DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI“KORE GÂZİSİ” BİR DESTAN ADAM: “ÇVŞ SEYİT ALİ KAYIKÇI”* “Mallarını, canlarını fedâ ederek din düşmanları ile Allah rızâsı için cihâd eden Müslümanlar, oturup ibâdet edenlerden daha üstündür. Hepsine de, Cennet’i söz veriyorum.” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet, 93- 94)
* “…Allah’ın insanları birbiriyle önlemesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulup gitmişti.” (Kur’ân-ı Kerîm; Bakara Sûresi, âyet 251’den)
* “Allah yolunda cihâd eden kimselerin hâli, gündüzleri oruçlu olup, gecelerini ibâdetle geçiren, Allahü teâlânın âyetlerine itâat eden, namâz ve oruçtan dolayı hiçbir gevşeklik hissetmeyen kimsenin hâli gibidir ki, yine Allah yolunda cihâd eden üstündür.”,
“Bütün ibâdetlere verilen sevâb, Allah yolunda gazâya verilen sevâba göre, deniz yanında bir damla su gibidir.”, “Denizde cihâd edenin karadakine üstünlüğü, on gazâ yapmak kadardır.”,
“Bir gâziye veya mücâhide yardım edeni, Cenâb-ı Hakk mahşerde (gölge olmayan günde) gölgelendirir.”, “Kişi, kavmini sevmekle suçlanamaz.”,
“Bazı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir. Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem
”) * “Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız!..” (Hz. Ali “r. anh
”)* “Cihâd: Allah yolunda O’nun ismini yüceltmek, İslâm dînini yaymak için; can, mal, söz, neşriyat ve diğer vâsıtalarla çalışmak, gayret göstermek, muhârebe etmek. Cihâd üç türlü yapılır: Birincisi beden ile yani her türlü harp vâsıtası ile yapmaktır. İkincisi, her türlü neşir, basın ve yayın vâsıtası ile İslâmiyet’i insanlara yaymak ve duyurmaktır. Bu cihâdı İslâm âlimleri yapar. Üçüncüsü ise, duâ ile yapılan cihâddır. Bütün Müslümanların bu cihâdı yapmaları farz-ı ayndır.”
(Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 71
) * “Gazâ: Harp maksadıyla düşmana yönelmek, sefere çıkmak, gayr-i Müslimlerle çarpışmak. İnsanların İslâmiyet’i işitmeleri, Müslümanlıkla şereflenmeleri yahut Müslümanların; dînine, vatanına ve nâmusuna saldıran düşmanı def etmek için en gelişmiş silâhlardan istifâde ile can, mal ve her türlü propaganda ve neşir vâsıtasını kullanarak savaşmak. Gazâ Ordusu: Allahü teâlânın rızâsı için O’nun dînini yaymak, din, nâmus ve vatanlarını korumak için düşmanla savaşan Müslüman askerler” (A.g.e. c. 1, s. 141
)* “Hz. Âişe vâlidemiz, bütün İslâm ilimlerine vâkıf, müctehide, edîbe, zühd ve verâ sahibiydi. Her bir hâdise üzerine hemen bir şiir söylerdi.” (Prof. Dr. Ramazan Ayvallı-Türkiye Gazetesi; 21.01.2020, s. 15)* “Türk; şiirle düşünür, şiirle konuşur. Biz Târihimizi şiirle yazmışızdır. Meselâ, yemek anlatmışlar şiirle. Ahmed Yesevî bize, dînimizi şiirle anlattı. O’nun öğrencileri Anadolu’ya geldiler. Yûnus Emre’ler, Hâcı Bektaşî Velî’ler, Hâcı Bayram’lar… şiirle anlattılar. Ahmed Yesevî Hazretleri, bir tekke şeyhidir. Türkler; tekkeden, tasavvuftan, gönülden ve şiirden Müslüman olmuşlardır. Daha sonra ilmî kimliğini ön plâna çıkaran büyük insanlarımız, bilim insanlarımız da şiir yazmışlardır.” (Prof. Dr. Dursun Ali Tökel-Yeni Akit Gazetesi; 09.12.2019, s. 6) * “Şiiri olmayan bir dâvânın, başarı şansı yoktur.”
(Suphi Saatçi-Kerkük Güldestesi) * “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!..” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, sy. 9
) aygıdeğer Okuyucularımız!.. Bilindiği üzere sözlüklerde
“Şecere: Bir soyun atasının son üyesine kadar aynı soydan gelenlerin bütünü gösteren cedvel, sicil; dallı ve budaklı bir ağaç şekline benzer, silsile” olarak tanımlanmış.
Biz de bu günkü köşe yazımızda
Sizlere; yaşı ile
90’ı geride bırakmış bir
“Kore Gâzisi Büyüğümüz”ü tanıtırken biraz daha gerilere gitmek suretiyle
O’nun
“Soyağacı”nın kök, dal ve budaklarından da şöylece bir bahsedelim istedik. Ortaya aşağıdaki “
destan” çıktı. Diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kalbî sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
= = = ( 1 ) = = = “2 asır” önceydi, “Zonguldak” geri kaldı;“Göç” etmiş bir “aile”, yürüdükçe bunaldı; “Bir kısmı” koptu böyle, “Sinop”ta kök saldı!..“Kalanlar” yılmadılar, “Samsun-Ordu” aştılar; Günler-haftalar sonra, bir yere ulaştılar!.. “Akçaabat” ilçesi, “Mulâ” çekti onları; “Bura eyi” dediler, çözdüler urganları; “Yerleştiler” buraya, kaynamıştı kanları!..Ev-ocak-tarla derken, yıldan-yıla taştılar; “Rûm Göçleri” olunca, tekrar kucaklaştılar!.. “Maçka-Hamsiköy” derken, yeni ev-ocak oldu; “Mezra-yayla yolları”, “yeni yüzlerle” doldu; “Celâl”, “Mustafa”, “Osman”; “çoluk-çocuk” bi boldu!..“Mehmet Ali-Kâzım”lar, yeni “tonar” açtılar; “Mısır”, “fasulye” ekti; bin bereket saçtılar!.. Kadın-kızlar çalıştı, sığır-koyun bollaştı; “Nifâk” girdi araya, “sinirler” koptu-taştı; “Küstü” bâzı kardaşlar, “Samsun-Bursa”ya aştı!..“İzmir-Almanya” derken, uzaklara kaçtılar; “Analar” ayrı ammâ, “babadan” kardaştılar!.. = = = ( 2 ) = = =İki anadan var, on iki kardeş; …31 tevellet, …53 asker; Altı tane erkek, altısı da kız; İzmir’den Kore’ye, başladı sefer; Hayât bir imtihân, ekmeğe güreş!.. Gemiyle yolculuk, tam bir ay çeker!..İki tane abla, en küçük Haskız; Tayini, hasreti; tertiple üleş; Kâh fırtına oldu, kâh sıcak güneş!.. Sen “Çavuş” olsan da, çoğunluk nefer!.. “38 arz”da, çattık düşmana; “Barış” yetişti de, kıymadık cana; “1 yıl” orda kaldık, hasret vatana!.. Ne bir şehîd verdik, ne de yığdık leş; “Gözün aydın Yeter” ve “Fatma Ana!..” = = = ( 3 ) = = = “…60 Furyası”nda, “Almancı” olduk; “Mark” birikti, “dert” birikti, çâre ne?Çoğumuz “Ağır İş: Maden”e dolduk; Daim şükür, her ikisin verene;“Para Derdi”, 4 yıl, “Gurbette” kaldık!.. İstanbul’dan arsa aldım o sene!..“Vatan derdi, Ana derdi, Yâr derdi… “Vatan derdi, Ana derdi, Yâr derdi……Geçim derdi”, buldu bizi gönderdi!.. …Hamsiköy’den, Sanayi’ye” kim derdi?.. Bir “kamyon”da, “nakliye”nin işleri; “Hamsiköy”de, tarla-çayır koş da koş; Kâh üzüldüm, kırayazdım dişleri; “Yaz” güzel de, “kışı” soğuk, pek nahoş; Yüksüz dö nmek, bozdu bizim düşleri!.. “Ko’peratif”, “süt bekliyor” hesap boş!..“Sıla derdi, Ana derdi, Yâr derdi”; “8 evlât”, “gelin” derdi, “kız” derdi; “Çark-ı Felek”, bizi zora dönderdi!.. Şükür Rabb’im, hepsinden de pîr verdi!.. “Orhan-Burhan”, iki oğul, kızım var; KAYIKÇ’Ali, “Destan” yazdın okunur;“20 torun”, “3”te fazla yazım var; “Hasetçi”nin yüreğine dokunur; “2 Hâcı”, üçüncüye sözüm var!.. “Seyit Çavuş”, bir “asırlık” sanki nûr!..“8 evlât”, “gelin” derdi, “kız” derdi; “8 evlât”, onca torun, kim derdi?Gönlüm “Kâbe”, “Medine”ye dönderdi!.. Şükür Rabb’im, hepsinden de pîr verdi!.. (“Şükrü Kayıkçı” ve “Büşra Kayıkçı” ile devam edecek)