BIRAK “MEŞHUR GALATI”, “DOĞRU”YA GEL “DOĞRUYA!..” /6 « Samsun Haber | Samsun Son Dakika Haberler

BARIŞ VE HUZURUN BAŞ KEMİRGENİ

GÜNDEM, SAMSUN HABERLERİ, SİYASET

     BIRAK “MEŞHUR GALATI”, “DOĞRU”YA GEL “DOĞRUYA!..” /6

DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI

 

                BIRAK “MEŞHUR GALATI”, “DOĞRU”YA GEL “DOĞRUYA!..” /6

 

S

aygıdeğer Okuyucularımız!..

Bilindiği üzere; bu seri yazımızın önceki beş bölümünde, geçen sene yazdığı bir makâlede kullandığı “galat-ı meşhur” bir ifade sebebiyle “Kıymetli Gazeteci-Yazar Ağabeyimiz Rahim Er”in dikkatlerini çekmeye çalışmış ve akabinde de mevzu hakkında gelişmeleri ve “Türk-İslâm Târihi” üzerindeki bâzı doğru bilgileri Sizlerle paylaşmış, sonra da “Yuca Türk”, “Turuvalılar”,Hattiler”, “Altın Adam”,  “Yüzoniki Devlet”,  “Ey Türk Oğlu”, “Peçenekler” ve “Alanlar” başlıklı sekiz destanımızı sunmuştuk.

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

Sn. Prof. Osman Kemal Kayra; konu hakkındaki uzun mektubumuza özet kabilinden gönderdiği 12 Ekim 2020 günlü bir e-posta cevabında, “Türklerin ‘İslâm dairesine girmeden evvelki hâli’ denmesi doğru bir ifadedir. demekle yetinmiş ve işin detayına inmediği görülmüştür.

Biz kendilerinden, meslekdaşları “Sn. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci”nin  “Türkiye Gazetesi”nin 3 Eylül 2008 günlü nüshasındaki “Eski Türklerin benimsediği temel inanç ve amel esasları, İslâmiyet ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Cenâb-ı Allah’ın her kavme ve millete peygamber gönderdiği inancı nazara alınarak, Türklere de peygamberler göndermiş olması mümkündür. Bu peygamberler; insanlara inanç, amel ve ahlâk esaslarını bildirmiş olmalıdır. Eski Türklerde; ‘Çalap=Allah’, ‘Uçmağ=Cennet’, ‘Tamu=Cehennem’, ‘yükünç=secde, namâz’, ‘Uluğ-gün=Kıyâmet’, ‘yek=şeytân’, ‘yazuk=günâh’ gibi dinî tabirler vardır. Bunların her birinin karşılığı İslâm dîninde de görülür. (…) Orhun Kitâbelerinde; ‘Üstte mavi gök, altta yağız yer yarattıkta, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış’ denilerek bunların mahlûk olduklarının açıkça ifade edilmesi ve yine onların ‘Tengri yapar, Tengri yaşar’ inancına göre ‘Tengri’ mahlûk değil, Hâlıktır, Yaratandır. Nitekim Orhun Kitâbelerinde geçen ifadeler, bunu çok açık ve kat’î şekilde göstermektedir.” demesi ve sonrasında da

Dil Bayramı Efsanesi ve Karamanoğlu Mehmet Bey” başlıklı makâlesinde(Bkz: Türkiye Gazetesi-26.10.2020, s. 8) belirttikleri gibi, köklü bir araştırma ile yarım düzine kadar târihçinin nasıl hatâya düştükleri noktasındaki açıklamaları gibi bir açıklama beklerdik.  Maalesef olmadı…

En azından “Osman Ünlü” Hocamızın özet kabilinden verdikleri aşağıdaki bilgi gibi bir bilgi de ümit etmiştik. O da gelmedi:

“Bugün Hindistan’da yayılmış olan Berehmen ve bunun, milâttan 542 sene evvel ölmüş olan Budda Gautama tarafından değiştirilmesi ile hâsıl olan Buda dinlerinde olanlar, Veseni’dir, yani putlara, heykellere taparlar. Bu dinlerde, oradaki eski Peygamberlerin kitaplarından, sözlerinden alınmış kıymetli bilgilerin bulunduğu görülmektedir. Brehmen ve Buda dinleri, Hıristiyanlık dini gibi, eski Peygamberlerin bildirdiği, doğru dinlerin bozulmuş, değiştirilmiş bir hâlidir. Mazhar-ı Cân-ı Cânan hazretleri, ondördüncü mektubunda bu konuda buyuruyor ki:

‘Allahü teâlâ, insanları yarattığı zaman, Birmîhâ veya Brahma ismindeki bir melek vasıtası ile, Hindistan’a da Bîd ve Vidâ isminde bir kitap gönderdi. Dört cüz idi. Âlimleri bu kitaptan altı mezheb çıkardılar. İnsanları dörde ayırdılar. Her sınıfına cük dediler. Hepsi Allah’ın bir olduğuna, insanları O’nun yarattığına, kıyâmet gününe, Cennete, Cehenneme ve tasavvufa inanırlardı… Uzun zaman sonra, başka Peygamberler gönderildi. Bunlar hakkında, kitaplarımızda, hiçbir bilgi yoktur. Sonradan bozuldular…’” (Türkiye Gazetesi-16.11.2020, s. 11)

Diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyor, mevzuyu da şimdilik “noktalamış” oluyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

= = =  ( 1 )  = = =

“Eller” varsın söylesin, “doğru”ya gel “doğru”ya;

Bile-bile düşmeyin, “doğru” varken “eğri”ye;

“Âmentü” bak ne diyor, kulak verme “uğru”ya!..

Bırak “meşhûr galatı”, “yanlışta ısrar” etme;

“İlmihâl” bak ne diyor, “târih” peşinden gitme!..

 

“Târihçi”de “ahkâm” çok, biri birine uymaz;

Biri “doğru” söylerken, bir diğeri hiç duymaz;

Eskiler “gâfil” derdi, şimdi olmuşlhar “aymaz!..”

Bırak “meşhûr galatı”, “yanlışta ısrar” etme;

“İlmihâl” bak ne diyor, “târih” peşinden gitme!..

 

“Küfür Ehli” küfrünü, “doğru” diye sunmakta;

“Âmentüyü inkârla”, “iyi yaptım” sanmakta;

“Kur’ân” “Âdem”(*) ve “Nûh”(**)u, “Öncü İmâm” anmakta!..

Bırak “meşhûr galatı”, “yanlışta ısrar” etme;

“İlmihâl” bak ne diyor, “târih” peşinden gitme!..

 

Bırak “meşhûr galatı”, “doğru”ya gel “doğru”ya;

Bile-bile düşmeyin, “doğru” varken “eğri”ye;

“Âmentü” bak ne diyor, kulak verme “uğru”ya!..

Bırak “yaygın yanlış”ı, “ters yolda ısrar” etme;

KAYIKÇ’Ali ne diyor: “Bâtıl” peşinden gitme!..

————————————————

(*): Âdem aleyhisselâm (**): Nûh aleyhisselâm

                = = =  ( 2  )  = = =

“Karamanoğlu’nun Fermanı” gibi;

“Uyduruk bir lâf”tır, “atmamız” lâzım!..

“Devr-i Sabık”ların, sanki nâibi;

“5-10/Beş-on kuruşlara”, “satmamız” lâzım!..

 

“Âmentü inkârı”, âdeta saklı;

Birileri desin: “Haklısın-haklı!”;

“Galat”ın ardında, “Şeytân’ın aklı!..”

“İslâm”ı “Âdem”e(*), “çatmamız” lâzım!..

 

Onca “Târihçi” var, onca “Edîb” var;

“Kur’ân-a muhalif”, ince “tertip” var;

“Zehir/Zıkkım” bir lâf, nereye sığar?

“Çöpe/Süprüntüye”, “katmamız” lâzım!..

 

Yüzlerce kitap var, ansiklopedi;

Aynı yanlış lâfı, onlar da dedi;

“Dînî Tahrip” işin, asıl sebebi;

“Ehl-i Sünnet” nûrun, “tatmamız” lâzım!..

 

KAYIKÇ’Ali söyle, “Bitsin bu galat!..

…Kırılsın zincirler, kopsun bu halat!..

…Fâtih gemisine, yol verir Balat!..

…Hakk güllesin sura, “atmamız” lâzım!..

             = = =  ( 3  )  = = =

“Târihî yanlış” var, “edebî yanlış”;

Korkarım olacak, “yanlışa kanış”;

Sorarım acaba, ne gün uyanış?

Kim sallamış acep, meşhur galatı?

Çözmeli zinciri, necîs halatı!..

 

“Erken Cumhuriyet” işleri gibi;

Sırıtıyor “Haç”ın, dişleri gibi;

“Siyon”un, “FETÖ”nün, düşleri gibi!..

Kim sallamış acep, meşhur galatı?

Çözmeli zinciri, necîs halatı!..

 

“50 Öncesi”nin “6 Ok”undan;

Mirâs kalmış gibi, tiksindim bundan;

“Kayra Hoca’m” tuttu, hep kuyruğundan!..

Kim sallamış acep, meşhur galatı?

Çözmeli zinciri, necîs halatı!..

 

“Doğru” varken nedir, bu “ısrar” sırrı?

“Emin Oktay”, “Moiz…”; sanmayın hırlı;

“Kripto Yazarlar”, bil ki fırfırlı!..

Kim sallamış acep, meşhur galatı?

Çözmeli zinciri, necîs halatı!..

 

KAYIKÇ’Ali der ki, yazıp-duyurdum;

“Bu yanlıştır” dedim, ısrarla durdum;

“Galat-ı meşhur”muş, alnından vurdum!..

Kim sallamış acep, bu meş’ûm lâfı?

Hakk katında bilmem, ola mı affı?..

               = = =  ( 4  )  = = =

“Yâfes” oğlu, “Türk” torunu bir nesil;

“Çalab Tengri(*) dedi böyle biline!..

“Heykel” yapıp, ona asla tapmadı;

“İki vakit, namâz kıldı”(**) o yine; 

“Hakk Yolu”ndan, hiçbir vakit sapmadı!..

 

“Oruç”(**) tuttu, “kurban”(**) kesti,  bu kesin;

“Nûh Peygamber”, “ata”sıdır herkesin;

Tamu” vardır, ümmet “uçmağ” istesin!..

“Yükünç” ile, dayanmıştır hep dîne;

Yek” çağırdı, “yazuk” dedi yapmadı!..

 

Uluğ-gün” var, bunu bildi-söyledi;

“Peygamber”e, “yalvaç”ı hep o dedi;

Cümlesini bir-bir tasdik eyledi!..

Hâyat verdi, şarına ve iline;

“Bid’at”çıdan “bir nem” olsun(***) olsun kapmadı!..

 

“Yâfes” oğlu, “Türk” torunu bir nesil;

“Îmân kavî”, soy-sop temiz ve asîl;

Ona “galat” yakıştırmak, bu nasıl?..

KAYIKÇ’Ali “Al kalemi eline…

…‘Ehl-i Sünnet’, zik-zak yapıp sapmadı!..”

————————————————-

(*): Makâlât (Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî)-TDV Yy. İst. 2010, s. 27 ve Türkiye Gazetesi-18.11.2014, s. 15

(**): Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye  (***): Bkz: Sultan Alpaslan Hân ve Malazgirt Savaşı