DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI BIRAK “MEŞHUR GALATI”, “DOĞRU”YA GEL “DOĞRUYA!..” /1 aygıdeğer Okuyucularımız!..“
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Gazetesi Yazarı Sn. Osman Kemal Kayra” 4 Ekim 2020 günlü makâlesinde “
Destanlarımız” hususunda, oldukça dikkatimizi çeken şu cümlelere yer verdiler:
“Târihi destanlarımız İslâmiyet öncesi ve sonrası olarak ayrılmışlardır. (…) Dede Korkut Destanı Hikâyeleri; İslâm öncesi ve İslâm sonrası geçiş metinlerinin en güzel örneğidir.”Bunları okuyunca hâtırımıza biri “
Kur’ân-ı Kerîm”den bir âyet, diğeri de ilmihâl kitaplarından okuduğumuz bunun tefsîri mahiyetindeki “
Amentü Esasları” geldi. Akabinde de
O’nunla birlikte aynı mahiyette cümleler kuran tanıdık bâzı isimlerin sarfettiği ifâdeler, zihnimizde sıralandı.Sonrada bunları 12.10.2020 tarihli bir e-posta ile kendilerine arz ettik ve aynen şöyle dedik:
(…)Müsaadenizle önce bu âyet-i kerîmeyi bir kaydedelim: “Ey îmân edenler! Allah’a da, peygamberlerine de, peygamberine indirdiği Kitâb’a da, daha evvel indirdiği kitâba da, îmân getirin!..” (Nisâ Sûresi, âyet 136’dan)Sonrasında da Sizin bu yazınız ve evvelce yazdıklarımız üzerine içimizden gelen bir ses’e uyarak aşağıdaki mısraları kaleme aldık.Arz eder, bilvesile kalbî sevgi ve saygılarımızı sunarız efendim!..Not: 5 ay önce Sn. Ahmet Şimşirgil Hocamıza, konu hakkında yazdığımız bir e-posta da ilişiktedir.= = = * = = = Şu “galat-ı meşhurâ, artık “son verin Hocam”;“Kravat-ı meşhur” say, “kovun-dehleyin Hocam”;“…Ve kütübi…” diyenler, “İslâm öncesi” der mi?Hakîkat “şems” gibidir, doğru “söyleyin Hocam!..” “İslâmiyet öncesi”, “Âdem(*)’den evvel” desen;“İnsan” cennette idi, “herbir şey güzel” desen; “Ebed olan Allah’tır ve dahi ezel” desen; “Yanlışı yerden yere”, hele bir “serin Hocam!..” Şu “galat-ı meşhur”u, “karıp-kaldırın Hocam”;“Târihten, coğrafyadan; arıp-aldırın Hocam”;Doğru “Âmentü”dedir, “sarıp-sardırın Hocam”;“Bâtıl”ı hâlden-hâle, hale “gönderin Hocam!..” KAYIKÇ’Ali yaz-söyle; “…kütübi ve rusulih’..”;Değil mi “Resûllere”, bizler inanmış kul’ih”;Sen “Âlimsin
-Hocasın”, ve övülmiş bir sâlih”;Hakîkat “şems” gibidir, doğru “söyleyin Hocam!..”----------------------------------------(*): Âdem aleyhisselâm= = = * = = =
Efendim!“Türkiye Gazetemiz”in 40 yılı aşkın bir süreden beridir dikkatle takip eden bir okuyucusu ve ondan aldığı feyiz ve ilhâm ile kendi çapında da “
Gazeteci-Yazarlık” yapıp genç kardeşlerimize faydalı olmaya, “
millî-mânevî kültürümüzden” birşeyler kazandırmaya çalışan bir kimseyim.Bu hassasiyet çerçevesinde okuduklarımızı analiz eder, faydalı gördüklerimizi alır, tereddütler varsa onları da ilgililer ile paylaşmayı bir vazife sayarız. Bu meyanda, “3 Eylül 2019” tarihli yazısında, Muhterem
Rahim Er Abiler, “
Adli Yıl” başlıklı makâlesinde “
İslâm öncesi” ve “
İslâm sonrası” şeklinde ifadelerde bulununca gayr-i ihtiyari, başta “
Orta Zamanlar-2” adlı, 1933 tarihli “
Tarih Kitabı”ndaki gâliz hatâlar yanında sonraki senelerde yazılan okul kitaplarındaki “
Hz. Muhammed” ve İslâmiyet’in Doğuşu” başlığı altında yazılanları hâtırlattı. Akabinde de kendilerine cep telefonumdan bir mesaj göndererek bu şekildeki bir değerlendirmenin maalesef yanlış olduğunu, “
Bunu sizin nasıl olup da yazabildiğinizin şaşkınlığı içerisindeyim” diye arz ettim.Aldığım cevabî yazıda, “
Muhammedilik okuyucu tabiri, okuyucu nezdinde anlaşılmayabilirdi. Bu sebeple yaygınlık kazanmış ve mecazi mana taşıyan ibareyi kullandık. Aslolan kelime değil, kastolan manadır. Buna rağmen yazınızı aynen Ramazan Ayvallı Beye yolladım. Gelen cevabı birebir sizinle paylaşacağım. Bir hata ve günahımız tesbit edilirse sütunumuzda gerekli tashihi yapar, gerekirse ekrandan özür dileriz.” dediler.Bir gün sonra da şu detaylı bilgileri verdiler:
“Ramazan Ayvallı Hoca’dan yazı gelmedi. Dün Esenboğa’ya inip telefonu açınca yazdıklarınızı gördüm ve cevapsız kalmasın diye ayaküstü kısa bir cevap yolladım. Hayatımızdan İslam Hukukunun çıkartılmasını tahlil ettiğimiz bir yazıda, böylesine ağır ve ciddi mevzuu bir kenara bırakarak kelimeler üzerinden hareketle galat-ı meşhur olmuş bir ifadeyi şaşkınlık sebebi saymanız için hayıflanıyorum. Yazımızın mevzuu din veya İslamiyet olsaydı orada bu tafsilata girilebilirdi. ‘Allah indinde din elbette İslamdır’ Âdem aleyhisselamdan Sevgili Peygamberimiz Aleyhisselama dek aynı İslamdır fakat şeriatleri farklıdır. Bu gerçek, meseleye muttali herkesçe malumdur. Bütün Peygamberlere inanmak da amentünün şartıdır. Hal bu iken edebiyat ve tarih bahislerinde Türkler anlatırıken ‘İslamdan önce-sonra’ tasnifi, Türkler Müslüman olmadan önceki ve sonraki hayatları kasdedilmektedir. Bunu da herkes bilir. Buna rağmen bu meşhur ibareyi alıp kusur sebebi saymak yanlıştır. Zira:- Yazılarımızı yayına girmeden evvel Sn. Ahmet Demirbaş okumaktadır. Bu isim TR gazetesinde dini sohbet yapan ve dinini bilen bir insandır.
- ‘Bir sözden 99 anlamı küfre 1 anlamı imana delalet etse, o 1 anlama göre hüküm vererek kişinin imanlı olduğu kabul edilir’ fıkıh kaidesi de malumdur.
- Mecelle, daha ikinci maddesinde ‘bir işten maksat ne ise hüküm ona göre verilir’ Makalemizde Türklerin İslamla şereflenmesinden sonra tercih ettikleri İslam Hukuku üzerinde mütalaada bulunmaktayız. Maksat, sarahaten bellidir.
- Şu söz de malum ve maruftur: ‘Galat-ı meşhur, fasih-i beyandan evladır’. Hatekât, evliya, talebe… çoğul kelimelerdir. Ama Pençe Harekâtları, evliyalar, talebeler dendiğinde bunu söyleyen kınanmaz. Bu kelimeler tekil olarak yaygınlaşmıştır.
- İmam-ı Rabbani Hazretleri, Hallacı Mansur Hazretlerinin o denli ve idamına sebep olan sözü için bile ‘Mansur, orada ben Allahım demiyor, Allah yok ben varım’ derken teknik bir ifadeyi şaşkınlık sebebi saymak acı bir neticedir.
- Hukukta kelimelerin bir lâfzî bir de ruhi manaları vardır. Kuru, çıplak manaya bakılmaz.
- Tam İlmihalde tefsirin şöyle izah edildiği malumdur: ‘Tefsir, kelamı ilahiden, muradı ilahiyi anlamaktır. Yani ilahi murat, ilahi maksat anlaşılacaktır’. Yazıdaki niyetimiz ortadadır.
====== Daha birçok misal verilebilir. “İslamiyetin doğuşu” diyenler de Muhammediliğin doğuşunu, başlangıcını kastediyorlardır. Daha geniş ve ufuklu bakmak elzemdir.“Bunu sizin nasıl olup da yazabildiğinizin şaşkınlığı içindeyiz” sözünü çok yadırgadım. Yaralayıcı buldum. Demek ki sizin gibi başkaları da böyle düşünmekte. Biz, bütün cemiyete yazıp konuşmaktayız. Yazıp konuştuklarımızın toprak altında hesabı olduğunu ekranlarda canlı yayınlarda bile söyledik. Canlı yayında “Biz buraya bildiğimiz paylaşmaya, bilmediklerimizi öğrenmeye geliyoruz” diye defalarca dile getirdik. Kuluz, hatadan azade değiliz. Hatamız için özür, günahımız için af dileriz. Lakin burada bir hata yoktur. Hayırlı akşamlar olsun! = = = = = Bu kısa izahat, Ramazan Ayvallı Hocayla sn Ahmet Demirbaş’a da gönderilecektir.” Muhterem Hocamız!..Yukarıda arzettiğimiz vaki gelişmenin gerisinde o kısa mesaj ile yazamadığımız bakınız daha neler var idi? Diyoruz ve de müsaadelerinizle birkaç alıntı yapmak istiyoruz:
“İslâmî Devir’de Türk oymaklarının kurdukları Gazneli…”, “İslâm Filozofu İmam Gazzali”, “İslâmiyet’ten önce Hunlar ve Göktürkler…” (Prof. Dr. Kemal Göde-Erciyes Dergisi; Aralık 2018, S. 492, s. 10, 11, 12);
“İslâmiyet öncesi Türkler Çin, Roma, Sasani (İran), Yüeçi ve barbar toplumlara karşı askeri, siyasi, ekonomik ve medeni alanlarda üstünlük sağlamıştır. İslâmiyet sonrası da aynı güç ve hâkimiyet devam etmiştir.”, “Yahudi ve Hıristiyan telologlar tarafından Türkler aleyhine İslâmiyet öncesi ve İslamiyet’ten sonra …” (Naci Yengin-Erciyes Dergisi; Ocak 2019, s. 24, 25);
“Ateşoğlu, Türk ırkına bağlı Türk büyüklerini zaman boyutunda İslamiyet’ten önceki ve sonraki dönem olmak üzere iki kısma ayırır.”, “Türk sanatı, düşüncesi, bilimi İslamiyet’ten önce var olduğu gibi, İslâmiyet’ten sonra da var olmuştur. Özellikle Türk Felsefesi, hem akılcı hem de tasavvufi çizgide var olmuştur. Akılcı çizginin temsilcileri arasında Farabî gibi, İbni Sina gibi isimler sayılabilir. (Çubukçu, 1986, VII)”; “
Türk tarihi bir bütündür. İslamlık öncesi ile İslamlık sonrası birbirinden ayrılamaz. Türk tarihini İslamiyet’in kabulü ile başlatarak, milleti Araplaştırmak tehlikelidir.” (Âlim Gerçel-Mehmet Bilgehan;
“İslâm öncesi Türk kültüründe…”-Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Yardımcı, Erciyes Dergisi-Şubat 2019, S. 494, s. 3, 10, 11, 24).Ve de yukarıda arzettiğimiz konudaki vaki gelişmelerin sonrasında ise
Sizin iki makâleniz var:24.04.2020 tarihli yazıdaki ifadeniz:
“Kitapları ve eserleri olan insanlar, bu fâni dünyadan çekilseler de fikir ve düşünceleri ile yaşamaya devam ediyorlar. Doğru veya yanlış yolda insanları etkilemeyi sürdürüyorlar. Bu itibarla yazılan ve asırlar ötesine bırakılan yazı ve eserler elbette çok önemlidir.”Hani derler ya, “Yerden göğe kadar doğru söz.”Bizim yukarıda bahis mevzusu yaptığımız ve
Rahim Abilerin de uzun uzadıya izah buyurdukları meseleyi irdeleyen
Sizin diğer bir makâlenizde dediğiniz gibi, “
Nedense İslam öncesi Türk devletleri denildiğinde gençlerimizin aklında derhal şaman inancı gibi İslam dışı düşünceler belirmektedir.”İşte bizim de anlatmaya çalıştığmız, bahis mevzusu yaptığımız mes’elenin özü bu. “
Ergenekon” ve “
Türeyiş” gibi mitolojik destanların tesirinde kalan oldukça kalabalık sayıdaki insanların kafalarında
Türklerin,
Peygamberimiz Efendimizden önce
İslâmiyetten bihaber yaşadıkları ve Karahanlılar döneminde ancak bu yüce dinî kabul ettiklerine dair yanlış bir inanış var.
Muhterem Ramazan Ayvallı Hocamızın 20 Nisan 2020 günlü “
Bizim Sayfa”da buyurdukları esaslar çerçevesinde ve yanlış anlamalara meydan bırakmayacak tarzda bildiklerimizi “
doğru” cümleler ve “
doğru tespitler/dosdoğru târihî hakîkatler” ışığında kurmalı ve aktarmalıyız, diye düşünüyoruz.
Mübâreklerin varislerinden biri olan
Ayvallı Hocamız, malûmunuz olduğu üzere, bakınız ne güzel söylemişlerdi o sohbet yazılarında: “
Biz, dînî konularda, Edille-i Şer’iyyeyi esâs alıyoruz. Her söylediğimizin ve yazdığımızın âhirette hesâbını vereceğimizi düşünerek, söz söylemeye ve yazı yazmaya çalışıyoruz.”Öyleyse
Hocam,
Sizin de özellikle belirttiğiniz gibi, “
Son dönemlerde gençlerimiz arasında bir furya hâlinde gelişmekte olan İslâm dışı düşünceleri” silip atmak için, doğru ve sarîh ifadelerle
“Dînîmizi ve Târihimizi” anlatalım diyoruz ve bu hususta
Sizden yeni bir makâle daha bekliyor, ayrıyeten de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizi başbaşa bırakmak istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla… Vesselâmü aleykûm!…
= = = * = = = Bu “Çok mühim mes’ele”, bir “Eser daha” bırak; “Fikir” ayrı düşüyor, koptu-kopacak “Târih”;“Omuzların parlıyor”, bir “som yıldız” daha tak!..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;Onca “doğru kaynak” var, “hakîkat” değil ırak!.. “Türk Târihi” ve “İslâm”, ne “Hun” ve “Karahanlı”;“Nûh”(*)’un oğlu Yâfes’den, başlar hep “ihtişamlı”;“Peygamber Torunu Türk”, sap-sağlam bir “îmânlı!..”Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;Soy-sop “şamanist” değil, “Târih boyunca şanlı!..” “İslâm öncesi” demek, “ikircikli” bir tanım;Böyle bir ifadeyi, kabul etmez vicdânım; “İlk İnsan/İlk Peygamber”, “Âdem”(**) ile hep varım!..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;“Türk”le başlar “târihim”, “Mezopotamya” ân’ım!.. “Yeni Rehber-19”, “Tam İlmihâl” yazıyor; “Göktürk Kitâbeleri”, nice “sırrı” çözüyor; “Uygur Türk’ü” hâlen var, “Çin” yurdumda geziyor!..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;“Vânî Mehmet Efendi”(***), yıllar önce seziyor!.. Ne “Ye’cüc” ve “Me’cüc”üz, “Zülkarneyn/Oğuz Hân”ım; “Ebü’l-Gâzi… Han” yazdı, “Şecere”de var şan’ım; “Dâvût”(****)’tan “Süleyman” (*****)’a, uzanıyor “îmân”ım!..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;“Patah” (+), “Yafah”(++) bendedir, “Sözlük”lerde var “tanım!..” “İslâmiyet sonrası”(!), bu daha da “vâhim”i; “Îmânı”nı kontrol et; yerinde mi, sahîh mi?Gidişat “Firdevs”e mi, yoksa malûm “Cahîm” mi?..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;“İslâmiyet” bitti mi, “M.Ö.” gibi “târih” mi?.. KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, “Bileni” kökten uyar; “Köşe Yazıları”na, gelmeli gayri ayar;“Zayıf îmânlı” kimse, tutup da doğru sayar!..Çok “yanlışlar” yapıldı, “hatâlar” çıktı “sarîh”;“Fikir” ayrı düşüyor, koptu-kopacak “Târih!..” ---------------------------------------------------------------------------------------------- (*): Nûh aleyhisselâm (**): Âdem aleyhisselâm(***): Vânî Mehmet Efendi: (Öl: 1685; “Arâisü’l-Kur’ân ve Nefâisü’l-Kur’ân ile Ferâdîsü’l-Cinân adlı eserlerin müellifi.(****): Dâvût aleyhisselâm (*****): Süleyman aleyhisselâm(+): Patah: Yayılmak, dünyâ hâkimiyeti (++): Yafah: Güzel olmak. = = = * = = =Konu ile ilgili olarak da kendilerine biri
(“Yalan Söyleyen Târih Utansın”mış) ve (“
Yâfes Oğlu Türk”üm Ben, “Büyük Babam Peygamber!”) başlıklı iki ayrı makâlemizi de şunmuş idik. Müsaadenizle onları ve vaki gelişmeleri (Saygıdeğer Hocamız
Prof. Dr. Osman Kemal Kayra’nın bize cevabını) da, bir sonraki köşe yazımızda arz edelim efendim.Kalbî sevgi ve saygılarımızla… =================================================================================