DURUN EY “3 KİŞİ”, SÖZÜM VAR SİZE!.. « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

SAMGİAD Matematik Okulu’nda 23 Nisan Etkinliği

EĞİTİM, GÜNDEM, SİYASET, Yerel haber

İLKADIMLI ÖĞRENCİLERDEN ATIK PİL TOPLAMA PROJESİNE DESTEK

EĞİTİM, EKONOMİ, GÜNDEM, SİYASET, TEKNOLOJİ, Yerel haber

“Yeni Çağın Odak Noktası Akıllı Ulaşım Sistemleri”

EKONOMİ, GÜNDEM, OTOMOBİL, SİYASET, TEKNOLOJİ, YEREL HABERLER

1991 MEZUNLARI SINIFLARINDA BULUŞTU

EĞİTİM, GÜNDEM, SİYASET

DURUN EY “3 KİŞİ”, SÖZÜM VAR SİZE!..

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI

                        DURUN EY “3 KİŞİ”, SÖZÜM VAR SİZE!..

 *    “Doğrusu Allah indinde (katında) makbûl olan din İslâm’dır. (…) Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (Kur’ân-ı Kerîm; Âl-i İmrân Sûresi, âyet 19)

*   “…Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim (dîninizin hükümlerini), üzerinizdeki nîmetimi tamamladım ve din olarak da İslâm dînini (verip ondan) hoşnut oldum.” Kur’ân-ı Kerîm; Mâide Sûresi, âyet 3)

*   “…âhirete inanmayanlar, derin bir dalâletle (sapıklıkla) azap içindeler.” (Kur’ân-ı Kerîm;  Sebe Sûresi, âyet 8’den)

*   “…yarattığımız insanlara, içlerinden Peygamber gönderdik ve Allahü teâlâya ibâdet ediniz. İbâdet edilecek, O’ndan başkası yoktur. O’nun azâbından korkunuz! dedik. Dinlemeyenlerden, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmayanlardan, dünyâ nimetlerini bol bol vermiş olduğumuz birçoğu, bu (…) Peygamber, size ölüp, kemikleriniz çürüyüp, toz toprak olduktan sonra, tekrar dirilerek kabirden kalkacaksınız, diyor. Hiç böyle şey olur mu? Ne varsa, ancak bu dünyâdadır. Cennet, Cehennem, hep buradadır. Bu dünyâ böyle gelmiş böyle gider. Öldükten sonra, bir daha dirilmek yoktur, dediler.”                 (Kur’ân-ı Kerîm; Mü’minûn Sûresi, âyet 30’dan)

*    “(Resûlüm) sana vahyolunan Kur’ân-ı Kerîmi oku. Salâtı (namâzı) şartlarını yerine getirerek kıl! Çünkü salât, insanı dînin ve aklın kötü gördüğü şeylerden men eder, alıkor.” (Kur’ân-ı Kerîm-Ankebût Sûresi; âyet 45)

*    “De ki: Gerek cinden, gerek insten olsun, insanların kalblerine daima vesvese veren o sinci vesvesecinin (şeytanın) şerrinden…” (Kur’ân-ı Kerîm; Nâs Sûresi, âyet 1-5’ten)

*    “Sen, öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak (…) fayda verir.” (Kur’ân-ı Kerîm; Zâriyât Sûresi, âyet 55’den)

*    “Küllü nefsîn….. ve ileynâ türce’ûn!” (Her nefis, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile deneyeceğiz; hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz!..”  (Kur’ân-ı Kerîm; Enbiyâ Sûresi, âyet 35)

*   “Bütün çocuklar, Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir.”, “Kendinizi (…) ateşten koruyunuz!”, “Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış. Âhiret için orada sonsuz kalacağına göre çalış. Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et. Cehennem’e dayanabileceğin kadar günâh işle.”, “Âhirette olacaklardan sizin bildiklerinizi hayvanlar bilselerdi, yemek için et bulamazdınız.”, “Bu dünyâda insan kimi severse, âhirette onunla beraber olacaktır.”, “Şeytân kalbe vesvese verir. Allah’ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devâm eder.”, “Melekten gelen ‘ilhâm’, İslâmiyet’e uygundur. Şeytândan gelen vesvese, İslâmiyet’ten ayrılmaya sebep olur.”, “Îmân, namâz demektir. Namâz için kalbini hazırlar ve namâzı itina ile vaktine, sünnetine ve diğer şartlarına riayet ederek kılan, mü’mindir.”,  “Kıyâmette kulun ilk sorguya çekileceği ibâdet namâzdır. Namâz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir, düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.”, Namâz kılmayan, Kıyâmette, Allah’ı kızgın olarak bulacaktır.”, “Namâz kılmayanın ibâdetleri kabul olmaz ve namâza başlayana kadar Allah’ın himayesinden uzak kalır.”, “Namâz, dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.”, “Namâz kılan, Kıyâmette kurtulacaktır, kılmayan perişan olacaktır.”, “Namâz kılmayanın kabri, ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnîn (kâfirlere ve günâhkârlara azâb etmesi için Allahü teâlânın yarattığı berzâh âlemi yılanı), her namâz vaktinde onu sokar.”,  “Dînin temeli, nasîhattır.” (Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)                                                                                                                                          *    “Ölmek, felâket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felâkettir.” (İmâm-ı Rabbânî)

*     “Dîn hayatın hayatı, hem nûru hem esası/İhyâ-yı dinle olur, şu milletin ihyâsı!..”.  (Bediüzzâman S. Nursî; Bitlis, 1873/Urfa, 1960)                                                                                                                                                                                               

*  “Âhiret: İnsanın ölümü ile başlayan ebedî (sonsuz) hayat. Âhiret, îman edilmesi lâzım olan altı şeyden beşincisidir.”-Sözlük

*   “Âmentü: Îmân etmek için inanılması lâzım olan esaslar. Îmân esaslarını kendinde toplayan kelime veya söz. Îmânlı olmanın altı şartı. Âmentü’de bildirilen altı şeyin mânâlarını bilip, beğenip, kabul eden kimseye Müslüman denir. Âmentü’nün mânâsı: Allahü teâlâya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna îmân ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır. Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın Allah’ın kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ederim, demektir.” (Sözlük)

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

 Rahmetli Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh/1911-2001) tarafından kaleme alınmış ve İstanbul’da Hakîkat Kitâbevi’nce de Kasım 2012 tarihinde yüzyirmiüçüncü baskısı yapılmış bulunan “Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye”  adlı eserin 708. sayfasındaki şu üç paragrafı okuyunca aklımıza önce 28 Aralık 2015 günü “Türkiye Gazetesi eski Çorum İl Temsilcisi İsmail Tiryaki Ağabeyimizin” sohbet ânında söylediği “İslâm’ın şartı 5’tir ama bu, günlük hayâtımıza intikal edince 1’e inmektedir. Kaldı ki, onu da maalesef tutmayan/yerine getirmeyen pek çok insan var.” şeklindeki sözleri geliverdi.

O üç paragrafta aynen şöyle denilmektedir:

“Hergün beş defa namâz kılmak, yani beş defa Allahü teâlânın huzuruna çıkmak, Allahü teâlâyı sık sık hâtırlamak demektir. Allahü teâlâya inanan, ondan korkan insan, onun emirlerinin dışına çıkmış ise, namâz saatlerinde hatâsını anlar. O hatâyı tekrar etmekten kaçınır, kendini ıslah etmek yolunu arar ve bulur. Kendini ıslah etmek belki ilk zamanlarda kolay olmaz. Fakat, namâza devam ettikçe, Allahü teâlânın emirlerini yapar ve yasaklarından kaçınır. Böylelikle kâmil bir insan, sâlih bir Müslüman olmak yoluna girer. Namâz, insanları doğru yola götürmek için en güzel bir vasıtadır. Namâz, her Müslüman’ı kusursuz bir insan hâline getirir. Böyle insanların meydana getirdiği topluluk da, ne mutlu bir topluluk olur.

Namâz, Müslümanlığın temel taşıdır. Temelsiz bir binâ sağlam olmadığı gibi, namâzsız Müslümanlık da günün birinde yıkılmağa mahkûmdur.

Namâz, Allahü teâlâyı sık sık hatırlamaya sebeptir, demiştik. Namâzı terk etmek, Allahü teâlâyı unutmağa sebep olur. Allahü teâlâ, kendisini unutanları af etmiyor. Kendisini unutanlara Bakara Sûresinin yedinci âyetinde, meâlen (Onların kalblerini mühürledik) buyurdu. Bu hâle gelmekten Allahü teâlâ, cümlemizi korusun! Âmîn!..”

“Üstâd Gazeteci-Yazar rahmetli Mehmed Şevket Eygi” de “Millî Gazete”nin bir gün sonraki nüshasında, âdeta aynı sohbetin devamı mahiyetinde şunları söylemişti:

“Vakit namazı ezanı okunuyor. Dört Ehl-i Sünnet mezhebinin fıkhına göre (yirmi kadar ‘şer’i özrü’ bulunmayan) bütün hür ve mukim erkeklerin farz namazını cemaatle kılması gerekir. Ya camiye giderek yahut kendi aralarında…”

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

Bütün bu yüce emir, güzel tavsiye ve tespitler bize bir başka gerçeği daha hâtırlatmakta; o da 13 Temmuz 2015 günlü “Türkiye Gazetesi”nde (s. 12) okuduğumuz, zaman zaman da bahis mevzuu yaptığımız, oldukça dikkat çekici bu haberdir ki, ülkemiz insanının âdeta bir röntgen filmi gibi idi.

Bu haberde; “Mak Danışmanlık” tarafından 50 ilde 5 bin 400 kişiyle yüz yüze görüşerek gerçekleştirilen bir “Anket” sonuçlarından bahsedilmekte ve bir yerinde özetle şöyle denilmekte idi:

“Araştırmaya göre; dini hassasiyeti en zayıf yaş aralığı 18-25 olurken, 5 vakit namâz kılanların oranı yüzde 24’tür.”

Eyvâh!.. Eyvâh ki eyvâh!.. Yüzde 24; yani 4 kişiden sâdece bir kişi. Peki… Diğer “3 kişi?!..”

= = = * = = =

Durun ey “3 kişi”, sözüm var size:

“Terk-i salât” etmiş, yola düşmüşsün;

“Allah’ı unuttun”, başladın söze;

“Mühürlü kalp” ile, “nâr’a” düşmüşsün;

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze…

 

Siz “Müslümanlığın, temel taşı”na;

İhtiyaç duymamış, kalmış (…) başına;

Yıkılır bu binâ, bir gün başına…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

Aldanma nefsine, şer arkadaşına!..

 

Şu “5 vakit namâz”, “Allah’ı anmak”;

En azı beş kere, “kir”den yıkanmak;

“Günâhtan kaçınmak”, Hakk’a inanmak…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

“Hayat “ sonsuz değil, ebedî sanmak…

 

“İslâm Şartı 5’tir”, gün için “1”dir;

Onu da bıraktın, “Müslüm…” nerdedir?

Dedeyle mi gitti, yok göklerdedir…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

“Akıllıyım” deme, (…) örneklerdedir…

 

“Namâzı terk eden, Rabb’ın unutur”;

Sanma “şeytânı”nı, bir gün uyutur;

“Nefis” tepesine, çıkar oturur…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

Harâmdan beslenen, vücut kudurur…

 

“Mühürlü kalblere”, çilingir neyler?

Dinleyin bacılar, dinleyin beyler!..

“Hennâs”ın bıraksa, “Vesvâs” heyheyler…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

“Reklâmlar” çağırır, açılır meyler…

 

“Hevâ-yı heves”e, koşarak gider;

“Şer” işlere candan, coşarak gider;

“Ana-baba” sözü, aşarak gider…

Bu “varış” çıkarmaz, sizleri düze;

“Tûl-i emel” hırsı, taşarak gider…

 

KAYIKÇ’Ali der ki, “Câmi neden var?

‘5 vakit’te niçin, gel der ezânlar?

‘Çağrı’yı kim duyar, kim kulak tıkar?..

Bu ‘varış’ çıkarmaz, sizleri düze;

Bir gün o ‘can’ dahi, sizlerden bıkar…”