Derebahçeli/Ali Kayıkçı “İFTİR”DIR, “BÜHTÂN” OLUR BU SÖZLER!.. (Bir “yanlış”a “düzeltme”):aygıdeğer Okuyucularımız!..“Türkiye Gazetesi”nin
“Geniş Açı/Fikir ve Tartışma Sayfası” yazarlarından kıymetli akademisyen Hocamız
“Prof. Dr. Osman Kemal Kayra” Beyefendi, 25 Kasım 2023 günlü
“Türkistan’dan Anadolu’ya Yayılan Işık” başlıklı, oldukça hacimli araştırmasının 3’üncü sütündaki bir yerinde
, “Orta Asya’nın karışık dînî yelpâzesinde, 10. asırda İslâmiyetle tanışan Türkler…” diye yazınca, hâtırımıza şimdiye kadar defaatle işlediğimiz/üzerinde durduğumuz ve en son olarak da
(“…VE RUSULİHİ” DEDİK “VE KÜTÜBİHİ” BAŞTAN) başlıklı köşe yazımızda vurguladığımız gibi, bâzı târihçi ve edebiyatçılar, yazarlar; batılı müsteşrik ve araştırmacılar tarafından ortaya atılmış bir tespite âdeta dört elle sarılmakta ve
“İslâmiyet Öncesi Türk Destanları” ve
“İslâmiyet’in Kabülünden Sonraki Türk Destanları” diye bir ayırım içerisine girerek, kalem oynatmakta, söz söylemektedirler.Yıllar önce defaatle yazdık, köşe yazısı ve şiir mevzusu yaptık. Yine aynı konuya dönerek yazmak istemezdik ama bu defa da kıymetli hemşehrimiz, SMMM meslekdaşımız, gazeteci-yazar “
Oğuz Çetinoğlu” ağabeyimiz tarafından, büyük araştırma-incelemeler sonunda kaleme alınan “
Türk Dünyâsı Destanları” adlı (Bkz: Bilgeoğuz Yay. İstanbul 2022, 400 sy.) adlı eserin “
Önsöz” bölümünden başlamak üzere ilerki sayfalarda aynı ifadelerle karşılaşınca, (önce
O’nun adına, sonra da ilim/sanat adına, soy-sopumuz ve dînimiz-diyânetimiz adına) oldukça üzüldük.Malûmları olduğu gibi “
Nûh Tufanı”nın ardından “
Cudî Dağı”na konan gemiden çıkan ve sonrasında da bu dağ çevresine (şimdiki Silopi-Şırnak yöresine) yerleşip çoğalan insanlardan “
Nûh aleyhisselâmın üçüncü oğlu Yâfes, mü’min idi. Evlâdı çoğalınca, onlara reis olmuştu. Hepsi, dedelerinin gösterdiği gibi, Allahü teâlâya ibâdet ediyordu. Yüzlerce torunları ile buradan göç ederek Asya’nın ortalarına yerleşti. Orada çoğalarak, doğu Asya’ya ve o zaman mevcut olan kara yolları ile Okyanus adalarına yayıldılar. Yâfes, nehirden geçerken boğulunca, Türk ismindeki küçük oğlu, babasının yerini tuttu. Bunun evlâdı çoğalarak, bunlara Türk denildi. Bu Türkler, ecdâdı gibi, Müslüman, sabırlı, çalışkan insanlardı. Sonradan başlarına geçen bâzı zâlim hükümdarlar, semavî dîni bozarak, Nûh aleyhisselâmın ve Yâfes’in dînini, nasîhatlarını unutarak, hayvan gibi yaşamağa başladılar. Yıldızlara, aya, güneşe, heykellere, cinne tapınmağa koyuldular. Çeşit çeşit yollara ayrıldılar. Böyle uydurulan, meydana çıkan sapık yollardan biri de Şâmânîliktir. Avrupalıların Chamanisme dediği bu bozuk yol, vakti ile doğu Asya’da kâfirlerin uydurduğu bir din olup, bugün Sibirya’daki ve Okyanus adalarındaki vahşîler arasında yayılmış hâldedir. Bunlar, güneşte bulunuyor dedikleri bir tanrıya ve cinne ve meleklere tapınır. En büyüyüğe şeytân derler. Şâmân dedikleri papasları bir atkuyruğu takar. Güyâ cinni kovmak için boyunlarına bir davul asarlar. Bu davulu ara sıra çalarlar. Sihir yanî büyücülük bunlarda kerâmet sayılır. Bu da, Berehmen ve Buda dinleri gibi, Peygamberlerin (aleyhimüssalevâtü vetteslîmat) getirdiği hak dinlerin, asırlar boyunca, câhiller, zâlimler tarafından bozulması, değiştirilmesi ile meydana gelmiştir.” (Fazla bilgi için bkz:
Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye-Hüseyin Hilmi Işık “rahmetullahi aleyh”, Hakîkat Kitâbevi, İst. 2012, 123’ncü baskı, sy. 431, 483)Hâlbuki çoğu târihçi, edebiyâtçı-yazar ve de gazeteci; Türklerin, Karahanlılar (840-1212) döneminde ve Satuk Buğra (Abdülkerim) Hân zamanında, ancak 945 yılında “
Müslüman” olduklarını yazmakta ve söylemekte, ceddimize ve atalarımıza iftirâ atmakta, bu büyük hakîkatleri gizledikleri gibi
“îmânları”nı da bir başka yanlış ifade ile zedelemektedirler ki o da “
İslâmiyet Öncesi”, “İslâmiyet Sonrası” demek suretiyle âdeta müslümanlığın “
Hz. Muhammed” (sallallahü aleyhi ve sellem) ile başladığını dolaylı olarak ifade etmektedirler.Şimdi de aynısını diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla!..
= = = ( *** ) = = =“Yâfes” vardır, hep “Türk vardır soyumda; “Cudî” vardır, “Silopi” var, boyumda; “Tam İlmihâl: 15”e bak, “21/yirmibir!..”“Târih” diye, kimler hangi oyunda?“Doğru” O’nda, “güzel” O’nda öz fikir!.. “Asırlarca Müslüman”ca yaşadık; “Hakk Yolu”nda, “ehl-i dîn”e pek sadık; Sonraları “harâm” yedik, hem katık!..“İtikâden bozuk yola” sapmışız; “Şamanizm”den, oluk oluk aktı kir!.. “Âdem(*) Baba”, “Nûh(*) Peygamber” ümmeti; “Çağlar çağı” yaşadık Biz hürmeti; Ne zaman ki, “Sapkın” aldı devleti!..“İtikâden bozuk yola” sapmışız; “Namâz” bitti, “oruç” gitti, hem zikir!.. Öyle böyle, Türkistan’da çoğaldık; “Nakşî” geldi, “Yesevî”den ders aldık; “Ehl-i Sünnet ve’l cemâat” kök saldık!..“Îtikâden Hakk Yolu”nu kapmışız; “İ. Âzam”ı, “Reis” seçtik, hemi mir!.. “Başka” diyen; “iftirâ” der, “bühtân” der; Önce “Cudî”, sonra başka, başka yer;“Tam İlmihâl” sayfa-sayfa, ne söyler?!..“Târih yazdık, târihi Biz yapmışız”;KAYIKÇ’Ali, “manşet” olur bu sözler!..------------------------------------------------------- (*): Âdem (aleyhisselâm), Nûh (aleyhisselâm)