DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“KIRMADAN” ve “DÖKMEDEN” (“Üstâd”dan “Üstâd”a bir “Tenkîd”): * “Dinin temeli nasihattir”, “Duyduğu hak sözü, bir Müslüman kardeşine söylemek, ne güzel hediyedir.”, “Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.”, “Her insan hatâ eder. Hatâ edenlerin en hayırlıları, hatâlarından dönenlerdir.”, “Kendisinden faydalanılmayan ilim, Allah yolunda sarf edilmeyen hazine gibidir.”, “Bâzı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem”) * “En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.”,
“Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmezse onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur!..” (Hz. Ömer “r. anh”
) * “Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötiülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru!..”
(İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe “r. aleyh”-Türkiye Gzt; 25.12.2020, s. 11)
* “Saygılı Kardeşim! Kureyş kâfirleri uğursuzluklarını, aşağılıklarını, taşkınlıklarını arttırdığı zamanda, Müslümanları çekiştirici, kötüleyici şeyler uydururlardı.
Peygamberimiz (aleyhi ve âlâ aleyhisselâtü vesselâm) İslâm şâirlerinden birkaçına kâfirleri kötülemelerini emir buyurdu. O şâirlerden biri,
Resûlullah’ın önünde minbere çıktı. Herkese karşı kâfirleri kötüleyen şiirleri okudu. O
Server (aleyhisselâtü vesselâm),
‘Bu kâfirlerin kötülüğünü açığa vurdukça, Rûhul-Kûds (Cebrâil aleyhisselâm)
bununla beraberdir’ buyurdu.”;
“Kitap, altın bir kafes, ilim içinde kuştur/Kafesi satın alan, kuşa sahip olmuştur.” (İmâm-ı Rabbânî (k. sirrûh)* “Türkiye’ye gideceğim. Yeryüzünde iki Türk var ise, biri mutlaka benim. Ben Türk’üm, ama Jön Türk değilim.”, “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.” (
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”
Efendi; Van/Başkale, 1865-Ankara/Bağlum, 1943)
* “Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esas olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile olmaz. İşte, Müslümanlar böyle kitâpları okuyunca kalblerinde bir kararma meydana gelir. Kitâbı yazan, yazdığından daha mühimdir. Temiz su, temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su, pis borudan geçerse temiz olur mu?.. Pis borudan akan sudan şifâ olmaz.” (
Hüseyin Hilmi Işık “r. aleyh”
Efendi; Eyyüb Sultan,1911- Eyüp/İstanbul, 2001)* “Edebiyatımızın münhal memuriyeti, benim nazarımda şâirlikten önce münekkitliktir.”
(Necip Fâzıl Kısakürek)* “Hz. Âişe vâlidemiz, bütün İslâm ilimlerine vâkıf, müctehide, edîbe, zühd ve verâ sahibiydi. Her bir hâdise üzerine hemen bir şiir söylerdi.” (Prof. Dr. Ramazan Ayvallı-Türkiye Gazetesi; 21.01.2020, s. 15) * “Türk; şiirle düşünür, şiirle konuşur. Biz Târihimizi şiirle yazmışızdır. Meselâ, yemek anlatmışlar şiirle. Ahmed Yesevî bize, dînimizi şiirle anlattı. O’nun öğrencileri Anadolu’ya geldiler. Yûnus Emre’ler, Hâcı Bektaşî Velî’ler, Hâcı Bayram’lar… şiirle anlattılar. (Prof. Dr. Dursun Ali Tökel-Yeni Akit Gazetesi; 09.12.2019, s. 6)* “Ben yanlış gördüklerimi eleştirmeye devam edeceğim, yanlış yapan bizdense özeleştirimi de yapacağım.”,
“Toplumu ilgilendiren, toplumun leyh ve aleyhinde olan konularda toplumun bilgilendirilmesi, eleştirilerin açık olması gerekir ki, bu yanlışlar toplumda emsal alınıp, sirayeti engellensin.”, “Bizler adil şahidler olacağız. Kural bu! Hakkı söyleyeceğiz. Kınayanların kınamalarına aldırış etmeyeceğiz. Sözü dinleyecek, işe bakacak, doğrusunu kabul edip, yanlışına karşı çıkacağız.”
(Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit Gazetesi; 17.12.2019, 19.06.2020
, s. 9
) * “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.” (Namık Kemâl Zeybek-Eski Kültür Bakanı)* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!..”
(Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, sy. 9
) * “Bağnaz bakış, binlerce yıllık medeniyet mirasımıza sırtını döndü. Türkçemiz, tarihimizin en büyük kelime katliâmlarına maruz bırakıldı. Diline sahip çıkmayan, devrilmeye mahkûmdur.” (CB R. Tayyip Erdoğan) (Türkiye Gazetesi-21.01.2021, s. 1, 9)
aygıdeğer Okuyucularımız!..Müsaadenizle önce “
Edebice Dergisi”nin Güz 2021 dönemi 28’nci sayısı 64-66’ncı sayfalarında yer alan, sonrasında ise “
Çağrı Dergisi”nin Ocak-Mart 2022 tarihli 740’ncı sayısının 8-11’nci sayfalarında neşredilen (
Üstâd Eğitimci Şâir ve Yazar M. Halistin Kukul Hocamızın)
“Vefâtının 4. Yılı Münâsebetiyle Feyzi Halıcı’nın Mektubu” başlıklı makâlesinden iki küçük alıntı yaparak söze başlamak istiyoruz:(“
Muhterem Fevzi Ağabey,Önce selâm, sevgi ve hürmetlerimi sunarım. Muhterem Ağabey, gönderdiğiniz güzel kitapları aldım. ‘Dörtlemeler-2’yi okuyarak hakkında (ilişikteki) yazıyı hazırladım. Sizler, bizim neslin öncüleri, rehberlerisiniz. Bu sebeple, hoşgörünüze sığınarak yazıma yazmadığım bâzı hususları zât-ı âlinize hususî olarak yazmayı uygun buldum. Bana öyle geliyor ki, Dörtlemeler-2, biraz aceleye gelmiş. Dışardan bakılınca farkettiğim bâzı hususları size yazmakta fayda mülâhaza ettim ve bir vazîfe bildim. Samimî davranışımı hoş göreceğinize inanıyor, sizin de bana hak vereceğinizi umuyorum.”Bu,
Fevzi Halıcı’ya ilk ve son mektubumdur. Bu mektupta, kendimce, ‘
Dörtlemeler-2’de gördüğüm, bilhassa dil ve şiirlerdeki uyumsuzluk hatâları üzerinde durmuştum.Bunun üzerine bana, 19.7.1996 târihli, kendi el yazısıyla sarı bir kâğıda yazılı önlü arkalı dopdolu iki sayfalık bir mektup yazdı.Tek kelimeyle: Hârika!..
“Sevgili Kardeşim M. HalistinKıymetli mektubunu ve yazını aldım. Candan ilgine teşekkür ederim.”Bana, ‘bir öncü’ veya ‘bir rehber’in; bilgi, tecrübe, insanî tavır ve san’at anlayışındaki hassasiyet ve idrâk kaabiliyeti olarak, bu cümle yetti.Şahsen; yazısındaki, herhangi bir husus hakkında kendisine tavsiyede ve teklifte, daha iyi olması için âdeta istirhamda bulunduğum nice arkadaşım/dost bildiğim, bana soğuk durmuş hatta küsenler bile olmuştu da,
‘Sizler, bizim neslin öncüleri, rehberlerisiniz’ dediğim, üstelik de yıllar yılı bir edebiyat dergisini de çıkaran bir kişi, ‘
Candan ilgi(m)e teşekkür ediyordu.’Devam ediyor: ‘
Dörtleme’ler hakkında iyi görüşlerine teşekkür ederim. Tenkitlerinde yerden göğe kadar haklısın.’Soruyorum: Var mı böyle bir kişi ki, ‘
Tenkitlerinde yerden göğe kadar haklısın’ desin!.. Hem de
‘yerden göğe kadar’.”)
aygıdeğer Okuyucularımız!..Bu makâle ve örnek ifâdeler bizi, son on yılda 25 eser yazmış ve bunlardan en az yarısında “
tenkîd”lere yervermiş bir yazar olarak şahsımızı oldukça etkiledi…Diyoruz ve dahi bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz… Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = (*** ) = = =“Kırmadan” ve
“dökmeden”, “eğip-ezip bükmeden”;İşte
“Üstâd ve Tenkît”, işte
“Örnek Edîblik!..”“Şurda yırtık-sökük” var, gezme onu
“dikmeden”;“Göster Sen terziliğin, benden de iğne-iplik!..” Üstâd
“Halıcı-Kukul”, örnek
“Edîb/Yazar”lar;
“Hatâ/noksan” söylesen, sanma sana kızarlar;
“Ben… Ben…” deyip gezenler,
“gizli-aş’kâr” bozarlar;İstemezler ne
“sufle”, ne de şöyle bir
“replik!..” “Burnundan kıl” aldırmaz, asla
“tenkît” kaldırmaz;
“Melekleri es” geçer,
“şeytânları” hiç kırmaz;
“Öv beni/övem seni”, işi-gücü hâtırnaz;Onca
“bâtıl kitap”a, yapmış bir de
“merkeplik!..” “Aziz Nesin”, “N. Ataç”, “Agop”gili say da say;Onca
“dergi” kirletmiş,
“kitaplar” ister kalay;
“Zırnık hayır” arama,
“şeytanî işler” kolay;Mâhut “
Dil Kurumu”nda, cabadan da “
zevzeklik!..” “Din’e-dil’e saldırı”, “sözde mizah-güldürü”;“Çömezler” işbaşında;
“şarkı”, “türkü”, “düttürü”;“Dinsizlik-Ateistlik”, “Lâisizm’in son türü”; “Akıl Fukaraları”nda,
“medyatik” çok
“gerzeklik!..” KAYIKÇ’Ali diyor ki,
“Kırmadan ve dökmeden……‘Has’ için
‘ehil’ için;
‘lâfı eğip-bükmeden’……‘Dobra-dobra’ söylemek,
‘kardeşliği sökmeden’……İşte ‘
Üstâd’ ve ‘
Tenkît’, işte ‘
Örnek Edîblik!..”