“KOCA YUSUF”, “MERD-İ MERDÂN ALİ” BU!..        « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

        “KOCA YUSUF”, “MERD-İ MERDÂN ALİ” BU!..       

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI

 

                        “KOCA YUSUF”, “MERD-İ MERDÂN ALİ” BU!..                                                                                (Bir “Allah Dostu: Dr. Dursun Aksoy”un Örnek Hayâtı):

 

*   “Yemin olsun ki asra, insan mutlak bir hüsranda; ancak, îmân edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hep hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna!”  (Kur’ân-ı Kerîm; Asr Sûresi, âyet: 1-3)

“Her nefs (canlı) ölümü tadacaktır.”  (K. Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 185)

*    “Şüphesiz ki Allah îmân edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyâda zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.” “Çünkü onlar Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimseler: Melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak? Bu onların Allah’ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O’nun rızâsına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.” (K. Kerim-Muhammed Sûresi, âyet 12, 26-28’den)

*   “Ey îmân edenler!.. Şeytanın adımlarını takip etmeyin!.. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şüphesiz o şeytan çirkin ve kötü şeyler emreder…”  (K. Kerîm-Nûr Sûresi, âyet 21’den)

*   “Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yalnız ve yardımsız bırakır.” (K. Kerîm- Furkân Sûresi, âyet 29’dan)

*  “(Ey Resûlüm) Mü’min erkeklere de söyle gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için (zan ve şüpheden) temizdir. Hepiniz Allah’a tövbe edin ey müminler! Tâ ki, korktuğunuzdan emîn, umduğunuza nâil olasınız.” (K. Kerîm; Nûr Sûresi, âyet 30-31’den)

*  “Ve zinâya yaklaşmayın. Zira zinâ, hayâsızlıktır, çirkin bir yoldur.” (K. Kerîm; İsrâ Sûresi, âyet 32)

*  “Zinâ gibi kötülüklerin açığına da, gizlisine de yanaşmayınız!” (K. Kerîm; En’âm Sûresi, âyet 151’den)

*   “Zinâ ve fuhşiyattan kendinizi men edip afif olunuz ki kadınlarınız da afif olsunlar.”, “Zinâ (Nikâhlısı olmayan kadınla cimâ etmek) fakirlik getirir.”,  “Zinânın dünyâda üç fenalığı vardır: Biri, güzelliği ve parlaklığı giderir. İkincisi fakirliğe sebep olur. Üçüncüsü, ömrün kısalmasına sebep olur. Zinânın âhiretteki üç zararına gelince; Allahü teâlânın gadabına sebep olur. İkincisi; suâlin, hesabın fena geçmesine sebep olur. Üçüncüsü, Cehennem ateşinde azâb çekmeye sebep olur.”, “Zinâ eden Kıyâmet Günü ateşten bir tabut içinde yanar. Ve Arasat’ta bulunanlar, onun kokusunu beş yüz yıllık yerden duyarlar. Ve onlara eza verir.”, “Allah’ın (rahmet) gölgesinden başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyâmet Günü, şu yedi kimseyi Allah (rahmetinin) gölgesi altına alacaktır: …5)- Asil aileye mensup güzel bir kadının zinâ teklifini, ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek reddeden kimse…”, “Hayâ îmândandır. Îmânı olan cennettedir.”, “Hayâ ile îmân, beraberdirler. Biri gidince, diğeri onu tâkib eder.”, “Kim kendini bir kavme benzetirse, onlardandır.”, “Komşu kadına ve arkadaşların kadınlarına şehvet ile bakmak, yabancı kadınlara bakmaktan 10 kat daha günâhtır. Evli kadınlara bakmak, kızlara bakmaktan 1000 kat daha çok günâhtır. Zinâ günâhları da böyledir.”, “Gözler de zinâ yapar”, “Günâhından tevbe eden kimse, hiç günâh işlememiş gibidir.”,  “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”, “İnsanlara vâiz olarak (öğüt ve ibret verici nasîhat edici olarak) ölüm yetişir.”, “Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”

*  “Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir.”  (Hz. Ebû Bekir “r. anh”)

*  “Sanma ki tesettür sâdece kadınlara farzdır. Erkeğin tesettürü, göz kapaklarındandır.” (Hz. Ali “k. vecheh”)

*   “Âdem “aleyhisselâm” cenâb-ı Hakka, (Yâ Rabbî! Ehl-i nârın ameli nedir?)  diye suâl eyledi. Cenâb-ı Hakk dahi (Bana şirk etmek ve gönderdiğim Resûl-i kirâmı tekzîb etmek ve kütüb-i ilâhiyyemde olan emr-ü nehyimi tutmayıp âsî olmaktır) buyurdu.”, “… Diğer bir fırka ise, avret yerleri gayet büyümüş, cerahat ve irin akar. Onların fena kokusundan etrafta bulunanlar gayet rahatsız olur. Bunlar, zinâ yapanlar ve başları, saçları, kolları, bacakları açık sokağa çıkan kadınlardır.”  (Kıyâmet ve Âhiret-Îmâm-ı Gazâlî “r. aleyh”; İhlâs A. Şti Yy, İst. 1985, s. 7, 43)                                                      

* ”Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren/Bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren!..”,  “Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, rûh-i millîdir/Onun iflâsı en korkunç ölümdür: Mevt-i küllîdir.” (M. Âkif Ersoy)

* “Kul hayâ sâhibi olduğu zaman, hayırlı ve iyi işlere yapışır. Hayâ kalbe yerleştiği zaman, nefsin arzu ve istekleri ondan uzaklaşır.” (Ebû Süleymân-ı Dârânî “r. aleyh”)

*  “Araştırmaya göre; dîni hassasiyeti en zayıf yaş aralığı 18-25 olurken, 5 vakit namâz kılanların oranı yüzde 24, Cumâyı kılanların oranı yüzde 31, hiç namâz kılmayanların yüzdesi ise 18, âhirete inananların oranı yüzde 81, inanıyorum ama şüphelerim var diyenlerin oranı ise yüzde 9 ve hiç inanmayanların ise yüzde 4. Halkın yüzde 65’i, son yıllarda toplumda bir ahlâkî çöküntü yaşandığını düşünüyor.” (Türkiye Gzt. 13.07.2015, s. 12) 

*  “Cennet’ül Baki:  Medine’de, Mescid-i Nebevî’nin yakınında; Peygamberimiz Efendimizin oğlu İbrahim’den sonra kızları Rukiyye ve Zeyneb ile Hz. Fâtıma’nın oğlu Hz. Hasan’ın bulunduğu, Kerbelâ’da şehîd edildikten sonra Hz. Hüseyin’in başının defnedildiği, ayrıca Hz. Ali’nin annesi Fâtıma binti Esed ile müminlerin annelerinden Hz. Âişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb binti Huzeyme, Zeyneb binti Cahş, Safiyye, Reyhâne ve Mâriye’den başka Sahabîlerden Hz. Osman, Abdurrahmen bin Avf, Sad bin Ebû Vakkas, Abdullah bin Mes’ud, Suheyb er-Rûmî ve Ebu Hureyye ile Peygamberimiz Efendimizin amcası Abbas’ın da bulunduğu, bugün 180 dönümlük mezarlık.” (Fotoğraflarla Kutsal Topraklar-Hicaz Albümü; DİB Yy. Ankara 2006, s. 127-128’den)

*  “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Tokat”ta “Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği” tarafından 11 yıldan beri yayınlanan “Toşayad Kümbet” adını taşıyan bir derginin;  Nisan-Haziran 2017 tarihli,  44’üncü sayısında,   “Sn. Nihat Aymak” imzasıyla yayınlanmış oldukça dikkat çekici bir makâle neşredildi.

Bu yazıda, “Hem beden, hem de gönül doktoru” olan rahmetli “Dursun Aksoy”dan bahsedilmektedir.

“Peki, Dr. Dursun Aksoy’dan bahsediliyor ise, bu başlıktaki ‘Koca Yusuf, Merd-i Merdân Ali’ (r. anh) ile ne ilgisi var?” diye haklı olarak sorabilirsiniz…

Öyleyse önce bu “Dr. Dursun Aksoy”u, kısaca şöyle bir tanıtalım da ondan sonra bize bu başlık için hak vereceksiniz, kanaatindeyiz… Şöyle ki:

1919 yılında Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde dünyâya gelen Dursun Aksoy; ilkokulu Erzurum Sarıkamış’a bağlı Yağbasan köyü ve Sarıkamış’ta, ortaokul ve liseyi Kars’ta, üniversiteyi İstanbul’da Askerî Tıbbiye’de okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastahanesi’nde “staj”ını tamamlar. Daha sonra Bursa 5. Kolordu Askerî Hekimi olarak görev yapar. Gazeteci-Yazar Mehmed Şevket Eygi ile birlikte “İslâm Mecmuası”nı çıkarırlar. Turgut Özal’ın Millî Selâmet Partisi’nden İzmir Milletvekili Adayı olduğu sene o da İzmir Senatör Adayı olur.

Ankara Askerî Hastahanesi’ndeki hizmetleri sırasında “laboratuar ortamında tifo mikrobu üretmeyi” başarır ve dikkat çekici neticelere ulaşır. Akabinde de ABD’den alınan bir dâvet üzerine “Medical Advance” ihtisası için açılan sınavı kazanıp buraya gider (1959).

Buradaki 9 aylık eğitimi sırasında arkadaşı Daire Başkanı Ali Erkan Beyin tespitlerine göre “3 Aylar” ile birlikte “Şevval ayını” da oruçla geçirir.

Bir gün Ali Erkan Beyin O’na, “Geldiğin günden beri oruçlusun. Seninle geldiğime pişman oldum; açlıktan ölüp başıma belâ olacaksın!” demesi üzerine; “Oruç tuttuğum için kuvvetim eksilmedi, üstelik arttı. İstediğin kişiyi getir, güç yarışı yapmaya hazırım” der. Bunun üzerine, eğitim görmekte oldukları 75 kişilik sınıftan 35 kişi çıkar. Karşısına gelen kişiyle, birbirlerinin bileklerinden tutup çekmeye başlarlar. Kim diğerini arka tarafa atarsa o kuvvetini ispat etmiş olacaktır…

Dr. Dursun Aksoy, gözlerini kapatıp duâsını yaptıktan sonra başlar rakibini çekmeye. Sırasıyla 35 kişiyi, Allah’ın izniyle arka tarafa atmayı başararak yarışmanın galibi olur. Hatta bâzılarını öyle kuvvetli çeker ki, onlar üç-beş metre gidip yere kapanmak zorunda kalırlar.

Aralarında kendisinin iki katı iriliğinde olanlar bile vardır. Son yarışmayıcı bacaklarından ve kollarından tutup başının üzerinde gezdirdikten sonra yere bırakınca, “Smith’i de kaldırabilir misin?” derler. Smith, 130 kiloluk bir Amerikan yüzbaşısıdır. Tuttuğu gibi onu da kaldırır.

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali; “Bilek güreşine var mısın?” derler. Bu sefer yarışmacı daha da çoğalır. 10 kişiyi yendikten sonra karşısına Arjantinli bir yarbay çıkar. Parmakları Dr. Dursun Aksoy’un âdeta bilekleri kalınlığında bir insan azmanıdır. Elinden tutunca Dr. Dursun Aksoy’un dirseği masaya yetişmemektedir. Dursun, “Ya Allah!” diyerek asılınca onun elini de masaya yapıştırır. Adam “Türk Tiğer!..”(Aslan) diye bağırarak masadan kalkınca başka kimse Dr. Aksoy’un karşısına çıkmaya cesaret edemez.

Durumu okul komutanına anlatırlar. Komutan Dr. Dursun Aksoy için bir toplantı düzenler ve orada “İkinci Koca Yusuf Amerika’ya geldi” tezahüratı yapılır. Hadise gazetelere haber olarak intikal eder…

Bu olaydan sonra bizim Doktor Dursun Bey, âdeta hanımların baskınına uğrar; onlardan başını kurtaramaz hâle gelir. Onları; “Kursum var”, “Dersim var” diyerek atlatmaya çalışırsa da bir gece, saat 02 sularında kaldığı odanın kapısı vurulur. Açtığında 25 yaşlarında, sarışın Amerikalı bir hanımı karşısında bulur. “Ne istiyorsunuz?” diye sorunca da, kendisiyle görüşmek için geldiği cevabını alır. Bunun üzerine ona, “Hanımefendi, ben evliyim ve beş çocuk babasıyım. Bizim dînimizde zinâ harâmdır” demesine rağmen kadın ısrarcıdır. Bu defa da “Cüzdanımı unutmuşum, geri dönemem, burada kalayım” gibisinden lâflar eder.

Bunun üzerine Dr. Dursun Aksoy, soyadı kadar da ak-pak bir davranışta bulunarak, onu aşağı indirip bir taksi çağırtıp ücretini ödeyerek gideceği yere gönderir…

Dr. Dursun Aksoy, Amerika’dan döndükten sonra İzmir Sıhhi Hizmet Okulu’nda 2 yıl da öğretmenlik yapmasının akabinde 1966 senesinde emekli olur. Yıllarca İzmir ve çevresindeki 8 vilâyet ile birlikte çeşitli köy ve kasabalarında gezerek dîni tebligatta bulunur; “Peygamberimiz Efendimiz” (sallallahü aleyhi ve sellem)in güzel ahlâkını ve evliyâların, Allah dostlarının örnek hayatlarını sohbetlerinde anlatır… Ve de 26 Eylül 2008 tarihinde, Ramazân ayının iftar saatinde Cuma günü Medine’de rahmet-i Rahmân’a kavuşur ve Kadir Gecesi’nin sabah namazının ardından kılınan cenâze namâzını müteakip “Cennet’ül Bâki Mezarlığı”na, çok sevdiği mürşidi “Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri”nin yanına defnedilir. (Bkz: A.g.d.: sy: 75-78’den)

Asrın Koca Yusuf’u Dr. Dursun Aksoy”un, “zinâdan örnek korunmasıyla Peygamberimiz Efendimizin müjdelediği kişilerden olması” sebebiyle ve de velev ki bilek güreşinde olsun, kâfirleri bir-bir yenmesiyle bize “Allah’ın Aslanı Hz. Ali” (k. veçhe)yi hatırlattığı için âdeta “Merd-i Merdân Ali bu!..” diyor, rahmetle anıyoruz ve dahi bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

= = = * = = =

  “Bir Adam” ki, “Türk Tiger”dir söyletti;

Adı-sanı, unutulmaz; yaz bunu!..

“Koca Yusuf”, “Merd-i Merdân Ali” bu;

Resûl O’na, ne müjdeler var etti;

Hangi günde, nerde geldi bak sonu!..

 

Ne tasvire, ne şiire; doğrusu…

…Sığmaz O’nun, ne hayâtı, şu-busu;

O gecede, yalnız Allah korkusu!..

“Koca Yusuf”, “Merd-i Merdân Ali” bu;

Orda “Türk” var, orda “İslâm” nâmusu!..

 

Gurbet elde, “Üç Aylar”da oruç var;

“Şevval” gelir, onu dahi tam tutar;

“3-5” değil, “35”i O yıkar!..

“Koca Yusuf”, “Merd-i Merdân Ali” bu;

Bir güreş ki, hepsinden galip çıkar!..

 

“USAF” gelmiş, “Arjantinli” bir başka;

“Yüzbaşı”lar, “Albay” çıkmış hep laçka;

“Îmân gücü”, gelmiş ise o aşka!..

“Koca Yusuf”, “Merd-i Merdân Ali” bu;

Gözü görmez, ne sarışın, maruşka!..

 

“Ramazân”dır, gece “Kadir Gecesi”;

“Cuma” günü, günlerin en ecesi;

“Medine”de, “hayât”ın son hecesi!..

“Cennet… Baki”, orda “Cennet kokusu”;

“Evlâd-ayâl”, “Sahâbî” var, nicesi!..

 

“Gönül ehli”, hem “Öğretmen”, hem “Doktor”;

“Hekim”ler var, “Dursun Aksoy” hiç yoktur;

KAYIKÇI der, şefaati” pek çoktur;

“Cennet… Baki”, orda “Cennet kokusu”;

“Koca Yusuf”, “Merd-i Merdân Ali” bu!..