “Bin Nasihatten Bir Koronavirüs Yeğdir” başlıklı hikâyesinde geçen “doğal ortam”, “yaşam”, “amacıyla”, “sorun”, “geleneksel ”, “zorunlu”, “tüm”, “kişisel” ve “doğa” sözcükleri ile Ayşe Kilimci’nin 38-41’inci sayfalarındaki “Kuzu Karbeyaz” başlıklı hikâyesinde geçen (sebep yerine) “neden” sözcüğü, Baha Rahmi Özen’in 42-47’nci sayfalarındaki “Salkım Söğüt” başlıklı hikâyesinde geçen “öyküymüş” sözcüğü, Hatice Eğilmez Kaya’nın 65-67’inci sayfalarındaki “Müzisyen Beyaz Bulut” başlıklı masalında geçen “özgür”, “özgürlük” ve (sebebi yerine) “nedeni” ile İncilâ Çalışkan’ın 74-77’nci sayfalarındaki “Moli Yavruladı” başlıklı hikâyesindeki “anımsadı”, “amacı” ile Mevlüt Kaplan’ın 85-87’nci sayfalarındaki “Ana Yüreği” başlıklı hikâyesinde geçen “öykü” ve (sebebi yerine) “nedeni” ile Muzaffer İzgü’nün 94-98’inci sayfalarındaki “Temsil” başlıklı hikâyesinde geçen “ünlemek” ve “öykünmek” ile Nevzat Yüksel’in 103-105’nci sayfalarındaki “İbadet” başlıklı masalındaki “tüm”, “doğa” ve (sebeble yerine) “nedenle” ile Nilüfer Zontul Aktaş’ın 106-109’uncu sayfalarındaki “Tabiat Dile Geldi” başlıklı masalındaki “duyarlı” ve “yaşam” ile Nur İçözü’nün 110-112’inci sayfalarındaki “Güneş Çiçekleri” masalındaki “yaşam” ile Olcay Yazıcı’nın 113-115’inci sayfalarındaki “Karatavuklar” hikâyesindeki “amacı” ile Tarık Dursun K.’nın 152-154’üncü sayfalardaki “Keloğlan Akıllı Oğlan” masalındaki (sebeple yerine) “nedenle” sözcükleri birer “Uydurukça/Agop-Ataç’ça” olmalarına rağmen “Türkçemize” sokulmuş ve diğer güzel kelimelerimiz arasında âdeta bir matahmış gibi (bu son kitaba, bir dipnot hâlinde bile olsun tenkit edilmeden alınmış ve rahmetli NFK ile diğer pekçok dil âlimimizin kemiklerini sızlatırcasına sayfalara serpiştirilmiş ve) ilkgöretim çağındaki çocuklarımızın öğrenmesi için tavsiye edilmiştir. Pekâlâ, bu sözcüklerin geçtiği hikâyeler yerine aynı yazarın bir başka hikâyesi veya bir başka edibin eseri tercihan konabilirdi.
c)- Mânevî Bakımdan İnceleme: Eserin; 10-13’üncü sayfalarında “Camideki Ders” başlıklı hikâyede Sn. A. Vahap Akbaş, okunan “Hutbe” sırasında yapılan duâlara öğrencilerine el açtırıp “âmin” dedirtmekte; 16-19’uncu sayfalarındaki “Ejderha Taşı” başlıklı hikâyede rahmetli Ahmet Kabaklı namâz sonrası “Hakk’a duâ” yerine “halka duâ” ettirmekte; 20-29’uncu sayfalarındaki “Elmanız Kızardı Öğretmenim” başlıklı hikâyede Sn. Ahmet Sezgin, “Köpeğimiz Karabaş” dedikten soünra “…kedimiz Osman ile” diyerek bir kediye, bir Müslüman adı verebilmekte; 33-37’nci sayfalarındaki “Bin Nasihattan Bir Koronavirüs Yeğdir” başlıklı hikâyesinde Bn. Ayşe Kaya “…mucize bir sihirmiş” diyerek “çam devirmekte”, devamında Cenâb-ı Allah’ın “Tekvîn (Yaratmak) Sıfatı”yla bir film yapımcısını “farkındalık yaratmak” diyerek övebilmekte; aynı şekilde Bn. İncilâ Çalışkan da 74-77’nci sayfalarında yer alan “Moli Yavruladı” başlıklı hikâyesinde “…çocuklar üzerinde korku yaratmaktı” sözüyle aynı hatâya düşmekte olmasına rağmen bu yazarların eserlerinin bu kitaba alınması yerine, aynı yazarın bir başka hikâyesi veya bir başka edibin örnek çalışması değerlendirilebilirdi.
ç)- Mânâ/Anlam Bakımından İnceleme: Eserin; 42-47’nci sayfalarındaki “Salkım Söğüt” hikâyesinde, Eğitimci-Şâir ve Yazar Baha Rahmi Özen, “Karakız’la Karaoğlan, yılın her günü emlik kuzularla kınalı kuzuları, önlerine alır, yaymaya çıkarmış” ve “Karakız, Karaoğlan’ın ince parmaklarından al kanların aktığını görmüş; dere dememiş, mera dememiş, su dememiş, pusu dememiş; kendini Karaboğaz’dan karşıya Karaoğlan’ın yanına atıvermiş” diyerek değil “hikâye”de, “masal”da bile inandırıcılığını kaybetmiş tasvirlerde bulunmuştur.
Diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = =
“Kırk Yazardan Kırk Hikâye” diyorsan;
“Dili örnek”, “fikri seçkinl” olmalı!..
“Hakk rızâsı, bize gâye” diyorsan;
“Emek-ihlâs” yerlerini bulmalı!..
“Agop-Ataç” fersah-fersah kaçmalı;
“Tam İlmihâl”, çiçek gibi açmalı;
“Sâlih amel”, baştan-sona uçmalı;
“İsrâf” neymiş, her bir sayfa dolmalı!..
KAYIKÇ’Ali, dileğinde “haklı”sın;
“Millî Kültür”, alın terde “saklı”sın;
“Kukul Hoca” fikrinde Sen “köklü”sün;
“Genç-yaşlısı”, bunu mutlak almalı!..