DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI “ÂMENTÜ”YE İNANAN, BUNDA GEL “HAK”KI SÖYLE!.. * “Bundan (Kur’ân’dan) evvel kendilerine kitâp verdiklerimiz ona (Kur’ân’a) da îmân ediyorlar. Hem kendilerine okunur okunmaz: ‘Biz buna îmân ettik. Bu şüphesiz hak, Rabbimizden! Biz doğrusu evvelden Müslümandık’ dediler. Bunlar mükâfatlarına iki kere kavuşacaklardır, çünkü sabretmişlerdir, hem de kötülüğü iyilikle defeder ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra sarf ederler. Çirkin sözler işittikleri zaman ondan yüzlerini çevirirler ve: ‘Bize kendi amellerimiz, size de kendi amelleriniz! Selâmetle, Allah’a ısmarladık! Biz cahillik edenleri istemeyiz!’ derler.” (Kur’ân-ı Kerîm; Kasas Sûresi, âyet 52-55)
* “Yüce Allah buyurdu ki:
‘Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir millete kızarsam Türkleri o millet üzerine musallat kılarım!’ (Hadîs-i Kutsî-İbn Ebiddünyâ/Ebû Bekr Abdullah bin Muhammed” (H-208-281/M. 803-894)* “Türk adını onlara aziz olan Hakk teâlâ vermiştir.” (
Kaşgârlı Mahmud “r. aleyh”-Divan-ü Lügat-it-Türk))* “
Dinde, din âlimlerinin sözleri mûteberdir. Târihçilerin sözü sened olmaz.” (S. Abdülhakîm Arvâsî “r. aleyh”)* “Şanlı Peygamberimiz’in tebliğleri ile şereflenmeden önce, bütün Türkler, kâfir değildi. Kimi Musevî, kimi İsevî, kimi de ‘muvahhid’ idi.”
(S. Ahmet Arvasî “r. aleyh”-
Size Sesleniyorum) *“Artık 1935’teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni
Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlâk, yeni bir tarih, hattâ,
Allah’ı artık
Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir
Allah yaratmıştır.” (
Kemalizm-Tekin Alp/Moiz Kohen; Cumhuriyet Gazete ve Matbaası-İstanbul 1936, s. 171)
* “Ben bu yeni kelimeleri uydururak dili bozmak ve bu dille okuma yazmayı imkânsız hâle getirerek kullanımdan kaldırmak istiyorum.” (
N. Ataç: Bkz:
Mustafa Miyasoğlu-Edebiyat Sohbetleri; Konak Yy. İstanbul 2003)
aygıdeğer Okuyucularımız!..Bilindiği üzere bir süre önce
10/18.11.2020 tarihlerinde bu sütunlarda “
Bırak Meşhur Galatı, Doğruya Gel Doğruya” başlığı altındaki yayınlanan 6 günlük seri makâlemizde belirttiğimiz gibi; biri “
kâfir” biri de “
münâfık” olan iki yazarın yukarıda “serlevha” hâlinde alıntıladığımız fikriyat/zikriyat’larının neticesi midir nedir, tam bilemiyoruz ama, târih ve edebiyatımıza giren bâzı nahoş ifadeler var. Bunlar da, “
Milâttan Önce/Sonra” der gibi “
Peygamberimiz Efendimiz” (sallallahü aleyhi ve sellem) kastedilerek; “
İslâm/iyet Öncesi Türk Edebiyatı”, “İslâm/iyet Öncesi Türk Şiiri”, “İslâm/iyet Öncesi Sözlü Edebiyat”, “İslâm/iyet Öncesi Yazılı Edebiyat” ve
“İslâm/iyet Öncesi Türk Destanları” şeklinde sarfedilen sözlerdir ki bizi de oldukça rahatsız etmişlerdir.Konu hakkında “
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Gazetesi Yazarı Sn. Osman Kemal Kayra” da 4 Ekim 2020 günlü makâlesinde “
Destanlarımız” hususunda aynı tanıma yer verince iyice üzüldük:
“Târihi destanlarımız İslâmiyet öncesi ve sonrası olarak ayrılmışlardır. (…) Dede Korkut Destanı Hikâyeleri; İslâm öncesi ve İslâm sonrası geçiş metinlerinin en güzel örneğidir.”Bunları okuyunca hâtırımıza biri “
Kur’ân-ı Kerîm”deki
(Nisâ Sûresi, âyet 136’daki)“Ey îmân edenler! Allah’a da, peygamberlerine de, peygamberine indirdiği Kitâb’a da, daha evvel indirdiği kitâba da, îmân getirin!..” meâlindeki âyet, sonra da ilmihâl kitaplarından gördüğümüz bunun tefsîri mahiyetindeki “
Amentü Esasları” geldi. Akabinde de Sn.
O. Kemal Kayra Bey ile birlikte aynı mahiyette cümleler kuran tanıdık bâzı isimlerin sarfettiği ifâdeler, zihnimizde sıralandı.Sonra da bunları 12.10.2020 tarihli bir e-posta ile kendilerine arz ettik. Malûmları olduğu gibi, bütünüyle de bunları önceki yazılarımızda vurguladık.Şimdi ise aynı mevzuya niye döndünüz? Diye suâl edecek okuyucularımız için hemen söyleyelim ki; şu “
Pandemi Dönemi”nde, ziyâdesiyle kitaplarla daha bir haşir-neşir olurken “
Yrd. Doç. Dr. Necat Birinci” tarafından yayına hazırlanan ve “
Tercüman Gazetesi” tarafından da 1985 yılında neşredilen “
Türk Edebiyatı Ansiklopedisi”nde bunlarla, onlarca defa karşılaşınca âdeta gına geldiği içindir.“
Türkiye Gazetesi”nin bir başka yazarı
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil Beyefendi, herne kadar bu hususu kısmen mevzu bahis yapmış iseler de bu yeterli değildir ve O’nda da aynı “galat-ı meşhur” ifadeler mevcuttur:
“Şurası muhakkak ki, Türk Milleti İslâmiyet öncesinde de büyük imparatorluklar kurmuştu. Oğuzlar, Hunlar, Göktürkler, Avarlar, Hazarlar, Kırgızlar, Türgişler, Karluklar bunlardandır. Bugün ilk büyük Türk devletinin Asya Hun Devleti olduğu kabul ediliyorsa da Türklerin bundan önce de büyük hâkimiyetlerinin olduğu reddedilemez bir gerçektir. Ancak burada konumuz Türk devletleri değil. Nedense İslâm Öncesi Türk Devletleri denildiğinde gençlerimizin aklında derhal şaman inancı gibi İslâm dışı düşünceler belirmektedir. Son dönemlerde gençlerimiz arasında bu furyanın büyümekte olduğunu üzülerek müşahade etmekteyiz. Bu elbette uzunca bir süredir devam ettirilen bilinçli bir siyasetin ürünü idi. Hâlbuki gerçek, hiç de öyle sanıldığı gibi değildi. Türklerin ilk atalarının Nûh aleyhisselâmın evlâdı Yâfes’ten geldiğini bilmeyenimiz neredeyse yoktur. Yâfes isminin patah veya yafahtan geldiği sanılmaktadır. Patah yayılmak, Yafah ise güzel olmak anlamına gelmektedir. Nûh aleyhisselamın oğlu Yâfes için duâ ederken ‘Allah Yâfes’e genişlik versin, zürriyeti yeryüzüne yayılsın ve Sam’ın çadırlarında otursun’ diye dua ettiği rivayet edilmektedir. Nûh aleyhisselâmın bu duası, tam Türk soyunu bulacaktı. Çünkü târih, tefsîr ve kısâs-ı enbiyâ eserlerinde Yâfes’in, Türklerin atası olduğu özellikle vurgulanmaktadır. Ebü’l-Gazi Bahadır Han Şecere-i Terakime’de Yâfes’in sekiz oğlu olduğunu belirterek ölmeden önce oğlu Türk’ü yerine oturttuğunu ve diğerlerine ‘Türk’ü kendinize padişah bilin, onun sözünden çıkmayın’ dediğini ifade eder.” (Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil-Türkiye Gazetesi; 10.04.2020, s. 7) = = = * = = = aygıdeğer Okuyucularımız!..Şimdi de
Sizlere, yukarıda “
serlevha” hâlinde naklettiğimiz
S. Abdülhakîm Arvâsî “r. aleyh” ile
S. Ahmet Arvasî “r. aleyh”in sözleri ışığında bambaşka bir kaynakta yazılan şu çarpıcı bilgileri sunmak istiyoruz:
“Oğuz Hân ‘rahmetullahi teâlâ aleyh’: Eski Türkler, şark ve garb Türkleri diye ikiye ayrılmıştı. Şark Türkleri; beş, Garb Türkleri, onbeş kabîle idi. Uygurlar şark, Oğuz ve Kırgızlar da Garp Türklerinden idi. Hicretten beşbin sene önce; Hind, Îran ve Irâk’a yayılmışlardı. Oğuz Türkleri; hicretten binüçyüz sene önce, Oğuz Hân’ın kumandasında, Şâm’a kadar gelmişti. İslâmiyet yayılınca, Maveraünnehir ve Buhâra tarafları (Horâsân) emâretine verildi. Me’mun halîfe tarafından buraya vâli tayin edilen Sâmanoğulları, sonra 261’de hükûmet kurdu. Merkezleri Buhârâ idi. Oğuz Türkleri ve Selçuk Türkleri, Abbâsî halîfesi Mutî’ zamanında 334’de Müslüman oldu. Oğuzların en kıymetlisi, Kayı Hân’ın kabîlesi idi. Bunun torunlarından Süleymân şâh, Cengiz zamanında Anadolu tarafına gelip 626 (m. 1229) senesinde Fırat’ta boğuldu. Dört oğlu kaldı. Bunlardan Ertuğrul Bey, Cengizlerden uzaklaşmak için, kabîlesi ile Sivas tarafına geldi. Bir Tatar ordusu ile Selçuk Sultanı Alâ’üddîn harp ediyordu. Selçuklular’a yardım etti. Sultan, Ertuğrul Bey’in Kayı Hân kabîlesini Ankara civârına yerleştirdi. Sonra, beşyüz kişi ile Söğüt’e yerleşti. 680 (m. 1281) senesinde vefât etti. Üç oğlundan küçüğü olan Osmân Bey, babası yerine emir seçildi. 699 (m. 1299)da Osmânlı devletini kurdu.” (Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye-Hüseyin Hilmi Işık ‘r. aleyh”; Hakîkat Kitâbevi, İst. 2012, 123’üncü baskı, s. 1155-1156) = = = * = = = “Rahmetullahi teâlâ aleyh” ne demek? Asrımızın seçilmişlerinden olan rahmetli
Hüseyin Hilmi Işık Efendi“ bu sözü, hicret (Milâdi 622 yılı)ndan tam 13 asır önce yaşamış bir liderden bahsederken, “
Allahü teâlâ ona rahmet eylesin” mânasına duâ ederek, hürmet ve saygıda bulunuyorlar. Bunu iyi düşünmek ve anlamak ve ondan sonra da şu sözümona meşhur “
galat” ifadeden kalbimizi, dilimizi ve kalememizi bir ân önce kurtarmalı diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile
Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = = “Âmentü”ye inanan, bunda gel “hak”kı söyle:“Oğuzhân Müslüman da, tebaası kâfir mi?..”Bir “galat-ı meşhûr”muş, bu “menfûr” sürmez böyle!..“Türk-İslâm Düşmanı”na, “çerezlik bir fikir” mi?“4 Kitap/104 Kitap”, “kimlere indi” öyle!.. Bunda gel “hak”kı söyle, “küffara hizmet” etme; “Târihi” doğru öğren, “bâtıl” peşinden gitme; “Kaşgarlı” çok az dedi; kaynak ara-terketme!..“Hülagü” yaktı-yıktı, “Haçlılar”dan mahir mi?“4 Kitap/104 Kitap”, değil “Roma”dan yetme!.. Bunda gel “hak”kı söyle, “Yanlıştan dönmek erdem”;“İlk İnsan/İlk Peygamber”, “İslâm var oldu her dem”;“Sen-Ben Müslüman”ız biz, ve “Oğuzhân”lı dedem!..“Alp Ertunga Sagusu”, hepimize mefahir; “Ağıt/Mersiye” de; gözde “yaş”, gönülde nem!.. Bunda gel “hak”kı söyle, “imân” leke taşımaz:“Türk: Büyükbüyük Baba”, gayrısı hiç yakışmaz; Nasıl “kurban” var idi, nasılsa “farz”dı “namâz!..”Bu “Millet” doğru yolda, itikâdı hep tahir; “İslâm Öncesi Türk…” ne? Bu lâf ağza yaramaz!.. “Türk”ten “Oğuzhân”a dek, O’ndan tâ “A. Buğrahân”;Milyonlarca yıllar var, milyar-milyar da insan; “70-73 kol”dan, “birinde kalmış imân!..” “Âdem”(*) en evvel idi, “Resûlallah”(*) da âhir; “Âmentü”ye inandın, bunda da olmaz gümân!.. Bunda gel “hak”kı söyle, “Hülâgü târihimi……Milyonlarca kitâbı, edebî eserimi……Yaktı-yıktı yok etti, onca mefahirimi!..”Endülüs’te “Kurtuba”, aynı akıbet zâhir;“Kütüphâneler” yandı, kültür cevahirimi… KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, hakîkatı ilân et:Şu “galat-ı meşhûr”a, on-yüz-milyonca lânet; “İslâm Öncesi…” demek, “şeddeli bir ihânet!..”“Türk-İslâm Düşmanı”na, “çerezlik bir fikir”dir;“Târihî” ve “edebî”, “Koronalı bir kir”dir!..-------------------------------------------------------------- (*): Hz. Âdem (aleyhisselâm), Resûlallah (aleyhisselâm)