DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“LOZAN: ELBET ZAFER”, “İT(*)’İN ZAFERİ!..” (“Malûmları” ince-ince haşlama, mısra-mısra “Heceli bir Taşlama”): * “(Her şeyi
) yaratan Rabbinin adıyla oku!.. O keremine nihayet olmayan Rabbindir. Ki, kalemle yazı yazmayı öğreten O’dur… İnsana bilmediği şeyleri O öğretti.” (Kur’ân-ı Kerîm
; Alâk Sûresi; âyet 1, 3, 4-5)
* “Onlara, ‘Kâfirlere inanmayınız!’ dediğim hâlde, onlar kâfirlerin sözleri ile hareket ediyorlar. Şeytân onları aldatıyor.”, “Doğru yol gösterildikten sonra Peygamber aleyhisselâma uymayan ve îmânda ve amelde mü’minlerden ayrılan kimseyi küfr ve irtidâdda bırakır ve Cehennem’e atarız. O Cehennem, çok kötü bir yerdir.”, “Sakın hâinlerin savunucusu olma!..” (K. Kerîm
; Nisâ Sûresi, âyet 54, 59, 103 ve 105’den
) * “Sakın yeryüzünde fesâd çıkarma. Doğrusu Allah, fesâd çıkaranları sevmez.” (K. Kerîm; Kasas Sûresi, âyet 77’den)
* “…yeryüzünde fesâd çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da bulundukları yerden başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyâda onlar için bir zillettir. Âhirette ise onlar için büyük bir azab vardır.”, “Ey îmân edenler; Yahûdî ve Hıristiyanları (inançlarını ve ibadetlerini beğenerek, İslâmî değerlerinizi ve kimliğinizi bir tarafa bırakarak
) dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar (birbirinin tarafını tutarlar
). Sizden kim onları (inanç ve ibadet yönünden üstün görerek)
dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır (onlardan olur).
Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğruya iletmez.” (K. Kerîm; Mâide Sûresi, âyet 33, 51)
* “Doğrusu, Allah indinde (katında)
makbûl olan din İslâm’dır. Kendilerine kitâb verilenler (Hıristiyanlar ve Yahûdîler
) kendilerine ilim geldikten (hakîkat bildirildikten)
sonra aralarındaki ihtirastan dolayı (İslâm dîni hakkında)
ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (K. Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 19)
* “…Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim (dîninizin hükümlerini tamamladım),
üzerinizdeki nîmetimi tamamladım ve din olarak da İslâm dînini (verip ondan)
hoşnut oldum.” (K. Kerîm; Mâide Sûresi, âyet 3)
* “Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek, onları dost edinmeyin!” (K. Kerîm; Mümtehine Sûresi, âyet 1)
* “Mü’minler, mü’minleri bırakıp kâfirleri velî (dost
) edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ile ilişiğini kesmiş olur.”, “Ey îmân edenler! Eğer kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, sizi îmânınızdan çevirirler, kâfir ederler!.”, “Ey îmân edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyin! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, işlerinizin sarpa sarmasını arzu ederler. Görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. İşte size âyetleri açıkça bildirdik, eğer akl ederseniz.” (K. Kerîm
; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 28, 100, 118)
* “Onlar sağır, dilsiz ve kördür, bu hâllerinden dönüp îmân etmezler!”, “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahûdîler ve ne de Hıristiyanlar, asla senden râzı olmazlar.”, “Ey îmân edenler! Sabır ve namâzla yardım isteyin! Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (K. Kerîm; Bakara Sûresi, âyet 18, 120, 153’den)
* “Zulmedenlere meyletmeyin (yakınlık göstermeyin)
ki, size ateş dokunur ve Allah’tan başka dostlarınız da yoktur, sonra kurtulamazsınız” (K. Kerîm; Hûd Sûresi, âyet 113)
* “Kalbleri var, ama anlamazlar; gözleri var, ama görmezler; kulakları var, ama işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidir, hattâ daha da aşağıdır.”, “Onları doğru yola çağırsan işitmezler. Sana bakarlar, ama görmezler.” (K. Kerîm;
Araf Sûresi, âyet 179, 198)
* “İşte biz böylece, kazandıkları günâhlardan dolayı zâlimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına dost yaparız.”, “…Şu muhakkak ki, zâlimler felâh bulmazlar (kurtuluşa/muratlarına ermezler).” (K. Kerîm; En’âm Sûresi, âyet 129, 137’den)
* “…Allah, mü’minlerle beraberdir”, “Sabrediniz; şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (K. Kerîm; Enfâl Sûresi, âyet 19, 46)
* “Size gönderdiğim İslâm dîninden râzıyım (yani bu dîni kabul edenlerden, bu dînin emir ve yasaklarlına tâbi olanlardan râzı olurum. Onları severim)
. Bu dinde olmak, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla tamam olur. Dîninizin tamam olduğunu her gün bu ikisi ile belli ediniz.” (Hadîs-i kudsî-Taberânî)* “El vahdetü rahmetün ve’l-fırkatü azabün (Birlikte râhmet, ayrılıkta azâb vardır)”, “Allahü teâlâya Cebrâil aleyhisselâm gibi ibâdet etseniz, mü’minleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirlere ve mürtetlere, Allah için düşmanlık etmedikçe, hiç birisi kabul olmaz.”
, “Hikmetsiz kalb, harap ev gibidir. Şu hâlde öğrenin, öğretin! Fıkıh öğrenin, câhil olarak ölmeyin! Çünkü Hakk teâlâ, cahillik için mazeret kabul etmez.”, “Münâfığın alâmeti üçtür: 1-Konuştuğu zaman yalan söyler…” , “Dînin temeli nasîhattır.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem
”)* “Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Mademki böyledir, o hâlde Allahü teâlâya ibâdet edenlerle beraber bulun, onları sev!”
(İmâm-ı Şâfiî “rahmetullahî aleyh
”) * “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın!.. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!..” (Şeyh Edebali’nin Orhan Gâzi’ye Vâsiyetinden)* “(1919-1922) Yunanistan’ın ülkemize verdiği zarar 5 milyar lira (4.762 ton altın=190 milyar dolar).
Lozan Barış Antlaşması madde 59: Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak Anadolu’da Yunan Ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımını tanır. Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’ın savaşın uzamasından ve onun sonuçlarından doğan parasal durumunu göz önünde tutarak onarım konusunda Yunan Hükûmetine karşı her türlü talebinden kesinlikle vazgeçer.”
(Fuat Uğur-Türkiye Gazetesi; 03.05.2014, s. 9)
* “Şükrü Saraçoğlu, İnönü’nün ilk başbakanıdır ve ‘Bu devletin A’dan Z’ye kadar her şeyi değişmelidir’ demiştir.”, “CHP döneminde dinsizler yönetime hâkimdi.” (Reşat Nuri Erol-Millî Gazete; 16.10.2016, s. 4)* “İslâmlık terakkiye mânidir. Bu dinle yürünemez, mahvoluruz.”
(Mahmut Esad Bey-İktisat Vekili; Ankara, 18.07.1923)
* “Masa başında toprak nasıl kaybedilir, içimizdeki hainleri anlatalım:
Lozan Barış Antlaşması madde 129: ‘Türk Hükûmetince Anzak (Arıburnu) bölgesindeki toprak parçaları İngiliz İmparatorluğuna bırakılacaktır…’ Evet, uğruna 253 bin şehit verdiğimiz
Arıburnu,
İsmet İnönü tarafından İngiltere toprağı hâline getirilmiştir.
Gelibolu Arıburnu sahilinde Türk Devleti asker bulunduramaz, hiçbir şey inşâ edemez.”
(Dr. Mehmet Hakan Sağlam-Türkiye Gazetesi; 28.02.2015, s. 12)
* “Mecelle’nin kaidesi ve ana hatları, dindir. (…) dinler, lâyetegayyer hükümler ifade ederler. Hayat yürür: ihtiyacat sür’atle değişir, din kanunları, mutlaka ilerleyen hayatın huzurunda şekilden ve ölü kelimelerden fazla bir kıymet, bir mânâ ifade edemezler. Değişmemek, dinler için bir zarurettir. Bu itibarla dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması, asrı hâzır medeniyetinin en mühim fârikalarından birisidir. Esasları dinlerden alan kanunlar, tatbik edilmekte oldukları camiaları nâzil oldukları iptidaî devirlere bağlarlar ve terakkiyata mâni belli başlı müessir ve âmiller arasında bulunurlar.” (Türk Kanunu Medenisi Esbabı Mucibe Lâyihası-Mahmut Esad Bey-Adliye Vekili; Ankara, 1926)
* “Eski Van Milletvekili merhum İbrahim Arvas Bey (Tarihi Hakikatler; İstanbul 2010) anlatmıştı. Lozan’ın gizli protokollerinde şu maddeler varmış: 1- Hilâfet kaldırılacak; 2- Şeriat yasaklanacak; 3-Türkiye İslâm’dan ve İslâm dünyâsından uzaklaştırılacak.” (Mehmed Şevket Eygi-Millî Gazete; 26.02.2017, s. 3)* “Sultan Vahideddîn, hâin ilân edilerek 2 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış...”,
“3 Mart 1924’te ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ ile hilâfet ilga olunarak Halife ve ailesi sınır dışı edildi. Böylece devletin dinî karakterini ortadan kaldıran inkılâplar safhası açılmış, medreseler, kadılıklar ve ardından da tekkeler kapatılmış; medrese binaları, vakıf olmalarına rağmen maliyeye devredilip şahıslara satılmış, tasavvuf, şeyhlik ve müridlik yasaklanmış, tekkelere el konulmuş, şer’î hukuk tatbikattan kaldırılmıştır.” (Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci-Hayatı ve Hâtıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvâsî; s. 118)* “1924’te, Halifenin kovulmasını ve Hilâfetin ilgasını tenkid eden
Trabzon Mebusu (Milletvekili) kahraman
Ali Şükrü Bey, alçakça şehîd edilmiştir.”
(M. Şevket Eygi “r. aleyh”
-Millî Gazete; 20.12.2016)
* “H. Hilmi Işık Efendi anlattı: Efendi Hazretleri, ‘İslâmiyetin iki hâmisi vardı. Zâhirini (dışını) Osmanlılar, bâtınını (içini) da Nakşî büyükleri muhafaza ettiler. Onun için bazıları bu ikisine düşmandırlar’ buyururdu.”
(Prof. Dr. Ekinci: A.g.e.: s. 108)
* “24 Kasım 1925: Erzurum’da bir kadın, asıl adı Şöhret, lakabı Şalcı Bacı. ‘Şapka Kanunu’na muhalefet’ten asıldı. Kadıncağız idama giderken, ‘Benim şapkayla ne işim olur’ diye ağladı ama meramını kimselere anlatamadı.”, “12 Aralık 1925: Rize’de şapka giymek istemedikleri için Ulu Cami önünde toplanan kalabalığa jandarma ateş açtı. 17 kişi öldü, 143 kişi tutuklandı. Yetmedi, o dönemin en büyük savaş gemisi olan Hamidiye zırhlısı Rize sahillerini topa tuttu.”,
“4 Şubat 1926: İskilipli Atıf Hoca, Şapka Kanunu çıkmadan 1,5 yıl önce ve bakanlık izni ile basılan ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ isimli kitabı yüzünden idam edildi.”, “Temmuz 1926:
Mevlevî Şeyhi İbrahim Hakkı Efendi, gıyabında gerçekleştirilen mahkemesinden idam kararı çıktı. Karardan hemen sonra Kemah’taki köyünde sabah namazında secdede ruhunu teslim edince hakkında arama emri bulunduğu için oğlu babasının vefatını jandarmaya haber verdi. Köye gelen Seyyar Mahkeme Kararıyla mezarı açıldı, cenazesi kefeniyle birlikte darağacına asıldı.”
(Recep Yazgan-Şehir Manzaraları; s. 295-296)*
“İslâm Dünyası ancak ‘Kur’ân-ı kapayıp kadınları açmakla kurtulur!” (Umum Müslümanlar Kongresi; İctihad, S. 4, S. 287-Dr. Abdullah Cevdet: “D. Arapgir: 1869-Ö. İstanbul 1932”) * “Din Dersleri, 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldıktan sonra, ‘
Kur’ân-ı Kerîm ve Din Dersleri’ adı altında ilk mekteplerin 2. Ve 3. Sınıflarında haftada iki saat, 4. Ve 5. Sınıflarda bir saat, orta mekteplerin ilk iki yılında ise
‘Din Bilgisi’ adı altında haftada bir saat okutulmaya başlandı. 1927’de din dersine iştirak, talebe velilerinin tasvibine bağlandı. 1931’de orta mekteplerden, 1935’te ilk mekteplerden din dersleri kaldırıldı.”
(Prof. Dr. Ekinci-A.g.e. s. 111) * “Cumhuriyet tarihinin ilk Anayasası, (1924) taslak görüşmeleri yapılırken Tevfik Rüstü ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt)’un ‘Anayasa’ya dînimiz Hıristiyanlıktır’ teklifleri kabul edilmedi. 1924 Anayaası’nda yer alan ‘Devletin dîni, İslâm dînidir’ maddesi, 10 Nisan 1928’de kaldırıldı. Lâiklik kavramı Anayasa’ya 9 sene sonra 1937’de girdi.”, “3 Mart 1924’de Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medrese ve mektepler, Maarif Vekâleti’ne bağlandı. Dönemin Millî Eğitim Bakanı Vasıf Çınar, 11 Mart 1924’de bütün medreseleri kapattı.”,
“İlkokula dayalı olarak 4 yıllık İmam-Hatip Mektepleri açıldı. 1919-1930 öğretim yılında kapatıldı.”, “1 Kasım 1928’de Latin harflerini esas alan alfgabe kabul edildi. Ülkede okur-yazarlık, bir anda % 10,5’lara düştü.”, “1924’te, ilkokullara haftada 2 saat ‘
Kur’ân-ı Kerîm ve Din Dersi’ konuldu. 1930’da 5. Sınıf öğrencilerine (o da ebeveyni isterse), hafta yarım saat okutuldu. Sonra o da kaldırıldı.”,
“Orta dereceli okullarda din dersleri, 1 Mart 1926’da kaldırıldı.” (
Dr. C. Ahmet Akışık-Türkiye Gazetesi; 16.03.2019 ve Türkiye Takvimi; 03.06.2021)*
“Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma-yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” (İsmet İnönü- Hatıralar, c. 2 )* “3 Nisan 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 160. maddesi, vakıf mezarlıkları belediyelere devretti. Belediyeler, bunları istediği gibi kullanabilecek, dilerse satacaktı. Talan, daha kanun çıkmadan başladı. 29 Haziran 1925 tarih ve 1836 sayılı Bakanlar Kururu Kararı ile eski TBMM arkasındaki vakıf kabristanın 25 dönümü, inkılâbın en ateşli müdafilerinden Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi yazarı Siirt Mebusu Mahmut Bey’e, m2’si 25 kuruştan satıldı.”
(Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci-Türkiye Gazetesi; 02.02.20/17, s. 10)
* “1930 senesi sonlarında cereyan eden Menemen hâdisesi münasebetiyle tasavvufla uzaktan yakından irtibatı olan veya olduğunu iddia eden kim varsa, toplanıp Menemen’e gönderilmiştir. Seyyid Abdülhakîm Efendi’nin ne tarîkat, ne siyaset, ne de dış dünya ile alâkalı hiçbir faaliyeti olmadığı hâlde, bir gece Kaşgârî Dergâhı polisler tarafından basılmıştır. Manisa müddeî-i umumiliğinden (savcılığından) gelen tevkif müzekkeresi üzerine, 12 Ramazan 1349 (l8 Ocak 1931) gecesi Seyyid Abdülhakîm Efendi, evinden alınarak Sirkeci’deki 1. Şubeye götürülmüştür. Dergâhdaki eşya da didik didik aranmış; suç delili olarak, (…)Seyyid Fehim Efendi’den kalma sarık, bir de büyük bir karton üzerine Hilmi Işık Efendi’ye yazdırdıkları ve Hz. Âdem’den kıyamete kadar gelecek insanların sayısını bildiren, Tezkire-i Kurtubî’den alınma keşfî bir formül.” (Prof. Dr. Ekinci-A.g.e. s. 131)* “Halid Turhan Bey anlattı: ‘
Menemen’de bir gün mahkeme avlusunda oturuyorduk. Rize’den zanlı olarak getirilmiş çok yaşlı bir adam gördük. İki koluna iki adam girmiş, bir elinde de baston olduğu hâlde, zor yürüyordu. Efendi Hazretleri bu manzarayı görünce çok üzüldü; üç defa lâ havle çekti. Sonra da bana,
‘Âdem aleyhisselâmdan bu yana böylesi bir zulüm görülmedi’ buyurdu.”
(Prof. Dr. Ekinci-A.g.e. s. 135
) * “İstiklâl Mahkemeleri, adâlet değil, zulüm dağıtıyordu. Avukat tutulamıyordu, karardan sonra Yargıtay’a (Temyiz’e) müracaat hakkı yoktu. İdâm cezası veriliyor, bir iki gün sonra vatandaş paldır küldür asılıyordu. Bu yolla nice din âlimini, tarikat şeyhini, gazeteciyi, muhalifi yok ettiler.” (Mehmed Şevket Eygi “r. aleyh”-
Millî Gazete; 07.10.2017, s. 3)* “1928’de ‘
Dîni Islah Projesi’ hazırlandı. Bu projede;
‘1. Câmilere ayakkabı ile girilmeli, sıralar konulmalı ve oturarak ibâdet yapılmalıdır. 2. İbâdet dili, Türkçe olmalıdır. 3. Câmilerde müzik eşliğinde ibâdet yapılmalıdır. 4.Hutbeler, dînî-felsefî içerikli olmalıdır.’ denilmekte idi; hazırlayanlar arasında M. Fuad Köprülü, İsmail Hakkı (Baltacıoğlu), İsmail Hakkı İzmirli, Halil Nimetullah (Öztürk), Mehmet Ali Ayni, Şerafettin (Yaltkaya), Arapkirli Hüseyin Avni, Hilmi Ömer, Yusuf Ziya (Yörükan) vardı.” (
Dr. C. Ahmet Akışık-Türkiye Gazetesi; 16.03.2019 ve Türkiye Takvimi; 03.06.2021)
* “1930’lar milliyetçiliğinin ırkçılığa yaklaştığı, ilmî temellerden uzaklaştığı iddia edilebilir. Ancak daha ağır hata, din unsurunu bertaraf eden bir milliyetçilik anlayışıdır ki, bu Türk milliyetçiliğinde mümkün değildir. Zira İslâm olmaksızın Türk milliyeti düşünülemez.” (Yılmaz Öztuna-Türkiye Gazetesi, 23.10.1994)* “15-25 Ocak 1931 günleri arasında hadiseyle doğrudan irtibatlı görülen
Esad Efendi ile beraber 105 kişi Divan-ı Harb-i Örfî tarafından idama mahkûm oldu; bunlardan 28’inin hükmü 4 Şubat’ta asılarak infâz edildi.
Erbilli Esad Efendi, çok yaşlı olduğu için idamdan kurtularak 24 sene hapse mahkûm olmuş ise de nezârette iken vefat etmiştir.”, “Halid Turhan Bey;
Abdülhakîm Efendi’ye yazdığı mektuptaki Farsça ‘
dûr üftâde’ (uzak düşmüş) tabiri, emniyet ve adliyece ‘
devr-i üftâde’ (düşük devir) şeklinde okunup hükümete hakaret şeklinde tefsir edilmiş, ‘
bu kâfir nefisten bizi kim kurtarır’ ifadesinden de (devlet reisine suikast) anlamı çıkarılmıştır.”, “
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin büyük oğlu Seyyid Ahmed Mekkî Üçışık, 1932 yılında Yalova Kadıçiftliği Mektebi muallimidir.
Mektebe müfettiş geliyor. Kollarını sıvamış vaziyette yanına gelen bir müstahdeme muallim efendiyi soruyor. Müstahdem, ‘Muallim Efendi, namâz kılıyor. Abdest aldım, ben de kılacağım” deyince, müfettiş artık kendisiyle görüşme lüzumu hissetmeden çıkıp giderek menfi rapor hazırlıyor. İkisi de memurluktan tardediliyor.” (Prof. Dr. Ekinci-A.g.e. s. 138-139, 447-448)
* “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir.”,
“Muhammed birdenbire Allah’ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O Arapların ahlâk ve âdetlerinin pek fena ve pek iptidaî ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için, tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.”, “Hakikatte Peygamberin ilk söylediği Kuran ayetlerinin ne olduğu kat’i surette malûm değildir. Muhammed uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu.”,
“Muhammed cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştı.” (“Tarih II-Ortazamanlar”; MEV İstanbul 1931, s. 89, 90 ve 91)* “Mevcut dinlerin telkin ettiği itikada göre Allah birdir, kâinatı o yaratmıştır. Fakat fenni terakkiler günden güne bu itikadın boş olduğunu ve Allah denilen varlığın mevcut olmadığını göstermektedir.”
(Hayat Ansiklopedisi; İstanbul 1932)*
“1932’de ezân Türkçeleştirilmiş, 1933’te salât-ı selâmlar, 1937’de ölü haberi olarak okunan salâlar kaldırılmıştır.” (Duran Kömürcü-Vakit Gazetesi; 13.10.2008, s. 6)*
“Ezân, 18.07.1932’de İslâmî olmaktan çıkarıldı. Türkçeleştirildi. 16 Haziran 1950’ye kadar 18 yıl, aslına uygun okunmadı.” (
Dr. C. Ahmet Akışık-Türkiye Gazetesi; 16.03.2019 ve Türkiye Takvimi; 03.06.2021)* (Yıldırım Bayezıd, Murad Hüdavendigâr, Sultan 2. Mehmed ve Yavuz Sultan Selim ile Kanunî Sultan Süleyman gibi örnek ‘
Cihân Padişahları’ndan olup zamanında “
Osmanlı Şehzâde” olarak hayât sürmüş o büyükler için bakınız nasıl bir tanıtım yapılıyor: “
Sarayların dört duvarı içinde halayıklar ve haremağaları arasında yetişen nazlı efendiler, kuş beyinli kalmağa mahkûmdurlar.” (Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine: Nasıldı, Nasıl Oldu?-Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf; İstanbul 1933, s. 8)*
“Artık 1935’teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlâk, yeni bir tarih, hattâ, Allah’ı artık Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır.” (
Kemalizm-Tekin Alp; İstanbul 1936, s. 171)
* “Kamalizm, bütün dinlerin üstünde bir yaşamak dinidir. Şimdi yaşamak dini, yarın ahrette nimet bulmak hurâfesini yıkmıştır. Tapılan görünmeyen değil, görünen hakikattir.”, “Kamalizm dininin hiç şaşmayan disiplini altında gençlik böyle olacaktır.”, “İslâm dini, tam Araba yakışan bir dindir.” (
CHP’nin Edirne Milletvekili Şeref Aykut: 1874-1939)
* “İnsanız en şerefli mahlûkuz/Deyip de pek fazla övünmek haksız/Atamız elma çaldı cennetten/Biz o hırsızın çocuklarıyız.” (
Orhon Seyfi Orhon-CHP Milletvekili: 1890-1972)* “Cehennem var diye/Kurum etme ey Tanrım/Bağrımdaki ateşle/Seni bile yakarım”
(Falih Rıfkı Atay-CHP Milletvekili: 1894-1971)
* “Ne câmi, ne medrese, ne başka bir gençlik kurumu. Bizce: Halkevleri bugünkü neslin gireceği biricik evler, biricik tapınış yerleridir. Gençlik bu evlerde ne bir puta, ne de mevhum bir varlığa tapınmıyor. Gençliğin bu evlerde bir tanrı olarak bulduğu yine kendisidir.” (
Ülkü Halkevleri Dergisi; Yıl: 1936, S. 36, s. 459)
* “Kemalizm; M. Kemalin ölümünden sonra Dönmeler tarafından fabrike edilmiş ideolojimsi bir şeydir. Evrensel insan haklarına, millî kimlik ve kültürümüze, bilgeliğe aykırıdır.”
(M. Şevket Eygi-Millî Gazete; 23.09.2017, s. 3)* “
Ben, bu yeni kelimeleri uydurarak dili bozmak ve bu dille okuma yazmayı imkânsız hâle getirerek kullanımdan kaldırmak istiyorum.” (N. Ataç “Bkz:
Mustafa Miyasoğlu-Edebiyat Sohbetleri; Konak Yy. İst. 2003”, “
Ahmet Sezgin-Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız; Etüd Yy. Samsun Haziran 2020, s. 45)* “Biz her ne şekil ve surette olursa, memleket dâhilinde dinî neşriyat yapılarak, dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz
.” (Vedat Nedim Tör-TC Dâhiliye Vekâleti Matbuat Umum Müdürü; 17.05.1942)* “1935-1948 arasında 13 sene okullarda din eğitimi yapılmadı.”,
“1941’de Arapça ezân ve kamet okuyanlara, 3 aya kadar hapis ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası getirildi.”, “22 Ocak 1932’de İstanbul Yerebatan Câmii’de ilk ‘Türkçe Kur’ân’ okuyan Hâfız Yaşar (Okur) oldu.”,
“Ayasofya Câmii, 24 Kasım 1934 tarihinde müzeye çevrild.”, “1940-50 arası 1000’e yakın câmi ve mescid kapatılldı. Birçok câmi de minareleri yıkılarak samanlık, depo, hatta hayvan barınağı hâline getirildi. Bâzı câmiler de satışa çıkarıldı.”,
“Sultanahmet Câmii, 1939-1945 arasında, Trakya sınırına gönderilecek erlerin sevkiyat yeri olarak kullanıldı. O muhteşem yapının içinde 6 sene boyunca aralıksız olarak ocaklar yakıldı, yemekler pişirildi, çamaşır kazanları kaynatıldı ve atlar bağlandı.”, “1881 Sayılı Matbuat Kanunu’nun değiştirilen 51. Maddesine göre, 25.11.1944 tarihinde İcra Vekilleri Heyeti Kararıyla ‘
Elif-Bâ’, “Mevlid-i Şerif’, ’54 Farz ve Namâz Hocası’ kitapları yasaklandı.”,
“İlâhiyat Fakültesi, 1933’te Darulfünun lağvedildi. Ankara Üniversitesi’ne bağlı olarak 21 Kasım 1949’da tekrar açıoldı.” (
Dr. C. Ahmet Akışık-Türkiye Gazetesi; 16.03.2019 ve Türkiye Takvimi; 04.06.2021)* “
Osmanlı Devleti, Sünni esaslar üzerine kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ise Alevi esaslar üzerine kurulmuştur.” (
İdare Hukuku Ordinaryüs Profesörü Sıddık Sami Onar)* “Üstâd Gazeteci-Yazar M. Şevket Eygi” ise Osmanlı Dönemini en güzel bir şekilde şu cümleler ile tanıtır:
“Osmanlı’da din ve devlet birliği vardı. Devlet ile din kavgalı değildi. Devlet; dine hizmet etmekle, dini yüceltmekle yükümlü idi.”* “Türkiye’de laiklik hiç olmadı, laikçilik yapıldı. Din-Devlet münasebetleri konusunda İngiltere’deki sistem uygundur. Orada din devlet birliği var; din ile devlet çatışmıyor, işbirliği yapıyor. Millî Anglikan kilisesinin başı, İngiltere hükümdarıdır. Orada şu anda 85 Şeriât mahkemesi faaliyet gösteriyor. Terör ve şiddete bulaşmamak şartıyla İngiltere Müslümanları son derece hürdür.”,
“İstiklâl Mahkemeleri, adâlet değil, zulüm dağıtıyordu. Avukat tutulamıyordu, karardan sonra Yargıtay’a (Temyiz’e) müracaat hakkı yoktu. İdâm cezası veriliyor, bir iki gün sonra vatandaş paldır küldür asılıyordu. Bu yolla nice din âlimini, tarikat şeyhini, gazeteciyi, muhalifi yok ettiler.” (M. Şevket Eygi “r. aleyh
”-Millî Gazete; 23.09.2017, 07.10.2017, s. 3)* “
CHP iktidarının şairleri, Peygamber diye, bazen Allah diye bahseden şiirler yazdılar. Edip Ayel diye biri, aynı şiir içinde Atatürk’e hem peygamber, hem de Allah diye yaltaklanıyordu. Kemâlettin Kamu’ya göre, ‘Kâbe Arabın olsun/Çankaya bize yeter’di. Behçet Kemal Çağlar, Peygamberimiz için yazılan Mevlîd’i, baştan sona kadar Atatürk’e çevirmişti: ‘Kim dilersiz bulasız oddan necat/Atatürk’e, Atatürk’e esselat’” (Yavuz Bülent Bâkiler-Türkiye Gazetesi-10.06.2011, s. 17)
* “Şükrü Saraçoğlu, İnönü’nün ilk
Başbakanıdır ve
‘Bu devletin A’dan Z’ye kadar her şeyi değişmelidir’ demiştir.”, “CHP döneminde dinsizler yönetime hâkimdi.” (Reşat Nuri Erol-Millî Gazete; 16.10.2016, s. 4)* “
Emin Garbi Arvas Bey anlattı: ‘
Efendi Hazretleri’nin damadı ve dayım
Van Mebusu İbrahim Arvas Bey, zamanın başvekili
Şükrü Saraçoğlu’nu telefonla aradı. Bu konuşma yanımda cereyan etti. Dayım Başvekile, ‘
Kayınpederim yaşlı ve hastadır. İzmir’de yalnızdır. Bizim hanım kızıdır. Ankara’ya gelmesine izin verilirse, bakar. Sizden rica ediyorum, hiç değilse Ankara’ya getirilsin’ dedi.
Başvekil, ‘
İbrahim Bey, bu senin kayınpederinin kırk bin adamı varmış’ deyince dayım, ‘
Bunu size kim söyledi beyefendi?’ diye sordu.
Başvekil, ‘
Emniyet umum müdürü ile dâhiliye vekili’ dedi. Bunun üzerine dayım, ‘
Yazıklar olsun sizin istihbaratınıza! İkisi de yalan söylüyor. Etrafında dört kişi bile yok. Bu yaşta bir adamı sürgüne göndermek zulümdür. Bu muamelelere dayanamaz, ölür’ diye cevap verdi.
Şükrü Saraçoğlu,
‘İyi ya; biz de zaten onu bekliyoruz’ dedi
.” (Prof. Dr. Ekinci-A.g.e.s. 150)
* “Mayıs 1944’te, Necip Fâzıl’ın ‘Büyük Doğu Dergisi’, ‘Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez’ hadîs-i şerîfini kapak yaptığı için, ‘Halkı yöneticiler aleyhine kışkırttığı’ gerekçesiyle kapatıldı.” (Recep Yazgan-Şehir Manzaraları; s. 298)* “Yıl 1946: Sovyetler Birliği’nden Türkiye’ye iltica eden 146 Azerbaycanlı Mülteci, CHP Yönetimi tarafından iade edilir edilmez, Aras nehri üzerindeki
Boraltan Köprüsü üzerinde kurşuna dizildi.”
(R. Yazgan-A.g.e.s. 298)
* “Biz Yahûdiler, 20. Yüzyılda, Orta-Doğu’da yıkılmaz denen Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp iki devlet kurduk! Onlara, öyle güzel bir sistem inşa ettik ki, Türkler, bize Filistin’i vermeyen Abdülhamid’e 200 sene daha söverler!..” (C. Weizman: İsrail Cumhurbaşkanı-Türkiye Gzt; 03.11.2014, s. 9)* 14 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devletini ilk tanıyan ülke,
CHP Yönetimindeki TC olmuştur. “Hürriyet Gazetesi; Burla Biraderler ve Mason Simavi ailesi ortaklığıyla aynı yıl kuruldu.”
(A. Haydar Haksal-Millî Gazete; 29.09.2017, s. 15)
* “İsrail, 1948’de kurulurken 5 bin yıl evvel kullanılan İbraniceyi resmi alfabe olarak kabul etti. Kaybolup giden bir dil, yeniden hayat buldu. (…) Tek parti zihniyetinin Osmanlı muhalefeti, İslâm düşmanlığından ileri gelmektedir. İslâm’a düşman olanlar; imâna da, ezâna da, namâza da, camiye de, elifbaya da düşmandır.” (Rahim Er-Türkiye Gazetesi; 11.12.2014, s. 3)
* “Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si; yerli ve millî değildir, Türkiye düşmanı bütün güçlerle iş birliği içindedir.” (Batuhan Yaşar-Türkiye Gazetesi; 01.11.2017, s. 13)* “
FETÖ savunuculuğunu
DEAŞ destekçiliğiyle taçlandıran
CHP, ne yazık ki ‘Türkiye karşıtı eylemmerin odağı’ hâline gelmiştir ve biricik mesaisi ‘Türkiye düşmanlığı’ olan uluslar arası konsorsiyumun ‘TBMM Şubesi’ gibi çalışmaktadır. Dahası, içine
FETÖ kaçmış bir partidir.”
(Ahmet Kekeç-Akşam Gazetesi, 04.05.2020) * “Îmânı olduğu hâlde, ileride îmânın gitmesine sebep olan şeyler 40 kadardır: (..) 19- Münâfıklık, ikiyüzlülük, 20- Hased etmek, din kardeşini çekememek, 21- Devletin ve üstâdının İslâmiyet’e muhalif olmayan sözünü yapmamak, 34- Allahü teâlânın sevdiği kimseyi sevmemek ve İslâmiyeti bozmak için uğraşanları sevmek.” (Muhammed bin Kutbiddîn İznikî “r. aleyh”-
Miftâh-ul-Cennet) * “İslâmiyetin milliyeti temsil etmesinde; lisan birliği de akla gelir ise de, beş vakit namâzda okunan ezanların ve okunan Kur’ân-ı Kerimlerin bütün İslâm memleketlerinde Arapça okunması, bu beraberliği de temin etmektedir. Bunun içindir ki, İslâm düşmanları; bir milleti İslâmiyet’ten ayırmak, din birliğini yok etmek için, o milletin dilini, gramerini, alfabesini değiştirmeyle saldırmaktadırlar. Bir milletin dînine, îmânına vurulacak en büyük darbe de, bu yoldan gelmektedir. Nitekim Sicilya ve İspanya Müslümanları böylece Hıristiyan yapılmıştır. Ruslar da, Türkistan’daki Müslümanların dinlerini ve îmânlarını yok etmek için bu keskin silâhla saldırmaktadırlar. Zindanları, elektrik fırınları, Sibirya sürgünleri ve toptan imha faciaları, bu keskin silâh kadar tesir edememiştir.” (
Osman Ünlü-Türkiye Gazetesi; 02.11.2017, s. 15)* “
ABD’nin stratejisi,
CHP ve yeni kurulan parti ile
Türkiye’yi yeniden
Atlantik Cephesinin vesayeti altına sokarak taşeron olarak kullanmak. Bu amacın önündeki tek engel
Erdoğan’dır. İşte
Erdoğan düşmanlığının sebebi budur. İlk
Körfez Savaşı’nda 70 ülke
ABD’nin yanında (Koalisyon üyesi) idi. Ancak gelinen noktada
ABD; PYD, PKK ve
DEAŞ gibi terör örgütlerine muhtaçtır.
PKK’nın uzantısı
PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen
CHP de Atlantik Cephesinin üyesidir!.. Hatta
‘Sözcüsü’ de ‘Truva Atı’dır.
ABD, AB, FETÖ ve Türkiye düşmanları ile CHP aynı dili kullanıyor. ABD ve AB, Erdoğan’ı ‘
diktatör’ göstererek Türkiye aleyhine olan tavrını meşrulaştırmak istiyor.” (
Em. Topçu Kurmay Albay M. Necati Özfatura “r. aleyh”
-Türkiye Gazetesi- 03.11.2017, s. 11)
* “Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Ak Parti Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a alçak hakaretlerine sert tepki göstererek
, “Parti sözcülerinin de ayarı kaçmış. Adam parti sözcüsü mü, parti sövücüsü mü anlayamadım.”, ‘Şeddeli diktatör arıyorlarsa, geçmişlerine baksınlar, geleneklerine baksınlar’ dedi.
” (Basın: 01-02.11.2017)
* “…Tepkiler üzerine bir açıklama yapan
CHP’li Bülent Tezcan ise sözlerinin arkasında olduğunu belirterek,
‘Bunlar normal sözler. Faşist diktatör demek, siyasi bir terimdir’ diye kendini savundu
.”* “Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si; yerli ve millî değildir, Türkiye düşmanı bütün güçlerle iş birliği içindedir.”
(Batuhan Yaşar-Türkiye Gazetesi; 01.11.2017, s. 13)
* “Müslüman’a asla dost olmaz şu Batı/Unutmayın; Mayıs’ı, Eylül’ü Şubat’ı!..”, “Doğru aklı, öğüdü nerede bulsan/Al, çağın gereği budur bilesin/Aldatanla dost olma, tek de kalsan/Alçağın gereği budur bilesin!” (Ekrem Şama-Millî Gzt. 19.08.2013, 02.10.2017, s. 14)* “Dünyâmızı sorma; hem yeter, hem yetmez/Alçakları var, tartmaya dirhem yetmez!..”
(Â. Nihat Asya “r. aleyh”-
Rubâiyyât/2)* “Baş koymuşum Türkiye’min yoluna/Düzlüğüne yokuşuna ölürüm…” (Dilaver Cebeci “r. aleyh
”)* “Şiiri olmayan bir dâvânın, başarı şansı yoktur.”
(Suphi Saatçi-Kerkük Güldestesi)* “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”, “Şiir,
Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir
, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”, “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…”, “Renk renk hâtıralarım, oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.” (Necip Fâzıl Kısakürek-Çile)*
“Şâir, milletin göğsünde kalbi gibidir; şâiri olmayan bir millet, bir yığın topraktır.” (M. İkbal)*
“Bırak beni haykırayım/Susarsam sen matem et/Unutma ki, şâirleri haykırmayan bir millet; Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.” (M. Emin Yurdakul)* “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.”
(N. Kemal Zeybek-Eski Kültür Bakanı; Tercüman Gazetesi; 15.02.2006, s. 8) * “Soysuzlar taş atar mukaddesata/Karşı durmazsak, bizdedir hatâ!..” Abdurrahim Karakoç “r. aleyh
”-Vur Emri)* “Lisan bir binâ ise, yapı taşı ‘kelime’/Herbir taş eksildikçe, dökülür lime lime!/Dîni, târihi seven, basiretli her kişi/Önem verir lisâna, hafife almaz işi/Asıl maksat dîne ve târihe saldırmaktır/Yazılmış eserleri, raflara kaldırmaktır.”
(M. Hâlistin Kukul-Uyanmak Zamanı; İstanbul 2017, Yakın Plan Yy. s. 125’ten)
* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)
* “CHP’lilerin büyük dedeleri Mithat Paşa ve
‘Kinim Dinimdir’ diyen Ispartalı Hüseyin Avni Paşa ekibidir.
Dedeleri ise Jön Türklerdir. Yani 600 yıllık Osmanlı devletini 6 yılda yıkmaya becerebilen 3’lü çete: Yüzbaşılıktan paşalığa yükselen Enver, posta memurluğundan paşa olan Talat ve Güney Cephesi Başkomutanı Cemal Paşa…” (Cumhurbaşkanı Turgut Özal “
Fuat Uğur-Türkiye Gazetesi; 25.06.2020, s. 7”)
* “Bağnaz bakış, binlerce yıllık medeniyet mirasımıza sırtını döndü. Türkçemiz, tarihimizin en büyük kelime katliâmlarına maruz bırakıldı. Diline sahip çıkmayan, devrilmeye mahkûmdur.”
(CB R. Tayyip Erdoğan; Türkiye Gazetesi-21.01.2021, s. 1, 9
), “Nüfusunun büyük çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu ülkemizde; ezana, camiye, başörtüsüne, dinî ibarelere tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Ülkemizde yıllardır süren laiklik taştışmalarının gerisinde, dinî özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Devletle vatandaşını karşı karşıya getiren bu çarpık zihniyet, darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.” (CB R. Tayyip Erdoğan-1. Uluslararası Medya ve İslâmofobi Sempozyumu Açış Konuşması: Ankara, 25.05.2021* “Ortağına Kalkan Oldu: CHP’den HDP’ye Açık Destek! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında gizli ortağı HDP’ye destek açıklamasında bulundu. Kılıçdaroğlu, HDP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesinde açılan davaya ilişkin olarak ‘
Siyasi partileri kapatmak, onları farklı şekillerde topluma tanıtmak veya terör örgütleriyle onları bağlantılandırmak asla doğru değil. (…) Haksızlık kime yapılırsa yapılsın, haksızlığa karşı çıkmak, insan olarak bizim temel görevimizdir. Biz haksızlığa karşı durmak istiyoruz.’ dedi.” (
Basın: 23.06.2021) = = = (***) = = = aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere; “
24 Temmuz”, “Lozan Antlaşması”nın kabul edilişinin yıldönümü olduğu için “
leh” ve “
aleyhinde” bâzı siyasiler yanında gazeteci-yazar ve fikir adamlarından da peşpeşe açıklamalar geldi, Sn. “
Cumhurbaşkanı”mızın tenkîdçi sözlerine karşılık “
CHP Genel Başkanı K. Kılaçdaroğlu”nun ağzından ise bilindik övücü ifâdeler döküldü.
“Türkiye Gazetesi”nin 24 Temmuz 2019 günlü nüshasında “
Lozan Antlaşması” başlığı altında mevzuyu irdeleyen ve üzerine sünger çekilmiş birkaç hakîkatı gözler önüne seren “
Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Sn. Yücel Koç”un bu yazısı, “
Türkiye Takvimi”nin 24 Temmuz 2021 günlü yaprağında da yer bulunca biz de şöylece biraz daha gerilere giderek “
CHP”yi ve onu kuran “
İT(*)/İttihat ve Terakki Cemiyeti”ni kısaca bir özetleyelim ve sonra da bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakalım istedik. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
Bir asırlık olmuş, mâhut “Antlaşma”;“Zafer mi? Değil mi?” Sorar dururuz!..“İT’in zaferi”dir: “Haç’a yaklaşma”;“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“Anzak Koyu”nda Sen, sakın dolaşma!.. “Lozan: Elbet zafer”, der “İngilizler”;“Gelibolu kalsın, Sen Anzak’ı ver; ‘5 milyar tazminat’, Yunan’a gönder!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“12 Ada”ya, sakın bulaşma!.. “Lozan: Elbet zafer”, “Hilâfet” bitti; “Padişâh” da tacı-tahtı terketti; “Osmanlı: Küffâr”ın, yanına gitti!..“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“Mekke’ye-Kâbe”ye, asla ulaşma!.. Şu “fes-hâcı-hoca”, “gerici şeyler”;“Gökten dogmalar” var, “itici şeyler”;Ve “Dîn Kanunları, mort kelimeler!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;İstikbâl Siyon’un, sakın dalaşma!.. Şu “Mecelle din”dir, “hayâtsa beşer”;“Beşer ise her gün, tahavvül yaşar”;“Mecelle’ye uyan, TC’de şaşar!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;Ankara’yla sakın, hiç inatlaşma!.. “Mahmut Esat” yazdı, Vekil-i Adlî; Bu “Lâyiha…” dedi, tehditli-hadli; “Dogma hükümlerin, caizdir katli!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;Bu “devrimdir-devrim”, tam başkalaşma!.. “Lozan: Elbet zafer”, “Palikarya” der; “12 Ada’yı, Meis’i de ver”;“Şer’i Ukûbat’ı, Sen yerlere ser!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“AT’ta-İT’te sakın, sınırı aşma!.. “Osmanlı bıraktı, bizleri geri; “Çanakkale” yedi, onca neferi; “Lozan: Elbet zafer”, “İT’in zaferi!..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“Nutuk” oku “Nutuk”, yolundan şaşma!.. KAYIKÇ’Ali der ki, “anlayan bildi”;Ârifler anladı”, maziyi sildi;Kim “selâm”a durdu, “Haç’a eğildi?..”“6 Ok-Tapınak”, “târihî uyuz”;“Zafer mi? Değil mi?” Sorar dururuz!..