“EYVÂH, EYVÂHLAR OLSUN!..” « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

            “EYVÂH, EYVÂHLAR OLSUN!..”

ALİ KAYIKÇI DEREBAHÇELİ

Bir “Gönül Sultanı”nın Dilinden:

“EYVÂH, EYVÂHLAR OLSUN!..”

                                   (“Malûmlar”a “Taşlama”, mısra-mısra haşlama):

 

*  “Seyyiat (kötü ameller, çirkin huylar/günâhlar) kazanmış olanlara gelince; bir kötülüğün cezası misli/benzeri’yledir ve onları bir zillet, aşağılık/horluk kaplayacaktır. Onları, Allah’tan kurtaracak bir kimse de yoktur. Yüzleri, sanki gece karanlığına bürünmüş gibi kapkaradır. İşte bunlar, Cehennem halkıdır, orada ebedî kalacaklardır.”, “Şüphesiz Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez; fakat insanlar, kendi kendilerine zulmederler.” (Kur’ân-ı Kerîm; Yûnus Sûresi, âyet 27, 44)

*  “Allah’a ve Resûlüne inanmayan o kâfirler için, çılgın bir ateş hazırladık.” (Kur’ân-ı Kerîm; Fetih Sûresi, âyet 13)

*  “Kâfirleri, yüzleri üzerine sürünerek Cehennem’e göndeririz.” (Kur’ân-ı Kerîm; Meryem Sûresi, âyet 86)

*  “Gerçek şu ki, ister ehl-i kitap (Yahûdi ve Hristiyan) olsun, ister müşriklerden olsun, bütün kâfirler,  muhakkak Cehennem ateşindedirler; orada ebedî kalırlar. Yaratılanların en kötüsü de işte bunlardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Beyyine Sûresi, âyet 6)

*  “Vestefziz… bi savtike (Sesinle oynat/Her türlü müzikle, çalgı ile insanları şaşırt!)” (Kur’ân-ı Kerîm; İsrâ Sûresi, âyet 64’ten)

*  “Regaib gecesini ihyâ edene, Allahü teâlâ kabir azabı yapmaz; duâlarını kabul eder. Yalnız, yedi kimseyi afv etmez ve duâlarını kabul etmez: …şarkı ve çalgıcılığı san’at edinenler, livata ve zinâ edenler…”,  “(Cebrâil) bana geldi. Bu gece, Şaban’ın onbeşinci gecesidir, dedi. Bu geceyi ihyâ edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız kâfirleri, büyücüleri, falcıları, kendini beğenenleri, içki içenleri, faiz yiyenleri ve zinâ yapanları afv etmez.”, “Çalgıları yok etmek için gönderildim.”, “İlk teganni eden şeytandır”, “Musiki, kalbde nifâk hasıl eder”,  “Gınâ /Şarkı, tegannî, müzik perdelerine uygun ses, çalgı ile birlikte şarkı, müzik, kalbi karartır.”, “Gınâ sâhibine tevâzû edenin, dîninin üçte ikisi gider.”,  “Musıkî, zinâya yol açar”, “El mer’ü mea men ehabbe!.. (Kişi; dünyâda kimi severse, âhirette de onunla beraber olacaktır!..)”, “Hayâ îmândandır, fuhuş söylemek, cefâdandır. Îmân Cennet’e, cefâ Cehennem’e götürür.”, “Fuhuş söyleyenlerin Cennet’e girmeleri harâmdır.”, “Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere lâ’net edildi.”, “Bir kadın, güzel koku sürünüp, göz alıcı güzel elbiseler giyerek bir toplumun önünden geçerse, zinâ işlemiş gibi günâha girer.”, “Âhir zamanda, ümmetimin kadınları, vücutlarını gösterecek elbiseler giyecekler;  saçlarını da deve görgücüne benzetecek şekilde topuz yapacaklar. Onlar lânetliktir.”, “Herkes baksın diye (süslü) elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya kadar, Allah’ın rahmetinden uzak olur.”, “Bir insanın kendine ettiği kötülüğü, cümle âlem bir araya gelse yapamaz.”, “Ateşe dayanacağın kadar günâh işle.”. (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)

*  “…Tükürdük atalar kıblegâhına/Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena/Bir sürü türedi, girdi meydana;

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?/Yuh olsun bunların ham ervâhına!..” (O. Tevfik Bölükbaşı)

*  “Puzzle’ın Parçaları:  …Erbakan’ın ifadesi ile ‘Gâvur aşığı’ bir sürü insancık! Ya hu, giden hem dininiz, hem dünyanız ve hatta tehlike altında olan canınız!..” (Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit Gazetesi; 12.06.2022, s. 9)

*  “‘Zinâ’yı ‘aşk’ eylediler/’Lenin’i ‘meşk’ eylediler; ‘Gınâ/müzik’ haramlığın/‘Rûha gıda’(!)dır dediler.” (Âşık Derebahçeli-İşte İnsan/2; Samsun Haşet Kitabevi Yay. , Mart 1999, s. 264)

*  “El sebebü ke’l-fâil (Sebep olan, işleyen gibidir).” (Atasözü)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Bilindiği üzere; 16/17 Haziran 2022 günlerinde, bu sayfada yer alan Basın Yazdı, Rezâletler Diz Boyu!..” başlıklı köşe yazımız ile içinde bulunduğumuz son yıllar ve özellikle de son aylardaki edep, hayâ, ahlâk dışı ve dahi insanlıkla bağdaşmayan bâzı davranış bozukluklarına dikkat çekmiş ve çeşitli alıntılar yaparak bunu izah etmeye çalışmıştık.

“Türkiye Gazetesi”nin neşrettiği ve “abone”lerine bu yıl ücretsiz hediye olarak verdiği kitaplardan biri olan “Gönül Sultanları/2”yi ve buradaki “Abdülhakîm Arvâsî” başlıklı bölümü okurken, 336’ncı sayfada yer alan, O’nun şu ifadeler oldukça dikkatimizi çekti:

“Şeriat, Allah’ın emridir. Hâkim, Allah celle celâlühudur. Hükmü de Kur’ân-ı Kerîm’dir. Şeriât, dünyâdan kalktı, hiçbir yerde kalmadı. Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerîm’i yalnız okumak için değil, amel etmek için gönderdi. Ameli de padişah yapacaktır. Çünkü vekildir, hâlifedir. Bir müctehiddeki evsâf-ı ilmiyyeyi haiz olacak.

Mısır, çoktan frenkleşti. Hâkimleri Mehmed Ali, Türk idi. Dindar adamdı. Ondan sonra halefleri zamanında bozuldu.

İslâmiyet, ilimle payidardır; ilim ve âlim olmayınca, İslâmiyet olmaz. Bulut olmayınca yağmur beklemek, mûcîze talep etmek demektir. Allah celle celâhühu, bunu yapabilir; fakat âdetullaha cari olmamıştır. Ulum-u islâmiyye yayılıp, yüz sene payidar olmalı ki, âlim meydana gelebilsin. İslâmiyet, uful etti (battı), tâ Mehdî zamanında yeniden tulu’ edecek (doğacak).

Edeb; hududa, sınırlara riayet etmek, onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilâhî hududu muhafazadır, gözetmektir. Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse, neden mahrûm olur? Allah’tan mahrûm olan ise, neye mâliktir?…”

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Bu satırları okuyunca, önceki okunup yazılanların “noksan” kaldığını gördük ve bu mevzuya tekrar dönelim, dedik. Sonra da ortaya bu okuduklarınız çıktı. Diyoruz ve dahi bu köşe yazımızla da Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

= = = (***) = = =

“Eyvah, eyvâhlar olsun; uful etti İslâm’yet…

…Şeriât kalktı/göçtü, Mısır da frenkleşti!..”

“İlim/âlim kalmadı”, gün-gün arttı rezâlet;

“Cimâ” aşikâr oldu, insanlar(!) köpekleşti!..

 

“Şeriât: Allah emri”, “hükmü Kur’ân’ı Kerîm”;

“Şeriât kalktı/göçtü; amel yok, bitti verim”;

“Mûcîze” elbet vardır, “peygamberî bir terim”;

“Mehdî zaman” gelecek, kaç asırdır bekleşti!..

 

“İlim/âlim kalmadı”, “İslâmiyet arama”;

“Tesettür: Müzelik”(!)tir, revaç şimdi “harâm”a;

“Ulûm-u İslâmiye”: Merhem olur yarama;

“Teşhircilik” bir “moda”, “LGBT”(*) de ekleşti!..

 

“Şeriât” kalktı-göçtü, şimdi “uzaklarda”dır;

“TCK”da “Demokles”, “yargı-tuzaklarda”dır;

“Keçilerde edeb” yok, artık “buzaklarda”dır;

“Homolar” korunmakta, şeytânlar melekleşti(!)..

 

“Eşkıya” dağda idi, şimdi “şehir eşkıya”;

“Sınırlara dayandı”, “Coni: Dost idi” güyâ;

“Moskof: Ukran’a kıydı”, “NATO: Hayâldi-rüyâ”;

“AB” üyeliğimiz, gün günden kelekleşti!..

 

“İsveç” ve “Finlandiya”, “aday” olmuşlar “güyâ”;

“Sulh ve sükûn” gelecek, “adâlet” hep bir “hülyâ”;

“Rabbim” haberin verdi, işte “Kâfirûn-Kulyâ”;

“Zâlim-zalim elinde”, “ehl-i küfür” netleşti!..

 

“Gönül Sultanları”ndan, “bir sayfa’nın özü” bu;

KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, “Arvâsî’nin cüz’ü” bu;

İster “Frenk/Batı” de, “Garb”ın son “içyüzü” bu;

Kimi “kuyruk sallıyor”; O, “Grand Domuz”laştı!..