DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “ÇEK KILICI-TUT KALKAN”, “DEVRİ” ELBET KAPANDI!.. * “Onlar (…) mallarını insanlara gösteriş için sarf ederler. Kime şeytan arkadaş olursa, artık o ne kötü bir arkadaştır.”, “Allah; kurumlu (kibirli), öğüngen olanların hiçbirini sevmez!” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 30, 36’dan)* “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhacir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durup kaçan kimsedir.”“Cebbâr (olan Allahü teâlâ) Kıyâmet günü mülkü olan gökleri ve yerleri eline (kudretine) alır ve buyurur ki; Cebbâr benim, Melik benim. Hani cebbârlar, mütekebbirler nerede?”, “İnsanlar, kibirlene kibirlene cebbârlar sırasına geçer. Cebbârın başına gelen azap, onların da başına gelir.”, “Öyle kimse vardır ki, kibirlenmeyi meslek hâline getirir. Buna devamla ismi cebbârlar defterine yazılır ve cebbârlara verilen azap ona da verilir.”, “Kıyâmet günü kibirli olanları, Allahü teâlânın indindeki küçüklük ve hakirlikleri bakımından insanların ayakları altında kalmış karıncalar gibi yaparlar.”, “Cehennem’de Hebheb isminde bir yer vardır. Allahü teâlâ, kibirli ve cebbâr olanları oraya atar.”, “Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennet’e girmeyecektir.”, “Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: ‘Kibriyâ, üstünlük ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehennem’e atarım, hiç acımam.’“, “Ümmetim için küçük şirkten korktuğum kadar bir şeyden korkmam. (…) Küçük şirk, riyâdır.”, “Kıyâmet günü Allahü teâlâ, ‘Ey mürailer (riyâkârlar) kim için ibâdet yaptıysanız onların yanına gidin, karşılığınızı ondan isteyiniz’ der.”, “Allahü teâlâ, içinde bir zerre riyâ bulunan ameli kabul etmez.”, “Mürailere (riyâkârlara) Kıyâmet günü bir ses gelir: ‘Ey mürai, ey alçak, ey gaddâr! Amelin zayî oldu. Mükâfatın iptal edildi. Git, kim için iş yaptıysan karşılığını ondan ara’”, “Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun!..” (Hz. Muhammed “sallallahu aleyhi ve sellem”)
* “Hiçbir iyiliğin fayda vermediği günâh, kibirdir.” (Hz. Süleyman “aleyhisselâm”)
* “Sakın bir sözü duyup beğenmeyen, sonra da sahibini lekelemek için o sözü insanlar arasında söyleyip ifşâ edenlerden olma!..” “İfşâ edip sözü yaymayın!..” (
İmâm-ı A’zam Ebû Hanife “r. aleyh”)* “İnsanların övmesini çok istemeyi kırmak lâzımdır. Bunun için de fenâ hâlinden (yokluk, kalbden mâsivâyı/dünyevî düşünceleri çıkarmak) bahsedilerek, Kıyâmet günü kendisine herkesin huzurunda: ‘Ey riyâkâr, ey günahkâr! Allahü teâlâya tâati, insanların senden bahsetmesine satmaktan utanmadın mı? İnsanların gönüllerini gözetmekten, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmamaktan, Allahü teâlâdan uzaklaşıp kullara yaklaşmayı tercihten, insanların övmesi ile seni yaratanın seni ayıplamasına râzı olmaktan hayâ etmedin mi? Allahü teâlânın indinde senden alçak kimse yoktur. İnsanların rızâsını arayıp, onun şiddet ve gazabından korkmadın’ denileceğini düşünmelidir. Akıllı bir kimse o günü rüsva ve rezil olmasını düşünürse, insanların övmesinin buna yardımcı olmayacağını anlar. Hele yaptığı tâat, sevap kefesine konduğu zaman ağır gelecekse, riyâ ile yok edilince günâh kefesinin ağır basmasına sebep olur. Bütün insanlar kendisini övse, onların eli ile ne rızkı, ne ömrü, ne de dünyâ ve âhiret saâdeti artar.”
(İmâm-ı Gazâlî “r. aleyh”
) * “Gıybet, kanser gibidir; girdiği vücûd iflâh olmaz.”, “Gıybet edene, sus diyene, yüz şehîd sevâbı vardır.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “r. aleyh”) * “Gıybet): Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı veya kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini, gıyâbında, yâni bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek. Dedi-kodu
” (Türkiye Gzt. Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 142)* “Kibir, gurur ve övünme gibi duygular; insanın içine çuvaldız gibi saplıdırlar. İnsanın kibirlenmesi, kendinde gördüğü faziletlerden ileri gelir.” (Ali Havvâs-Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 297
)* “Teknolojiyle ilgilenmemenin, sosyal ağlarda olmamanın çağ dışılık, banallik olduğu, ille de buralarda boy göstermenin, her gittiğimiz yerin fotoğrafını çekip, yerini bildirmenin, prestij kazandıracağını dikte etmeye çalıştılar bize. Çok komik ama ben de düştüm bu tuzağa. Twitter ve Facebook, fotoğraf paylaşımlarının yapıldığı Foursquare gibi başka mecralara üye oldum. Gittiğim yerlerin güzellikleri, restoranları, yöresel kıyafetleri, güzel sözleri paylaşıyordum. Ama bir gün baktım ki, inanılmaz bir zaman kaybı bu. Beni kitap okumaktan, daha fazla ibadet etmekten alıkoyan bir tür bağımlılık hâline gelmişti. 4-5 dakikada bir elim telefona gidiyor, biri bir şey yazdı mı, paylaştı mı diye bakıyor olmuştum. Üstelik yalan yanlış lâflar, karalamalar, provokasyonlar, eski görüntüleri yeniymiş gibi kullanıp halkı yanıltmalar, oturduğu yerden klavyeşörlük yapıp, iftira atmalar…” (İkbal Gürpınar-Elbet Bir Gün; İst. 2013, s. 85-86
) * “Unutmamalıyız ki, elimizin altındaki klavye, âhirette aleyhimize şahitlik yapacaktır. Toplumda kötülüğü konuşmak, alenileştirmek; kötünün ve ahlâksızlığın reklâmını yapmak anlamına gelir.”
(Prof. Dr. Hilmi Demir-Türkiye Gzt: 13.06.2020, s. 8), “Twetter denen mecranın son dönemlerde bir terör yuvalanması hâline geldiğini yazıp duruyorum. CHP ile DHKP-C’li kimi isimlerin bu mecrada güç birliği yaparak ‘Millî Hesaplar’
a ve ‘Millî İsimler’
e saldırdığını söylüyorum.” (Süleyman Özışak-Türkiye Gazetesi; 15.06.2020, s. 3) * “Söz gümüşse, sükût altındır.”
(Türk Atasözü) * “Kovucu: Nemmam, gammaz, lâf taşıyan, dedikoducu.
(Sözlük) * “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9
) aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere; şu malûm
“cep telefonları”nın hayâtımıza girmesi, pekçok şeyi değiştirdiği gibi, “
yazılı basın” dediğimiz günlük, haftalık, aylık gazete ve dergilerin de tesiri/etkinliğini aynı hızla değiştirmekte/kırmakta ve onların tâbi olduğu “kanunî esas/yasal düzenlemeler” burada, bütünüyle bulunmadığı için de bir veryansın/saldırı lâfazanlığı yapılmakta, nice kalbler kırılmakta, vebâl altına girilmektedir…Diğer bir ifade ile aşağıdaki mısralarımızda belirttiğimiz gibi; eski dönem savaşlarında olduğu şekliyle artık bir “
çek kılıcı-tut kalkanı devri” çoktan kapandı; şimdilerde bunun yerini âdeta
“al eline cep telefonunu” (veya İnternet/Genelağ için “
kurul masanın başına”) ve “
klavye tuşları”na basarak “
meydan savaşı”na gir/tutuş. “
Gir/tutuş” ama iş bununla/bu kadarıyla bitmiyor. Sonrasında bakınız neler var:
= = = * = = = “Çek kılıcı-tut kalkan, devri” elbet kapandı; Şimdi “hamle” “cep” ile, “klavye” “zehir” taşır; Bir “Sosyal Medya” çıktı, “yazılı basın” yandı; Siyasîler bir yandan, “FETÖ” daha bi kaşır; “Siber Suçlar” kuruldu, geç olsa da uyandı!.. “İletişim Dünyâsı”, “âlem içinde âlem”;Bir “Hafaza Melek” var, “Kirâmen” elde kalem; Kişi “başıboş” değil, “Âdem”(*)e dek sülâlem!..Bir “Sosyal Medya” çıktı, “yazılı basın” yandı; “İftirâ-dedikodu”, elem üstüne elem!.. “Kovuculuk” gırladır, baştan “aklı” fırlatır; “Hayır konuşmak” nerde, “susmak” kim hâtırlatır?“Mesaj-mesaj” üstüne, iç-içe geçmiş satır!..Bir “Sosyal Medya” çıktı, “yazılı basın” yandı; “Tivit” atan-atana; ne saygı var, ne hâtır!.. “Çek kılıcı-tut kalkan, devri” elbet kapandı;Eline bir “cep” alan, kendini “cenkci” sandı; “Hakaret Davası”ndan, mahkemeler tıkandı!..Bir “Sosyal Medya” çıktı, “yazılı basın” yandı; “Davalı-Davacılar”, “avukat”a dadandı!.. KAYIKÇ’Ali yaz duyur, bu devran sürmez böyle; “WhatsApp” yahut “Facebook”tan, kopmak olmuyor öyle;Sen ey “klavşör” kişi, bari bir “hayır” söyle!..Bir “Sosyal Medya” çıktı, “yazılı basın” yandı; “Doğru Haber-Hür Yorum”, bâzısı geç uyandı!..