DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI“
BAL”DA “BALI BULDUM”, BEN DAHİ ŞAŞTIM!.. (“Âşık Baloğlu/3”e, bir “Güzelleme”) * “Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla. O keremine nihayet olmayan Rab’bindir, kalem ile yazmayı öğreten de O’dur. O, insana bilmediği şeyleri öğretti. Sakın okumamazlık etme!.. Çünkü insan, kendini nasîhate ihtiyacı yokmuş görmekle muhakkak azgınlık eder.” (Kur’ân-ı Kerîm; Alak Sûresi, âyet 1, 3-6)
* “De ki: ‘Hiç, bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?..’ Doğrusu, ancak akıl sahipleri bunları hakkı ile düşünür.” (Kur’ân-ı Kerîm; Zümer Sûresi, âyet 9’dan)
* “Bazı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem”)
* “Türkiye’ye gideceğim. Yeryüzünde iki Türk var ise, biri mutlaka benim. Ben Türk’üm, ama Jön Türk değilim.”, “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.” (
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “r. aleyh”
Efendi; Van/Başkale, 1865-Ankara/Bağlum, 1943)
* “Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esas olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile olmaz. İşte, Müslümanlar böyle kitâpları okuyunca kalblerinde bir kararma meydana gelir. Kitâbı yazan, yazdığından daha mühimdir. Temiz su, temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su, pis borudan geçerse temiz olur mu? Pis borudan akan sudan şifâ olmaz” (H. Hilmi Işık “r. aleyh”
; Eyüp/İstanbul, 1911- Eyüp/İstanbul, 26.10.2001)
* “Hz. Âişe vâlidemiz, bütün İslâm ilimlerine vâkıf, müctehide, edîbe, zühd ve verâ sahibiydi.
Her bir hâdise üzerine hemen bir şiir söylerdi.” (Prof. Dr. Ramazan Ayvallı-Türkiye Gazetesi; 21.01.2020, s. 15)
* “Güzelleme: Sevgilinin, tabiatın ya da sevilenl her şeyin güzelliklerinden bahseden, bahsedilen şeyi öven, övmek için yazılan koşmalara denir. En önemli özellikleri lirik şiirlerl oluşlarıdır.”
(Tercüman Gazetesi Türk Edebiyatı Ansiklopedisi-Yrd. Doç. Dr. Necat Birinci; İst. 1985, s. 276) aygıdeğer Okuyucularımız!..1991 yılında yayınladığımız “
Samsunlu Halk Şâirleri” adlı eserimizde; hayât hikâyesi ve şiirlerine yer verdiğimiz (bkz: sy: 152-169), “
Gezgin Destancı Halk Şâiri Âşık Mustafa Bal//Baloğlu”nu daha sonra “
Mahallelden Bölgeye Samsun/1” ve “
Samsunlu Şâirler ve Yazarlar Ansiklopedisi” adlı kitaplarımızda da defaatle tanıttık ve şiirlerinden örnekler sunduk.Yukarıdaki başlık altında ne söylemek ve sözü nereye getirmek istediğimiz mes’elesine gelince:Efendim; “
Dr. Naci Şen”in maddî ve mânevî destekleri ile bu yılın Şubat ayında vücut bulan ve kısa adı
SASAD (
Samsunlu Sanatçılar Derneği) olan, 2004 yılındaki kuruluşundan bu yana da “
Başkanlığı”nı yürüten “
Şâir ve Bestekâr, Koro Şefi Ömer Umutlu”nun yönetiminde 384 sayfalık bir “
Şiir Seçkisi/Güldestesi/Antolojisi”nden bahsetmek ve onu “
kültür-sanatımıza” kazandıranlara teşekkürlerimizi duyurmak isteğidir.Bu örnek kitâbı hazırlayanlar: “
Kazım Memiç, Yusuf Kurt, Mustafa Bilir, İbrahim Coşar, Dr. Emin Dinççağ, Mine Tangur”; tam 80 şâir ve şâire’ye yer vermek suretiyle onları bir defa daha toplum huzuruna çıkarmak ve yarınlara taşımak suretiyle güzel bir faaliyet sergilediler, tekrar tebrik ediyor ve başarılarının artarak devamını ve dahi hayırlara vesile olmasını diliyoruz.Tekrar “
başlık mevzusu”na ve yukarıdaki ilk cümlemize dönecek olursak: Bu eserin 247-251’nci sayfalarında hayât hikâyesi/özgeçmiş’i verilen ve de “
Son Şiir”, “Türkiye’m İçimde”, “İnsanlar” ve
“Selâm Olsun” adlarını taşıyanlar ile şiirlerinden örnekler sunulan “
Mikdat Bal”, bizim “
Âşık Baloğlu” diyerek 30 yıldan beri tanıtmaya çalıştığımız “
Mustafa Bal”ın oğlu değil mi imiş!..
“Mikdat Bal”; “Rahmetli Menderes”e 1957’de yazdığı bir şiire karşılık “
arsa ile ödüllendirilen” “Halk Şâire Âşık Ömer”in de torunu değil mi imiş!..“Çocuk yaşlarda babasının şiirlerini tekrar tekrar yazarak çoğaltma görevini üstlenen ve bu sayede halk şiirinin kaidelerine hâkim olan, Hollanda’da üniversite son sınıfta iken sağlık proplemleri sebebiyle ayrılmak zorunda kalan, beş dil bilen”, dahası ile
“Mikdat Bal”; bizce “
Halk Şiiri”nin “
Tekke Edebiyatı Kolu”nun da “
Son Örneklerinden Biri”dir.O’nun, aşağıda okuyacağınız
“Selâm Olsun” başlıklı şiiri de bunun müşahhas ispatıdır. İşte bunun ve diğer şiirlerinin ortaya çıkarılması, topluma tanıtılması; “
Âşık Bal/Baloğlu” edebî zincirinin, dededen toruna intikâlinin sergilenmesi bakımından “
SASAD”, eşine ender rastlanabilecek bir “
hizmet yapılmıştır” diyoruz ve de “
Selâm Olsun”un akabinde kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakırken Sn. “
Mikdat Bal” kardeşimizin bu “
Şiir Seçkisi”ndeki diğer şiirlerinin bulunup okunmasını hararetle tavsiye eyliyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla… “
SELÂM OLSUNSevgiyi zarfa koyup, Allah’ın selâmını; Saygı ile pulladım, alana selâm olsun!Cennet sakinlerinin en şirin kelâmını; Heyecanla yolladım, alana selâm olsun!Gönlü muhabbet ile dolana selâm olsun! Teslim olmamak için, dertlerin çetesine; Elim dokunuverdi, ömrün son vitesine; Kendimi buluverdim, çağların ötesine; Zamanları solladım, alana selâm olsun!Derunî tefekküre, dalana selâm olsun! Samimi dileklerim, hem duâdır hem nidâ; Allah için sevdiğim, dostlarıma can fedâ; Firâk mukadder ise, öncelikle elvedâ; Herkese el salladım, alana selâm olsun!Ölüm vakti olunca, kalana selâm olsun! Eller çizilebilir, gülleri dermek için; Dostların haslarına, selâmı vermek için; Bir bahane uydurup, araya girmek için; Sözlerimi balladım, alana selâm olsun!Bana da selâmını, salana selâm olsun! Peygamber Efendimiz, ‘Selâmı yayın’ diyor; ‘İnsanları yedirin, cimri olmayın’ diyor; ‘Sevgiyi pekiştirir, sadaka sayın’ diyor;Bir vesile kolladım, alana selâm olsun!Benim ile hemfikir, olana selâm olsun! Der Mikdadî gam keder, feraha mâni olur; Her can ölümü tadar, her canlı fâni olur; Hiç hesapta değilken, yolculuk âni olur; Tahta atı nalladım, alana selâm olsun!Cenâze namâzımı, kılana selâm olsun!” = = = (***) = = = “Bal”da “balı buldum”, ben bile şaştım; “Şiir Pazarı”nda, son buldu “hasret!..”“Çeyrek as’r”ı geçti, çok yer dolaştım; “Seçki Sokağı”nda, mısrada “kesret”;“Serbest” gerilerde, “hece” yaklaştım!.. “Yâkûb-Yûsuf”(*) gibi, erdim “visâl”e; “Apartmış” demeyin, durun bi hele; Başka söz gerekmez, bunda “misâl”e!.. “Çeyrek as’r”ı geçti, çok yer dolaştım; “Mevlâna-Şems”(**) gibi, düştüm bir “hâl”e!.. “Yûnus Emre Yılı”, dedi “RTE”miz; “Îmân-Ahlâk” varsa, “şiir” tertemiz; “Âşıklar Bayramı”, olur “kerte”miz!..“Çeyrek as’r”ı geçti, çok yer dolaştım; “Sona erdi” artık, bu “bekleme”miz!.. KAYIKÇ’Ali der ki, “Baloğlu/3”te; “Yûnus”(**) var, “NFK”(**); ifâde/güç’te; “Güldeste Çarşısı”, ayna süreçte!..“Çeyrek as’r”ı geçti, çok yer dolaştım; “Zâhir”de kavuştum, sanmayın düş’te!..--------------------------------------------
(*): Yâkûb-Yûsuf aleyhimesselâm
(**):
Mevlâna-Şems, Yûnus Emre, NFK rahmetullahi aleyhim