DEREBAHÇELİ ALİ KAYIKÇI
“HAKK’I BİLMEYEN”DEN, “HAK” ARAR OLDUK!..
S |
aygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere; “AB-Türkiye Ortaklık Görüşmeleri”, “Kıbrıs”, “Yukarı Karabağ”, “ABD-FETÖ Bağlantısı” ve “Mavi Vatan: Doğu Akdeniz” meseleleri hep bir “hak-hukuk” mevzusunu gündeme getirmiştir.
Bu “genel değerlendirme”nin “özü”ne baktığımızda daima bir “Hak-Bâtıl/Hilâl-Haç Mücâdelesi”nin varlığını ve gelişmelerin hepsinde de “Müslümanların aleyhine” bir durumun sergilendiğini/sergilenmek istendiğini görürüz.
“Dün” kadar yakın bir târihî geçmişte, “Talât Paşa Suikasti”nde, “bu gün” kadar “ân”lık “Sabancı Cinâyeti”nde, “Gezi Olayları“nda ve “15 Temmuz Darbe Girişimi”nde vb. hep bu niyetlerin asıl olduğunu görürüz. Ve tabiî olarak da kararlar, “Haç”ın lehine, “Müslümanların/Hilâl”in aleyhine olacak şekilde tecelli etmiş/sonuçlanmıştır (veyahut da neticelendirilmek istenmiştir) diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz.
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = =
“Hakk’ı Bilmeyen”den, “hak” arar olduk;
“T. Paşa Katili”, gezdi de gezdi!..
“Kıbrıs”ta “Türkleri”, sanki kim ezdi?
“Maraş”ta ne umduk, sonra ne bulduk?
“AB”niz sorarım, hangi iş çözdü?..
“Annan Plânı”na, kim “Hayır!” dedi;
“Adâlet”i kimler, 40 yıl bekledi?
“NATO” buna 6, sene ekledi!..
“Karabağ”da gördün, “Minsk”ten kurtulduk;
“Ermeni Paşinyan”, alevdi-közdü!..
“AB Kapısı”nda, beklemek” yetti;
Bir “kalkıp-oturmak”, “teklemek” yetti;
“Ümit”lere “umut”,” eklemek” yetti!..
“Ersin Tatar” ile “öz”e yumulduk;
“Rûm Yanlısı Başkan”, bize takozdu!..
“FETÖ-Trump-Biden”, üçlü kol-kola;
“Siyon Plânı”yla, düşmüşler yola;
Sanmayın “Terörizm”, verecek mola!..
Kinle-nefret ile, “Nah bura!..” dolduk;
“PKK/YPG”, elde bir kozdu!..
“Hakk’ı Bilmeyen”den, kaçın ey Millet;
“Gâvurluk” her başa, büyük bir illet;
“Ateist Kâfirlik”, zillet mi zillet!..
“Deist Yetmeler” var, yarın mahvolduk;
“Erbaş Hoca”m sezdi, oyunu bozdu!..
KAYIKÇ’Ali der ki, “Hakk’ı Bilmeyen…
…Namâzda 5 vakit, hep eğilmeyen…
…Mazlûmla ağlayıp, dostla gülmeyen…
…Dün n’eydik-nasıldık, bugünler n’olduk?…
… Demezse ondan kaç, o salma-yozdu!..”